İsmet İnönü benim için daima devletin katı yüzünü yansıtan, uzak bir insandı. Hatta kendisiyle ilgili birçok ön yargıya sahiptim. Fakat -belki de Atatürk’ün gölgesinde kalmasından dolayı- İnönü’yü hiç tanımadığımı fark ettim. Atatürk’ün küçükken kavga kovaladığını bile bize okullarda öğretmişlerdi, ancak İsmet İnönü’den pek bahsetmediler.
Cumhuriyet’in ilk 50 senesine tanıklık edip, ülkenin 93 senesine de bir şekilde yol vermiş bir insan olan İnönü’ye merakım gittikçe artmaya başladı. Bu yüzden Prof. Dr. Metin Heper’in İsmet İnönü: Bir Yorum Denemesi adlı kitabını alıp okumaya başladım. Kitap bittiğinde karşımda yepyeni bir lider vardı: Mizahi yeteneği yüksek, kendisini sürekli geliştirmeye adamış ve dönemin şartlarına göre oldukça demokrat bir lider.
Kitabın yazarı ve okulumuzun akademisyenlerinden Sn. Heper ile İsmet İnönü hakkında bir mülakat gerçekleştirmek istedim, kendisi de bu ricamı kabul etti. Vakit ayırdığı için Metin Heper Hoca’ya teşekkürlerimi sunuyorum.
Röportaj ise iki kısımdan oluşuyor. Bu ilk kısımda İnönü’nün kişisel özelliklerini, ikinci kısımda ise siyaset yaşamını konu edindim.
İnönü’yü doğru tanıyabildik mi? Türk halkı, İsmet İnönü’yü tam olarak anlayabildi mi?
Heper: Türk halkından ziyade ne siyasetçiler ne de okuyup yazan kesim İsmet İnönü’yü anladı. Hatta aynı partide çalışan arkadaşları dahi zaman zaman kendisini anlayamadı. Onu hep otoriter gördüler. Halbuki İsmet İnönü hiçbir zaman doğruyu ya da yanlışı göstermeye, emir vermeye çalışmadı; kendi kafasındakileri yaptı ve örnek almalarını bekledi.
Kendisini muhaliflerine doğru anlatabilme derdine hiç düşmedi mi İnönü?
Heper: Muhalifler, kendisinin fikirlerini ve tavsiyelerini samimi bir şekilde dinlemiyorlardı, onu hep karşıdan biri olarak gördüler. Örneğin İnönü, Demokrat Partilileri yaklaşan darbe konusunda sürekli uyarıyordu, fakat onlar bunu İnönü’nün askeri göreve çağırması olarak algılıyorlardı. Bunun dışında, mesela 1960 Müdahalesi’nden sonra da askerle arasına mesafe koymadı, çünkü mesafe koyarsa askerlerin darılacaklarını biliyordu. Onları darıltmadan karargâhlarına hızlı bir şekilde gönderebileceğini ve demokrasiyi yeniden işlenebilir hâle getireceğini düşünüyordu. Fakat bu da yanlış anlaşıldı, “İnönü onlardandır.” denildi.
Türkiye’de özellikle Cumhuriyet’in erken dönemlerinde yaşamış siyasetçiler anlatılırken insani özellikleri hep göz ardı edilir, İnönü’nün en belirgin kişisel özellikleri nelerdi?
Heper: İnönü, “Ne olmuştur?” ve “Neden olmuştur?” sorularını sürekli düşünüp tarihten ders çıkaran birisi. Kararlarını daima etraflıca düşünerek alıyor. Bunun dışında kendisini her alanda geliştirebilmek için sürekli çabalayan bir devlet adamı, her gün yeni bir şeyler öğrenmekten zevk alan bir insan İnönü. Bir ara atom fiziğine bile merak sarıyor.
İnönü kibirli bir insan mıydı?
Heper: Hayır, çünkü İnönü kendi eksikliklerinin farkında olan ve bu eksiklikleri kapatabilmek için çalışan bir insandı. Hiçbir zaman, “En iyisini ben bilirim.” diye düşünmüyor. Mesela meclise gidip uzun uzun mebusların söylediklerini dinliyor ve etrafındakilere de, “Dinlemem lazım, belki bilmediğim bir şeyler vardır ve öğrenirim.” diyor. Böyle bir insana kibirli diyebilir miyiz?
Fakat kimi çevreler Atatürk’ün ölümünden sonra Türk parasından onun resmini çıkartıp kendi resmini bastırmasını tek adamlık hevesi olarak görüyor.
Heper: Bu yasal bir şeydi, devlet adamları paraya kendi resimlerini bastırır. Yurt dışında da durum böyle.
İnönü’nün ailesiyle olan ilişkisi nasıldı?
Heper: İnönüler mazbut bir aileydi. En düşman karşıtları bile İnönü’nün aile yaşamında hiçbir kusur bulamamışlardı. Mesela, İnönü gerekli olmadıkça Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ndeki akşam yemeklerine gitmekten kaçınır, akşamlarını evde geçirmeyi tercih ederdi. Kendisi örnek bir baba ve eşti, ailesine büyük bir sevgi beslerdi ve bu karşılıklıydı.
Son yıllarda da oldukça tartışılan bir konu İnönü’nün Milli Şeflik dönemi. Camilerin o dönemde kasıtlı olarak amacına uygun kullanılmadığı söyleniyor. Açıkça sormak istiyorum, İsmet İnönü dine karşı mıydı?
Heper: Bırakın dine karşı olmayı annesi vefat ettiğinde merasim sırasında imamla beraber Kur’an okuyan birisi İnönü. Eşi namaz kılıyor; kendisi oruç tutuyor, kurban kesiyor. O dönemde her yer haraptı, kapalı bir mekâna ihtiyaç vardı; bu yüzden de bazı camiler devlet için kullanılıyordu. Kendisi kesinlikle dine karşı değildi.