Demokratik Almanya Cumhuriyeti (DDR) ya da bilinen adıyla Doğu Almanya, Avrupa’nın en gizemli sosyalist cumhuriyetlerinden biri olmuştur. Bir duvarla (Berlin Duvarı) ikiye ayrılan bir ulusun bir tarafı kapitalist dünyanın en zengin aktörlerinden biri olurken, diğer tarafı ise sosyalist dünyanın en acımasızlarından biri oluyordu. DDR* bu acımasızlığın kaynağını ise istihbarat organizasyonu olan Devlet Güvenlik Bakanlığı’ndan (Stasi*) alıyordu. Stasi, Soğuk Savaş Dönemi’nin en önemli organizasyonlarından biriydi.
2. Dünya Savaşı sonrası kurulan DDR, ağır sanayide ilerleme amaçlı politikaları benimsemiş, bu da işçi nüfusun yoğunlukta olduğu ülkede huzursuzluklara neden olmuştu. Huzursuz olan halkın büyük bir kısmı Batı Almanya’ya iltica ediyordu. Savaş sonrası bu sayının 3 milyona ulaşması DDR hükümetini tedirgin ediyordu. Bu amaçla çeşitli sert önlemler alınmıştı; Berlin Duvarı gibi… Ama en etkili yöntem halkı sürekli kontrol altında tutmaktı, bunu yapacak olan da Stasi’ydi.
1950 yılında kurulan Stasi, iç güvenlikten sorumluydu. Ana görev; halkın sosyalizme bağlı kalmasıydı; batı devletlerine (başta Batı Almanya) ilticanın önüne geçmek, onların kültüründen halkı uzak tutmak, devlet yönetimine karşı ayaklanmaların önüne geçmek gibi. Bu konuda yaptıkları çalışmalar Stasi’nin ününü günümüze kadar taşımıştır. Birkaç örnek vermek gerekirse; Batı Almanya TV kanallarının izlenmesi ülkede yasaktı. Bu yasağın çiğnenip çiğnenmediğini anlamak için çocuklara okullarda Micky Mouse, Donald Duck resimleri gösterilip, tanıyıp tanımadıkları soruluyordu. Tanıyan çocuklara ise kimlerle, nerede izledikleri anlattırılıyor ve not alınıyordu. Stasi’nin en önemli faaliyetleri ise iltica konusundaydı. İltica ise en çok Doğu Almanya sporcuları arasında yaygındı. Yurt dışındaki müsabakalara giden oyuncuların kaçmaları sıkça rastlanan bir olaydı. Tabi bu sporcuların ve kaçma planları yapan diğer sporcuların takip edilmelerine de aynı şekilde sıkça rastlanıyordu. Bunlar arasında en meşhur olanı Lutz Eigendorf’un kaçışıdır.
Euro 80 elemerinden Hollanda ile oynadıkları maçtan sonra Batı Almanya’ya kaçan Eigendorf, burada 4 yıl boyunca takip edilmiş ve kaza süsü verilen bir olayla öldürülmüştür. Eigendorf’un takip edildiği süre boyunca yaklaşık 50 Stasi çalışanı görev almıştır. Bir dönem Galatasaray forması giyen Falko Götz de milli takımının Yugoslavya ile oynadığı bir maç sırasında kırmızı kart görerek oyundan atılır atılmaz ülkeden kaçmıştı.
Stasi’nin faaliyetlerini yoğunlaştırdığı dönem, Erich Mielke dönemiydi(1957-1989). Mielke dönemi boyunca Doğu Almanya’daki 17 milyon vatandaşın her biri hakkında sayfalarca kayıt tutulmuştu. Bu kayıtlar her detayı içermekteydi. Sadece Doğu Almanya vatandaşlarının değil, ülkeye giriş yapan her insanla ilgili yapılan takiplerin raporunu içeriyordu. Örneğin; ülkedeki akrabalarını ziyarete gelen Batı Almanya vatandaşı bir ailenin sınıra nasıl girdiği, hangi arabayla girdiği, ülkede ne kadar kaldığı vs. hepsinin kayıtları tutulmuştu. Ülke içinde de bir çok kayıt tutuluyordu. Yine Doğu Almanya’nın en önemli buz patencilerinden Katarina Witt’in 8 yaşından beri takip ediliyor olması, hakkında 3 bin sayfalık bir raporun olması kayda değer bir örnek. Stasi’nin tüm bu faaliyetleri gerçekleştirirken kullandığı personel sayısı da ilgi çekici; 274 bin resmi çalışan ve 90 bin muhbir. Bu resmi çalışanların bir kısmının Batı Almanya’da doktor, mühendis vb. görevlerde bulunduğunu da eklemek lazım. Stasi’nin en büyük alamet-i farikası ise “Zersetzung” adını verdikleri psikolojik saldırıydı. Görünürdeki saldırı taktikleri şunlardı; kişilerin evlerine girip eşyaların yerlerini değiştirmek, resimleri kaldırmak, isimsiz telefon aramaları yapmak, isimsiz adreslerden kargo yollamak ve hatta kurbanlarının eşlerine vibratör yollamak. Böylece kurbanlarının ruh sağlıklarını bozuyorlar ve bir kısmının intihar etmesini sağlıyorlardı.
Stasi’nin bu kadar “fişleme” olayının yanında uluslarası anlamda KGB ve diğer sosyalist istihbarat örgütlerine verdiği desteği de unutmamak lazım. Stasi’nin uluslarası anlamdaki en önemli eylemlerinden biri de Şili’de Pinochet baskısındaki sosyalist parti üyelerini ülkeye getirmek olmuştu.
Erich Mielke ve Stasi’nin çöküş zamanı ise Berlin Duvarı’nın yıkıldığı günlerdi. Duvarın yıkılmasından sonra iki Alman devletinin birleşmesine yakın zamanlarda Stasi elindeki milyarlarca sayfa belgeyi yok etme kararı aldı. Kağıt öğütücülerde yok edeceklerdi bu belgeleri ama makinalar dayanamadı. Sayfaları yırtarak yok etmeye çalıştılar. Bu durumun farkına varan halk Stasi binası önünde protesto gösterileri düzenlemeye başladı. Belgelerin sadece %5’ini (yaklaşık 1 milyar sayfa) yok etmeyi başarabildi Stasi. Ekim 1990’daki birleşmeden sonra Stasi belgelerinin kurtarılanları halka açıldı, yok edilmeye çalışılan belgeler ise birleştirilmeye başlandı. Hala devam eden çalışmaların 2019 yılında bitirilmesi planlanıyor.
DDR: Deutsche Demokratische Republik
Stasi: Ministerium für Staatssicherheit
Kaynaklar;
http://www.theguardian.com/world/2011/mar/13/east-germany-stasi-files-zirndorf
http://www.hurriyet.com.tr/planet/20204778.asp
http://vliegendenederlander.blogspot.com/2010/07/derin-devletin-kararttigi-bir-hayat.html