Yavuz Sultan Selim – 2: Sekiz Sene, Bir Asır

Dizinin ilk yazısı için tıklayınız.


Taht kavgaları Osmanlı’yı uzun bir süre boyunca oyalamış ve yormuştu. Şehzade Selim, Ahmed ve Korkud’un yanı sıra II. Bayezid’in de dahil olduğu taht kavgası ile Osmanlı çok kan kaybetmişti ve böyle bir bataklıktan devleti kurtaracak tek isim Yavuz Sultan Selim’di. Bu bataklık yetmezmiş gibi Memlûklerin Portekizliler tarafından sıkıştırılması, Haçlıların Kutsal Topraklar’a doğrudan yolunun açılması olasılığı ve Anadolu’daki Safevi tehlikesi Osmanlı için büyük sorunlar olarak göz önüne çıkmıştı. Taht kavgasından başarıyla çıkan ve askerin desteğini yanına alan Sultan Selim, kardeşi ile süren uzun mücadelenin ardından seferberliğe çağırdığı Anadolu gençleri ile her daim hazır bulunan Yeniçerileri ordusuna katarak Safevilerle mücadeleye girişti. Safeviler, İran topraklarında kurulmuş bir Türk devletiydi ve başlarında yine Türk bir hükümdar, Şah İsmail bulunuyordu. Safeviler, Anadolu’dan ve bölgeden beslenen Türkmen halk tarafından kurulmuş ve Akkoyunlu Devleti’ni yıkarak bölgeye hakim olmuştu. Osmanlı-Safevi mücadelesi Şahkulu’nun Türkmen halkla beraber Anadolu’da başlattığı isyan ile patlak verdi ve Çaldıran Savaşı’na kadar gizliden bir mücadele hep devam etti.

İskender Pala'nın "Şah & Sultan" adlı eseri.

İskender Pala’nın “Şah & Sultan” adlı eseri

Osmanlı’nın Safevi mücadelesindeki en önemli etkenlerden biri de iki devlet arasındaki mezhep farkı ve Sünnilerin Safevi Devleti’nde yeterli derecede değer görmemesiydi. Sünnilerin önderi ve hak savunucusu olan Osmanlılar, Safeviler ile yaptıkları mücadeleyi bir savaş düzeyine çıkardı. Ancak Çaldıran Savaşı’nı bir mezhep mücadelesi olarak görmek yanlış olur, o çok detaylı ve iyi incelenmesi gereken bir savaştır. Akkoyunlu topraklarının hakimiyeti savaşın en önemli sebebi olarak görülürken bunun yanında Şah ile Sultan’ın büyük rekabeti de bu savaşın temelinde yatan nedenlerden biridir. Şah İsmail ile Sultan Selim’in bu rekabetini Osmanlı tarihçileri detaylıca açıklamışsa da İskender Pala’nın “Şah & Sultan” eseri bu rekabeti bir roman tadında okuruna yansıtmıştır.

Çaldıran Savaşı’nın başlarında zafer Safevilerin gibi görünüyordu çünkü tüm Anadolu’yu geçerek gelen ve Doğu Anadolu’nun zorluklarının üstesinden gelmekte zorlanan Osmanlı ordusu harap durumdaydı. Ancak I. Selim’in sert tutumları ile ordu nefes dahi almadan düşmanın üzerine yürüyordu. Osmanlı kuvvetlerinin ve Sultan Selim’in en güvendiği nokta, teknolojik anlamda son derece gelişmiş olan ordunun ateşli silahlarla rakibine büyük tahribat verecek olmasıydı, ve öyle de oldu. Trabzon’dan başlayan taht mücadelesinde olduğu gibi Bursa’dan başlayan savaş kararında da Sultan Selim her adımı önceden planlamış ve Osmanlı ordusunun büyük bir galibiyet almasını sağlamıştı. Tüm birlikleriyle savaş meydanına yerleşmiş iki devlet ve bunları var güçleriyle yönetmeye çalışan Şah İsmail ile Sultan Selim’in mücadelesinde zafer Sultan Selim’in oluyordu. Öyle ki Şah İsmail eşini ve hazinesini savaş meydanında bırakarak kaçıyor ve bu gurur kırıcı mağlubiyetten sonra Safeviler, Sultan Selim’in Anadolu’daki Şah İsmail taraftarlarına uyguladığı ağır politikalara ses çıkaramıyordu. Bu da yetmezmiş gibi I. Selim ve orduları Tebriz ve Azerbaycan’a kadar fetihlerini devam ettiriyordu.

