Yeni bir kültür veya akımın toplum tarafından kabul görmesi çok uzun bir süreç ister. Tarih boyunca çeşitli örnekler bizlere gösteriyor ki insanlar genellikle var olan toplumsal yapının ve alışılmış düzenin bozulması taraftarı değildir. Ekonomik ve hayati koşullar tehlikeye girmediği sürece bir toplumun var olan dini, kültürel, ekonomik ve siyasi düzene karşı geldiği pek görülmemektedir. Bu nedenle, bozulan bir toplum yapısını evrim veya devrim yoluyla düzeltme çabası içerisine girmek hiç kolay bir iş değildir. Dinlerin başlangıç hikâyeleri, var olan otoriteye karşı bir ayaklanma olarak yorumlanabilir. Hz. Musa’nın firavuna, Hz. Muhammed’in bozulmuş toplumsal düzene karşı başkaldırışları, yeni bir akımın yayılması dendiğinde akla gelen örnekler arasında gösterilebilir. Sizlere Hristiyanlığın Roma otoritesinin altında nasıl hayatta kaldığını anlatmaya çalışacağım. İlk Hristiyanların, daha bir yer altı mezhebiyken gizli bir şekilde nasıl dini yaymaya devam ettiklerini, bu amaç doğrultusunda hangi gizli sembolleri kullandıklarını göstereceğim.
Roma İmparatorluğu çatısı altında yayılmaya çalışan Hristiyanlık, var olan idari gücün zulmüne maruz kalıyordu. 1. yüzyılda Hristiyanlığı benimsememiş, hatta karşı çıkmış bir Roma’ya karşı gelebilmek ise dönemin ilk Hristiyanları için zorlu bir meydan okumaydı. Bu bağlamda yakalandıkları zaman ölüme kadar varan işkencelere maruz kalan ilk Hristiyanlar için gizlilik büyük bir önem arz ediyordu. Bir kısmı günümüze kadar gelen gizli semboller ve mesajların büyük bir bölümü Roma dönemindeki yer altı mezarlarından ve Hristiyanların gizli tapınaklarının olduğu yerlerden gelmektedir. Günümüzde yaklaşık 2.1 milyar insanın inandığı bu din ve evrenselleşen haç sembolü o dönemde gizli tutuluyordu. Gizlilikten verilen küçük bir taviz inananları ölümle sonlanan işkencelere maruz bırakıyordu. Bu yüzden Hristiyanlar dinlerini yaşatmak ve haç sembolünü korumak için eski pagan simgelerini kullanmaya yönelmişlerdir.
Sembollerin belki de en ilgi çekicisi, Antik Çağ’da bereket ve yaşam anlamına gelen balıktı. Ichthus yani balık kelimesi Yunancada akrostiş olarak da kullanılmaktaydı. Hristiyanlar Ichthus kelimesi üzerinde biraz oynayarak kendi gizli mesajlarını üretmişlerdir. Aynı zamanda haç sembolünü gizlemek amacıyla ilk çapa ve üç dişli mızrak resimleri kullanılmıştır.
Bu örnekte Hristiyanların Ichthus kelimesine yükledikleri dini anlam akrostiş hâlinde gösterilmektedir:
– Iesous: İsa
– CHristos: Mesih
– THeou: Tanrı’nın
– Uios: Oğlu
– Soter: Kurtarıcı
Pagan geleneklerinin hakim olduğu Roma’da ilk Hristiyanların pagan sembollerini Hristiyanlaştırdıkları görülmektedir. Bu eylemin, dönem koşulları ele alındığında, kimliklerini gizlemek için çok önemli olduğu yorumu yapılabilir. Temeldeki sebep ise Hristiyanlığa tepkili Roma halkı ve yöneticilerinin kendi kültürlerinden sembollerin kullanılmasına karşı çıkmayacak olmalarıdır. Bu düşünceyi desteklemek amacıyla Roma’da verim ve eğlence manasına gelen ekmek ve şarap sembollerinin Hristiyanlar tarafından başka anlamlara evrilmesi örnek gösterilebilir: Ekmek vücudu, şarapsa Hz. İsa’nın kanını sembolize ediyordu. Benzer şekilde, klasik pagan kültüründeki güvercin ve tavus kuşu tasvirlerinin de Hristiyanlaştırıldıkları görülmektedir. Güvercinin paganlar için Afrodit’i sembolize etmesine karşın, Hristiyanlar bu tasviri Kutsal Ruh’u betimlemek için kullanmışlardır. Tavus kuşu eti, paganlar arasında bozulmayan et olarak görülürken, bu imgeyi de değiştirip sembolü yeniden dirilişin göstergesi hâline getirmişlerdir.
Gün Yüzüne Çıkış
Uzun bir zamanın ardından Hristiyanlığın gün yüzüne çıkmasının serüveni, semboller sayesinde meydana gelmiştir. Chrismon yani İsa’nın haçının gizlendiği monogram 27 Ekim 312 tarihinde bütün tarihi etkileyecek bir olaya vesile olmuştur. Efsaneye göre Konstantin ve Maksentius’un Milvian Köprüsü’nde Roma tahtı uğruna yapacakları savaş öncesinde Konstantin, rüyasında chi rho yazısını görür. Yunancada Chrismon monogramı anlamına gelen yazıyı görmesinin ardından Konstantin’in ordusundaki Hristiyanlar ona bu sembolün İsa’nın monogramı olduğunu ve ölüm karşısında alınan büyük zaferi temsil ettiğini söylerler. Konstantin konuşmalardan sonra savaş flamasını bu monogram olarak seçer. Artık bayraklarda ve askerlerin kalkanlarında İsa’nın monogramı dalgalanmaktadır. Konstantin’in kararı savaşın önemini bir anda değiştirir. Öncesinde sadece Roma’nın hükümdarını belirlemek için yapılacak savaş artık Hristiyanlığın yayılması için kritik bir dönüm noktası hâline gelmiştir. Konstantin’in savaşı kazanmasıyla da ilk Hristiyanlar amaçlarına ulaşmış ve Roma, Hristiyanlığı tanımaya başlamıştır.
Bir Yükselişin Hikayesi
Dönemin en büyük ve güçlü toplumu Roma İmparatorluğu içerisinde şekillenmeye başlayan Hristiyanlık, kendisine yayılması zor bir devlet seçmişe benziyordu. Lakin bu yayılma Milvian Köprüsü savaşıyla başladığı gibi günümüze kadar geldi. Değinmek istediğim konu, özellikle dinlerin yayılma süreçlerinde çekilen meşakkatli yolculuk ve bu soğuk yolda inananların içini ısıtan ve onları yaşama yaklaştıran sembollerin önemi. Bu bilgiler ışığında Hristiyanlığın Roma’da yayılma macerasının, ilk Hristiyanların pagan simgelerini akıllıca dine entegre etmeleriyle güç kazandığı çıkarımı yapılabilir. Küçük sembollerin büyük farklar yarattığı olaylar zinciri sayesinde günümüz dünyası şekillendi ve tarih sonsuza kadar değişti.
[box_light]Kaynakça[/box_light]
http://www.bbc.co.uk/religion/religions/christianity/
Paul Lunde, “İlk Hristiyanlar,” Şifreler Kitabı, NTV Yayınları, Eylül 2009, s. 42.