https://www.youtube.com/watch?v=RCd5Nb6VXJc
Öncelikle Rusya’yı tebrik etmek istiyorum, zira uzun yıllar hatta yüzyıllar boyu sadık kaldıkları “Sıcak Denizlere İnme” politikalarında son dönemece girildi denilebilir. Zira Kırım’dan gelen haberler Kırım Parlementosu’nun Rusya’ya bağlanma kararı aldığı yönünde. Halbuki daha önce referandum yapılacağı ve Ukrayna mı? Rusya mı? hangisine bağlanmak istersiniz diye sorulacağı söylenmişti. Bundan da öncesine gidersek referandumun Bağımsız olmak mı istersiniz? Ukrayna’ya mı bağlı olmak istersiniz? şeklinde olacağı dile getirilmişti. Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül’ün tabiriyle “İnsan gerçekten hayret ediyor.” zira 18.yüzyıla kadar Kırım Tatarları’nın egemenliğinde olan ve bu tarihe kadar Rus Çarlığı’nın esamesinin bile okunmadığı bir toprak parçasında şu an %60 oranında Rus yaşıyor, bu oranı %20 ile Ukraynalılar takip ediyor. Kırım Tatarları’nı soracak olursanız %12-13 civarındalar. Peki bu noktaya nasıl gelindi?
[box_light]1711: Prut Savaşı[/box_light]
Katerina ile Baltacı Mehmet Paşa söylentilerine indirgenemeyecek kadar öneme sahip olan bu savaşta Baltacı komutasındaki Osmanlı Ordusu, Kırım Hanlığı ve İsveç İmparatorluğu’nun yardımıyla I.Pedro (Deli ya da Büyük) komutasındaki Rus Ordusunu Prut Nehri kıyısında kuşatır. İsveç ve Kırım birlikleri Rus ordusunun imha edilmesini isterler lakin Yeniçerilere güvenemediği gerekçesiyle Baltacı Mehmet Paşa, Rusların barış teklifini kabul eder. Ordusunu ve belki de Çarı’nı kaybetmenin eşiğinden döner Rusya.
[box_light]1774: Küçük Kaynarca Antlaşması[/box_light]
Osmanlı’nın 18. Yüzyıl’da imzaladığı en ağır antlaşma olan Küçük Kaynarca’yla Kırım’a bağımsızlık verilir. Böylece halkı müslüman olan bir ülke ilk defa Osmanlı’dan ayrılmış olur. Kırım’ın bağımsız olmasının bir diğer manası da şudur, Karadeniz artık Türk gölü olmaktan çıkmıştır ve boğazlar Rus tehdidi altına girmiştir. Osmanlı tarihinde ilk kez savaş tazminatı ödemiştir ve dahası Rusya’ya kapitülasyon tanınmıştır. Çok değil 60 yıl önce telafisi çok zor olan bir bozgunu atlatan Rusya, Osmanlı’ya ağır bir darbe indirmiştir.
[box_light]1792: Yaş Antlaşması[/box_light]
Kırım’ı geri almak gayesiyle Osmanlı tarafından başlatılan savaş sonucu imzalanan antlaşmayla Osmanlı Kırım’ın Rusya’ya ait olduğunu resmen tanımış olur ve Osmanlı’da dağılma dönemi başlar.
[box_light]18 Mayıs 1944: Kırım Sürgünü[/box_light]
1917’de Kırım Türkleri bağımsızlıklarını ilan ederler ancak 19 Ekim 1921’de Kırım Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulur. Başkent Akmescit, resmi diller Kırım Tatarcası ve Rusça’dır. İlk yıllarında ekonomik, sosyal, kültürel hayatta aktif görev alan Kırım Tatarları için, Stalin’in başa geçmesi ve Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin Reisi Veli İbrahim’in Mayıs 1928’de idam edilmesiyle işler tersine döner. En büyük darbeyi ise 18 Mayıs 1944 gecesi alırlar. II. Dünya Savaşı sırasında Kırım’ı işgal eden Almanya ile ittifak yapıp vatana ihanet ettikleri gerekçesiyle bir gecede geride tek bir Kırım Tatarı kalmayacak şekilde, trenlerle, adeta istiflenerek Sibirya ve Orta Asya’ya sürülürler. Savaş koşulları düşünüldüğünde SSCB haklıydı diyenler olacaktır, kendilerine Vichy Fransası’nı araştırmalarını öneririm.
[box_light]Referandum[/box_light]
Parlementonun Rusya’ya bağlanma kararı aldığına dair haberler yayınlanıyor ama bu haberler asılsız olsa dahi gidilecek referandumda Kırım’ın %60’ını oluşturan Rus unsurun %10-15 fireyle bile referandumdan Rusya’ya bağlanma kararını çıkartması sürpriz olmayacaktır. Geçmişi yüzyıllara dayanan bir dış politikanın 3 farklı devlet tarafından nasıl benimsendiğini ve sahiplenildiğini gösteren çarpıcı bir örnek olarak önümüzde duruyor Kırım. Romantik hülyalara kapılmaya gerek yok, Karabağ Katliamına bile ses çıkaramayan Türkiye’den etkili bir hamle gelmesi zor gözüküyor. Dün “Esad kardeşim” derken bugün “Katil Esed” diyen dış politikamıza da örnek olur belki.
[box_dark]KAYNAKÇA[/box_dark]
http://www.kirimdernegi.org.tr/sayfa.asp?id=456.