Türkiye’de seks işçiliği, sürekli ana haber bültenlerinde otelden yüzlerini kapatarak çıkan, kısa elbiseli, düzgün bacaklı kadınların minibüs tarzındaki polis arabalarına bindirilmesiyle özdeşleştirilmiş sahnelerle aklımızda canlanır hep. Oysaki Türkiye’de ne seks işçiliği yapmak illegal bir eylemdir ne de seks işçilerinin bacakları aslında o kadar güzeldir. Aslında orada, pasaportlarının olmaması sebebiyle, ülkeye kaçak olarak girmiş göçmen olduklarından dolayı polis arabalarına bindirilir o güzel kadınlar. Ve şayet onlara soracak olunursa, yüzlerce kilometreyi, bin bir zorlukla aşıp, Türk sınırından türlü yollarla girmelerinin sebebi, gazetelerde çıktığı gibi “ Helga Türk erkeklerine Bayılıyor” olamaz sanıyorum. Peki acaba özellikle son 20-25 yıldır, Türkiye’nin eğlence sektörüne büyük katkılarda bulunmuş ve Suriye meselesi patlayana kadar, Türkiye’deki kaçak göçmen yüzdesinin tahtına oturan bu güzel kadınların burada bulunma sebepleri ne olmuştur? Bu durumu anlayabilmek için yaklaşık 23 yıl öncesine bir göz atmak gerekir.
25 Aralık 1991 tarihi, İsa’nın doğumunun kutlanmasının haricinde, aynı zamanda SSCB Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov‘un gece eve gittiğinde karısı Raisa’ya artık işsiz olduğunu, bir de Sovyetler birliğinin tamamen ortadan kalktığını, üzülerek, belirttiği gün olmuştu. Bu, bir dönemi kapatıp dünya siyasetini ve ekonomisini tümüyle yerle bir eden günün hemen ardından, Sovyetler birliğinde ciddi ekonomik krizler meydana gelmişti. Açlık sınırında yaşayan insan sayısı yükseldikçe, ülke dışına göçen insanların sayısı hızla artmaya başlamıştı. Birçok erkek, bavul ticareti akımını başlatmıştı. Fakat bu insanlar, gelenek göreneklerin sadece erkeğin eve ekmek getirmesini doğru bulan bir neslin evlatları değillerdi. Bu sebeple, Sovyet disipliniyle büyüyüp yetişmiş kadınlar da tıpkı erkekler gibi yurt dışında iş arayışına başladı. Koskoca Sovyetler Birliğinin kaplamış olduğu alan ve içinde barındırdığı nüfus düşünülecek olursa, bu insanların, yanı başlarında duran Avrupa’nın ağırlaştırılmış göçmen politikalarından ve sıkı kontrol altındaki sınır kapılarından geçmeleri mümkün olmayacaktı. İşte tam da bu sebeple, 90’lı yıllarda Türkiye’de boşanma olayını ikiye katlayacak olan olay meydana geldi. Türkiye’nin gerek göçmen politikalarındaki esnekliği, gerekse sınırlarının yeterince güvenlikle donanmamış olması sebebi ile, başta Rusya, Ukrayna, Moldovya ve Romanya olmak üzere birçok ülkeden Türkiye’ye kaçak göçmen kadın akını başlamış oldu. Karadeniz bölgesi, deniz yoluyla kaçak insan taşımacılığı için müsait olduğundan ötürü, kaçak göçmenlerin en çok geldiği nokta oluvermişti. Türkiye’ye gelen birçoğu üniversite mezunu, meslek sahibi olan bu kadınlar, ilk olarak kendi mesleklerini yapmak için çaba sarf ettiler. Örneğin kendi ülkesinde çocuk doktoru olarak çalışan bir kadın burada da doktorluk yapmaya çalışıyordu. Fakat “diploma denkliği” sağlanamamasından ötürü insanlar kendi mesleklerini yapamaz durumdaydılar ve kendi ülkelerinde onlardan para bekleyen aileleri vardı. Aynı zamanda bu insanlar kaçak yollarla gelmeseler dahi, Türk vatandaşı olmamalarından kaynaklanan birçok sıkıntı meydana gelmişti.
[box_light]Bir kadın, dilini bilmediği, kaçak olarak yaşadığı, para ihtiyacının olduğu ve almış olduğu eğitimin beş para etmediği bir ülkede ne yapabilir?[/box_light]
Kadın mafyasının en güçlü kollarından biri olan Türkiye’de bunun cevabını vermek çok zor olmasa gerek. Büyük bir siyasal ve ekonomik krizden kaçıp gelen bu insanların, tanımadıkları adamlardan gelen borç tekliflerini kabul etmesi ile başlamıştı bu süreç. Sürekli borçlanılan kişiye borcunu ödeyebilmek ve ailesine para göndermek için onlara sunulan tek yoldu seks işçiliği. Leyla Gülçür ve Pınar İlkkaracan’ın makalelerinde kullanmış olduğu, isimleri değiştirilerek sunulan illegal kadın göçmenlerden bir örnek vermek belki onları anlayabilmek açısından daha yararlı olabilir.
