Fotoğraf çekmek ve fotoğraf makinesinin icadı insanlık tarihinde bilgi ve belge erişimine kattıkları bakımından bir devrim niteliği taşıyor olsa gerek. Fotoğraf makinesinin temel amacı, resmedilmek istenen objeden yansıyan ışınların duyarlı bir yüzeye hapsedilmesini sağlamaktır. Milattan önce 4. yüzyıl civarlarında Çinli filozof Mo-tzu tarafından anlaşıldığı gibi ışığın maddelerden doğrusal bir şekilde yayılıyor oluşu veya 10. yüzyılda Mısırlı fizikçi İbn-i Heysem tarafından gümüş nitrat maddesinin ışık etkisiyle karardığının keşfedilmesi gibi bilgiler ilkel fotoğrafçılığın temellerini oluşturuyor. Ne var ki kısmen “görüntüyü iki boyutlu bir düzlemde sabitlemek” şeklinde tanımlanabilecek fotoğrafçılık sanatı ancak 19. yüzyıla gelindiğinde ciddi bir biçimde denenmeye başlamıştır.
Fotoğraf kelimesi ilk defa 1839 yılında Sir John Herschel tarafından kullanılmıştı. Foto eski Yunancada “ışık”, grafi ise “çizmek” anlamına geliyor. Herschel fotoğraf diye adlandırarak yapılan işi en basit şekliyle ortaya da koyuyordu aslında: Işık ile resim çizmek. Evet, fotoğraf makineleri ve fotoğrafçılık 1800’lerin başında büyük bir ivmelenmeyle beraber gelişmeye başlamıştı. Gerek Fransa’da bilim insanı Joseph Nicéphore Niepce ve ressam Louis Daguerre, gerek William Henry Fox Talbot ve Herschel bu alandaki kümülatif başarının baş aktörleridirler. Ancak bir adam var ki o fotoğrafı ancak az sayıda insanın kullanabileceği kadar zor ve sancılı bir işlem olmaktan kurtarmış, kolaylaştırmış ve rahatça erişilebilir kılmıştır: George Eastman.
George Eastman 1854 yılında ABD’de doğmuştur. 14 yaşında babasının vefat etmesinden birkaç yıl sonra ailesine maddi anlamda yardımcı olmak için okulu bırakmış ve 1874 yılında Rochester bankasında muhasebeciliğe başlamıştır. Orada aldığı maaş sayesinde fotoğrafçılıkla ilgilenebilmiştir. Yine o tarihlerde fotoğrafın çekilme aşaması artık Niepce’nin ilk denemesindeki gibi 8 saat sürmüyordu elbette ve tabii fotoğrafın aktarıldığı yatay düzlem de kalın metal tabakalar veya solüsyonlarla kaplı ıslak zeminler olalı çok zaman geçmişti. Ancak fotoğrafın basıldığı kuru levhaların kaplanması hâlâ uzun bir işlemdi. Eastman 1879’da kuru levhaları kaplama makinesini icat etti ve 1880 yılında bunun patentini aldı. Kuru levhaları üretmek için kurduğu şirkette fotoğraf çekme ve bastırma işlemini basitleştirmek için tabiri caizse Ar-Ge çalışmaları yapmaya devam etti ve bu çalışmaları başarıyla sonuçlandı: 1884’te esnek fotoğraf filmini icat etti. 5 yıl arayla icat ettiği bu her iki ürün de fotoğrafı taşınabilir kılmak adına atılmış çok büyük adımlardır. Bugün cüzdanımızda taşıdığımız vesikalıkların bir zamanlar ancak cam gibi ağır yüzeyler üstüne bastırılabiliyor oluşu bugünün perspektifinden zahmetten fazlası değil büyük ihtimalle.
Bunları takiben, fotoğrafçılığa kattıkları yetmemiş olacak ki Eastman asıl devrimini 1888 yılında Kodak No 1 adlı ilk rulo filmli fotoğraf makinesini icat ettiğinde yapmış oldu. Rulo filmin içine konulduğu bir hazne içeren o ilk makine, fotoğraf makinesini taşınabilir kılan ve olayların yaygın bir biçimde fotoğraf ile belgelenmesine başlanmasını sağlayan bir milattır. Nasıl ki bilgisayar oda büyüklüğünde makinelerden masa üstüne konulabilen bir makineye dönüştüğünde insanlık bir çağ atlamıştır, Eastman ilk rulo filmli fotoğraf makinesini icat ettiğinde de aynı durum söz konusu olmuştur. Hem ticari hem bilimsel olarak Eastman’ın icadı çok büyük sükse yapmıştır.
Kodak No 1, tüketiciye içinde 100 pozluk bir filmle beraber gönderiliyordu ve tabii ki sonradan çıkan rulo filmli makineler kadar pratik değildi. Kullanıcı filmi serbest bırakıp fotoğraf çekmesi için bir düğmeye basıyor, ardından da bir kol ile filmi geri sarıyordu. 100 poz bittiğinde ise makine fabrikaya gönderiliyor, sonra içinde yeni 100 film ve yanında bastırılmış fotoğraflar ile müşteriye yollanıyordu.
Eastman bu icatlarından oldukça yüksek meblağlarda para kazandı. Bu paraları çeşitli üniversitelerin pek çok bölümüne maddi destek sağlayarak, fotoğrafçılığı yaygınlaştırmaya çalışarak ve hayırsever organizasyonlarda ön sıralarda bulunarak harcadı. Ömrünün son yıllarında omurgasındaki ciddi bir sağlık problemi sebebiyle çok acı çeken Eastman, 14 Mart 1934’te 77 yaşında kalbine attığı tek kurşunla intihar ettiğinde geride bıraktığı not dünyaya kattıklarının kendisinin de farkında olduğunu kanıtlar nitelikteydi: “Dostlarıma: İşim tamam. Beklemek neden?”.
[box_light]Kaynakça[/box_light]
http://home.anadolu.edu.tr/~ealgan/1.bolum%20tarihce.pdf
Ian Harrison (2008), Büyük Buluşlar, National Geographic: New York.