Rönesans İtalya’sında yaşamış onlarca dâhiden bahsetmek mümkündür. Resim, heykel, edebiyat, tıp ve daha birçok alanda zamanının ötesine gidebilmiş birçok dahi olduğu şüphe götürmez. Her biri kendi alanlarında başlı başına bir tez konusu ve ilham kaynağı olabilir. Ancak şüphesiz ki aralarından bazıları öne çıkmış, eserleri günümüze kadar esrarını korumuştur. Bu dâhilerden bir tanesi, benim de kişisel olarak hayranlık duyduğum, resimden tıbba, matematikten mimariye kadar elini attığı her alanda harikalar yaratan Vinci’li Leonardo – ya da tam adıyla Leonardo da Vinci.
Leonardo da Vinci’yi aslında hemen hemen hepimiz yaptığı resimler, heykeller ve icatları ile tanıyoruz. Bunların birçoğunu herhangi bir İtalyan kentinde görebilme olasılığımız da oldukça yüksek. Tarihte binlerce defa yaşanan kırılma noktalarından bir tanesi de 16. Yüzyıl’ın hemen başında yaşanmasaydı, belki de Leonardo da Vinci’nin muhteşem zekasına İstanbul’da tanık olabilirdik.
16. Yüzyıl’ın hemen başında, Sultan II. Bayezid Haliç üzerine kalıcı bir köprü yapılmasına karar verir. Daha önce defalarca geçici köprülerle bağlanan Pera ve Konstantiniyye arasında yapılacak daimi bir köprünün düşünü kurmaya başlar. Ticari ilişkilerin de gayet gelişmiş olması nedeniyle Sultan II. Bayezid’in bu arzusu bir şekilde Leonardo da Vinci’nin kulağına gider. Leonardo da Vinci bu projeyi duyduğu andan itibaren, mimari zekasını kullanarak bir köprü tasarlamaya başlar. O zamana kadar tahayyül edilemeyen bir proje ile Sultan II. Bayezid’in karşısına çıkar da Vinci. 240 metre uzunluğunda ve 24 metre genişliğinde, o zamana kadar görülmemiş büyüklükte bir köprü tasarlar. Deri kaplı defterinin bir köşesinde en ufak detayına kadar hesapladığı ve tasarladığı ‘müstakbel’ Haliç Köprüsü’nü bir mektup ile Sultan II. Bayezid’e ulaştırır.
Ancak ne olursa zaten bundan sonra olur. Leonardo da Vinci Haliç için öngördüğü köprü projesini anlatabilmek için II. Bayezid’e bir mektup yazar. Topkapı arşivlerinde da Vinci’nin yazdığı mektubun hem İtalyanca kopyası hem de Osmanlıca’ya çevrilmiş hali mevcut olduğundan mektubun dönemin padişahı II. Bayezid’e ulaştığını anlıyoruz. Ancak nedeni kesin olmayan bir şekilde Sultan II. Bayezid projenin hayata geçirilmesi için gerekli olan onayı vermez. Daha sonra da köprü projesi hiçbir yerde hayata geçirilmez.
Ta ki 20. Yüzyıl’ın sonunda Norveçli bir araştırmacı olan Vebjorn Sand, da Vinci’nin Haliç için çizdiği köprünün tasarımlarına rastlayana kadar. Bu araştırmaların sonunda Sand o kadar etkilenir ki köprüden, ufak bir kopyasının Norveç’e, yaya üstgeçidi olarak yapılması için uğraşır ve 2001 yılında köprü tamamlanır.
Bundan birkaç yıl önce Türkiye’de de yeniden konu olmuştu Leonardo da Vinci’nin Haliç için tasarladığı köprü. Projenin hayata geçirileceği, da Vinci’nin hayallerinin gerçeğe dönüştürüleceği konuşuluyordu. Yine – sebebi belli olmaksızın – gerçekleşmedi. Ben hep düşünmüşümdür; günümüzde yapılması değil de, bizzat da Vinci gibi bir dâhinin önderliğinde yapılsa ve tamamlansaydı bu köprü ne olurdu diye. İstanbul’un güzelliğine güzellik katardı mutlaka. Ancak ya mimari tarihine?
[box_light]Kaynakça[/box_light]
– Da Vinci Bridge (Da Vinci Köprüsü), Belgesel.
– Leonardo Bridge Project.
– Leonardo Da Vinci’s Golden Horn Bridge.
– Taha Akyol, Da Vinci Köprüsü, Hürriyet.
Pingback: İsviçre Çakısı dediklerinden.. – Site başlığı