Vera: Üniversitede ekonomi okudum. Yani bir ekonomistim. Geldiğim ülkede işimi kaybettikten sonra altı ay işsiz kaldım. O süre içinde ailemin yanındaydım fakat 31 yaşında biri olarak kendi geçimimi kendim sağlamam gerekiyordu. Bu sebeple iki yıl önce Türkiye’ye geldim. Karaköy’de bir halıcıda çalışmaya başladım fakat çok az para kazanıyordum, bu para geçinmeme yetmiyordu. Bir arkadaşım fuhuş yapmaya başlarsam daha çok para kazanabileceğimden bahsetti. Bir buçuk yıl boyunca para biriktirdim ve bu parayla (1500§) kendi ülkemde bir ev satın aldım. Fakat ülkeme geri döndüğümde yine işsiz kaldım ve satın aldığım ev için gerekli eşyaları satın alabilecek paraya sahip olabilmek için tekrar Türkiye’ye dönüp seks işçiliği yapmaya başladım. Yaptığım işi hiç ama hiç sevmiyorum. Fakat bunu biraz para biriktirebilmek için yapmak durumundayım.
Bu zamana kadar, Türk seks işçileri çoğunluğu oluştururken ve bu işçilerin standart bir piyasaları varken, illegal olarak çalışan, bu güzel, alımlı kadınlar, Türkiye’de büyük bir ahlâk krizine yol açtı. Önceden eşlerini gizliden gizliye aldatan kocalar, Rus, Ukrayna’lı, Moldovya’lı kadınlarla beraber olmaya başladılar. Özellikle 90’lı yıllarda birçok adam eşinden boşanıp bu insanlarla evlendi. Çünkü erkeklerin bakış açısına göre bu kadınlar hem çok güzeldi hem de dırdırları yoktu, aynı zamanda ev işlerinde oldukça iyiydiler. Burada sorulması gereken başka bir soru geliyor akıllara. Bu kadınlar gerçekten hayallerindeki erkekler Türk erkekleri olduğundan ötürü mü bu kadar memnun edebiliyorlardı onları? Aralarında içinde sonsuz sevme arzusu taşıyıp evlenmiş kadınlar elbette var olmuştur ama yaşadıkları onca şeyden sonra, kendileri seks işçiliği yapmadan, ekonomik sıkıntı çekmeden, dört duvarı olan sıcak bir evde yaşamak, yazının ana kahramanı olan kadınlar için paha biçilemeyecek derecede güzeldi. Dolayısıyla, bu memnuniyet içerisindeyken eşlerini de memnun edebiliyorlardı. Aynı zamanda evliliğin ardından gelen oturma izni ve vatandaşlık haklarına da sahip olabiliyorlardı.
[box_light]Senin kocan bir Nataşa ile mi evlendi ?[/box_light]
Bu durumdan en çok zararda çıkanlar ise, şüphesiz kocaları tarafından boşanan kadınlar olmuştur. Nataşa kavramının seks işçisi ile aynı anlama geldiği ülkemizde, bu kelimeyi kimlerin hangi kuyruk acısı ile söylediği malumunuz olmuştur. Fakat bilinmesi gereken ilginç başka bir nokta vardır ki; Nataşa kelimesi başka birçok ülke de yine Türkiye’de kullanıldığı gibi, yani, hayat kadını anlamında kullanılmaktadır. Bir çok akademisyen, kendi akademik yazı dillerinde dahi bu kelimeyi kullanmaktadırlar.
Nataşa kelimesinin bir meslek haline geldiği bu dünya ülkesinde, her insanın eğitimini aldığı ve mutlulukla yürütmek istediği mesleğinde çalışmasını ve bu mesleğinden ekonomik sıkıntı çekmeyecek kadar para kazanabilmesini can-ı gönülden istiyorum. Her ne kadar Nataşalar Türk erkeklerine bayılıyor mu bilemesem de, bizim onları bu kadar çabuk yargılamadan, hayat hikayelerini anımsayarak, onları anlayışla karşılamamızı diliyorum.
Kaynakça:
non., 1997. International Women’s Rights Action Watch , Turkey: s.n.
Anon., 1998. Her Rus kadınını fahise sanınca (When one thinks of every Russian woman as a prostitute). s.l.:Hürriyet.
F.T., M., 2004. Trafficking in Women and Children: The U.S. and International ResponseCRS Report for Congress.. s.l., s.n.
Hughes, M., 2000. The “Natasha” trade: The transnational shadow market of traffickingin women. Journal of International Affairs, 53(2)( 625.).
Leyla Gülçür, P. İ., 2002. THE ‘‘NATASHA’’ EXPERIENCE: MIGRANT SEX WORKERS FROM THE FORMER SOVIET UNION AND EASTERN EUROPE IN TURKEY. Women’s Studies International Forum , Vol. 25(No. 4,), p. 411 – 421.
Musacchio, V., 2004. Migration, Prostitution and Trafficking in Women: An. German Law Journal , vol.5(9), pp. 1015-1030.
Rights, I. H. F. f. H., 2000. An investigation into the status of women’s rights in Central and South-eastern Europe and the Newly Independent States. Helsinki : s.n.