Selimname eserinde bulunan Çaldıran Savaşı'nın tasviri.

Selimname eserinde bulunan Çaldıran Savaşı’nın tasviri

Bu savaş iki ülke ilişkilerinde Osmanlı için o kadar büyük bir koz oluşturuyordu ki yüzyıllar sonra dahi hatırlanıyor ve Osmanlı’nın bir antlaşma öncesi büyük bir üstünlük sağlamasına yol açıyordu. IV. Murad döneminde de önemli bir zafer kazanan ve bu zaferini Revan Köşkü ile taçlandıran Osmanlı Devleti, yapılacak antlaşmadan önce İranlı heyete görkemli bir karşılama hazırlıyor ve başta padişah olmak üzere tüm Osmanlı heyeti güçlerini gösterecek şekilde hazırlanıyordu. Bunu gören İran heyeti psikolojik üstünlüğü ellerine geçirmek adına, “Bu nasıl bir karşılama? Düğün mü var bayram mı, yoksa alay mı geliyor?” diye bir alayda bulunuyorlar. Aldıkları cevap karşısında büyük psikolojik üstünlük Osmanlı yetkililerine geçiyor: “Alay geliyor, Çaldıran’dan gelin getiren alayı.” Anekdotta da geçtiği üzere Şah İsmail’in karısı İstanbul’a getirilerek Osmanlı sadrazamına eş olarak veriliyor. Böylelikle yalnızca şahın eşi ele geçirilmiyor, aynı zamanda onun eşi sadrazama layık görülerek bir üstünlük sağlanıyor.

Bu zaferin ardından Yavuz Sultan Selim’in Anadolu’da 40 bin Türkmeni öldürdüğü iddia edilir ki bu tamamıyla asılsızdır, uydurmadır. Dönemin kaynaklarında Şah İsmail taraftarlarından yargılananların, sürgüne gönderilenlerin ve iddia edildiği üzere 40 bin Türkmenin değil az bir sayıda kimsenin takip edilerek öldürüldüğü belirtiliyor. Bu iddia o kadar gülünçtür ki, iddia sahipleri 40 bin kişinin o dönemin Anadolu nüfusunun neredeyse tamamı kadar olabileceğini dahi düşünmüyorlar. Sultan Selim dönemi kaynakları incelendiğinde görülür ki bu sayı 10-15 şehrin veya bin-iki bin köyün tamamen yok edilmesi demek olur. Anadolu’nun vergi kayıtları incelendiğinde vergi veren nüfusta böyle bir kayıp verilmediği açıkça görünüyor.

Yavuz Sultan Selim’in Osmanlı’ya bıraktığı bir diğer miras ve kazandığı bir diğer zafer de Memlûklere karşı oldu. Tahta geçtiğinde Memlûklerle arası oldukça iyi olan Sultan, Çaldıran Savaşı’ndan kaçan Safevilerin Memlûklere sığınmasının ardından bu ülke ile ilişkilerini kesti. Daha sonra bölgedeki Portekiz ilerleyişini ve bunun neden olduğu Hint ticaret yollarının ve Kutsal Topraklar’ın tehlikeye girmesini bahane ederek savaş ilan etti. Halep yakınlarındaki Mercidabık’ta gerçekleşen savaşta Memlûkler büyük bir mağlubiyete uğratıldılar, öyle ki Osmanlı’nın kaybı kayda değer dahi değildi. Bunun ardında savaşlardan yorulmuş Memlûk ordusu, Osmanlı tarafında savaşan Halep emiri ve Osmanlı’nın teknoloji ve sayı bakımından oldukça güçlü ordusu yatıyordu. Ardından Memlûklere Osmanlı’ya tabi olma şartıyla Gazze’den itibaren Mısır’ı teklif ettiyse de, Sultan Selim savaşa mani olamadı ve çölü geçemeyeceğini düşünen Memlûkler bu teklifi reddetti.

Osmanlı ordusu Sina Çölü’nü geçti ve Reydaniyye sahrasında Memlûkleri mağlup ederek Osmanlı denetimini kurdu. Mekke şerifleri Osmanlı’ya tabiliğini belirterek Kutsal Topraklar’ı Osmanlı denetimine verdiler. Bu durum Hint ticaret yollarının ve Mısır’ın vergilerinin Osmanlı hazinesine dahil olmasını ve imparatorluğun daha önce görmediği bir zenginliğe kavuşmasını sağladı. I. Murad’dan itibaren Cihad politikası ile bir nevi halifelik unvanını elinde tutan Osmanlılar, son Abbasi halifesinin İstanbul’a getirilmesiyle hilafeti resmen ellerine aldı. Bazı kaynaklarda yer aldığı üzere Halife Alellah, kılıcını Yavuz Sultan Selim’e devrederek hilafeti ona bıraktı. Ancak böyle bir olayın dönem kaynaklarında bulunmaması, yazılanların 18. yüzyıl sonrasında hilafet makamını kullanılarak İslamcılık politikası hedefleyen Osmanlı yöneticilerinin bir rivayeti olabileceği fikrini uyandırdı.

Yavuz Sultan Selim'in Mısır Seferi'ni betimleyen bir resim.

Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi’ni betimleyen bir resim

Kısa taht ömründe iki büyük devleti mağlup eden Yavuz Sultan Selim, ülkenin doğu sorunlarını tamamıyla çözerek I. Süleyman devrindeki Batı’ya odaklanmış fetihlerin temelini oluşturdu. Taht kavgalarını önlemek adına tüm şehzadeleri öldürerek I. Süleyman’a içte güvenli bir devlet yönetimi bıraktı, oğlunu da savaşlarla ve iyi lalalarla eğiterek iyi bir padişah olarak büyüttü. Osmanlı’yı yalnızca toprak olarak değil, nüfus ve bütçe olarak da dünyanın en büyük devleti olarak miras bıraktı. Ömrünün son yıllarında geliştirdiği tersaneler ile güçlü bir donanmanın temellerini attı ve karada olduğu kadar denizde de güçlü olacak bir Osmanlı ordusu oluşturdu; kara ordusunu da dönemin en teknolojik ordusu olarak geliştirdi. I. Süleyman’ın ne kadar büyük bir padişah olduğunu vurgulayanların ona bir altyapı hazırlayan ve devletin en görkemli dönemini başlatan Yavuz Sultan Selim’i unutmamaları ve Kanuni Sultan Süleyman’ın tırmandığı dünya liderliği ağacında her bir dalı Yavuz Sultan Selim’in koyduğunu söylemeleri gereklidir.


[box_light]Kaynakça[/box_light]

Erhan Afyoncu, Son Dünya Düzeni, Yeditepe Yayınevi, 2014.

Erhan Afyoncu, Sorularla Osmanlı İmparatorluğu, Yeditepe Yayınevi, 2014.

Halil İnalcık, Osmanlılar, Timaş Yayınları, 2015.

http://akademikperspektif.com/2014/04/01/yavuz-sultan-selim-ve-misir-seferi-1516-1518/

http://osmanli-imparatorlugu.blogspot.ru/2012/08/yavuz-sultan-i-selim.html

Stanford J. Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye I, E Yayınları, 2006.

Leave a Reply