1697 senesinde İsveç, Kuzey Avrupa’nın en güçlü ülkesiydi ve tahtta henüz 15 yaşında bir çocuk olan XII. Charles oturuyordu. İsveç toprakları ülkenini birçok komşusunun iştahını kabartıyordu. Bu ülkelerin başında Danimarka geliyordu ki Danimarka kralı Charles’ın anne tarafından akrabasıydı. Danimarka Kralı Frederick, Lehistan kralını ve Rus çarını da ittifaka dahil ederek Büyük Kuzey Savaşı’nı başlattı. O zamana kadar Stockholm’daki sarayında eğlenceler düzenleyen bir çocuk olarak görülen Charles 18 yaşında ordusunun başında ülkesini korumak için günümüz Letonyası’na doğru yola çıktı.
Letonya’da Leh ordusunu bozguna uğratan Charles, Danimarka’ya yelken açtı ve Danimarka’yı savaştan çekilen ilk ülke olmaya zorladı. Bu süreçte Rusya, Osmanlı ile olan mücadelelerinden ötürü İsveç’e karşı harekete geçememişti lakin Osmanlı ile yapılan barış sonrası ilk iş olarak Narva Kalesi’ni kuşatarak İsveç’e savaş ilan etti. Bunun üzerine Charles, Rusların kuşattığı Narva Kalesi’ne doğru yola çıktı. Birçok kişinini denemeye cesaret edemeyeceği ve bu yüzden başka birisinin yapabileceğini tahmin edemeyeceği bir şekilde yoğun kar yağışı altında yol alarak Rus kumandanları gafil avladı. Bu zaferle birlikte Charles, Büyük Kuzey Savaşı’ndaki üç rakibine karşı da galip gelmiş oldu.
Genç ve başarılı bir kumandan olan Charles, askerlerinin üzerinde yenilmez adam imajına sahipti. Rakiplerine karşı kurduğu üstünlük kaybolmadan harekete geçmeye karar verdi. Danimarka’nın savaş dışı kalması ile birlikte gözüne kestirdiği düşman Lehistan oldu. Leh kralı Augustus’u defalarca kendi topraklarında yendi ve önce Kraslow’u sonra da Varşova’yı alarak kendi seçtiği Stanislaw’ı Lehistan kralı ilan etti. Bu dönemde Büyük Kuzey Savaşı Avrupa’daki tek büyük savaş değildi. Batıda sonraları İspanya Veraset Savaşı olarak anılacak olan büyük savaşlar vardı. Charles’ın göstermiş olduğu başarı ve sahip olduğu karizma İspanya Veraset Savaşı’nı bitirmesi ve İspanya tahtına geçmesini isteyen birçok teklifin gelmesine sebep oldu. Lakin Charles için Rusya ile olan savaşı daha büyük bir önem arz ediyordu.
Charles Lehistan’da Augustus ile oyalanırken Rus çarı Deli Petro da boş durmamıştı. Kurmayı planladığı büyük ve gelişmiş imparatorluğu temsil edecek olan ve kendi adıyla anılmasını planladığı St.Petersburg’un temellerini atmıştı. Bu durum Charles’ı ve İsveç’i tehdit ediyordu. Charles büyük bir zafer kazanacağı düşüncesiyle St.Petersburg’u kuşattı ama istihkamlar çok kuvvetliydi. Bunun üzerine Charles kendisinden beklendiği gibi cesur bir karar aldı ve Moskova’ya ilerlemeye başladı. Charles’ın bu yürüyüşü Napolyon ve Hitler’in başarısızlıklarından çok önceydi ama bu yolculuğun ne kadar tehlikeli olduğunu Charles onlar kadar ileri gitmeden fark etti. Ancak bunu fark ettiğinde ordusunun yarısını açlığa, soğuğa ve hastalıklara vermişti.
Elinde kalan on beş bin kişilik ordu ile Ukrayna’ya geçen Charles, burada Kazaklardan yardım alabileceğini düşündü. Charles’ın hayallerin otuz bin Kazak atlısıyken onu karşılamaya gelen sadece üç bin atlı vardı. Yanlarında getirdikleri erzaklar ise uzun zamandır Rusya topraklarında bulunan İsveç ordusu için yetersizdi. Bu durum Charles’ı Poltava’yı almak için harekete geçmeye sürükledi. Ordu Poltava önlerine geldiğinde Deli Petro da kendi ordusuyla onları karşılamaya gelmişti. Charles, sayı dezavantajına rağmen saldırma kararı verdi. Bu savaşa kadar her mücadeleyi bizzat yöneten Charles ayağındaki yaradan ötürü askerlerinin yanında olamadı. İsveç ordusu kalabalık Rus ordusu karşısında ezildi ve geri çekilmeye başladı.
Charles, Ruslardan kaçmak için yapılması gereken en doğru şeyin Osmanlı’ya sığınmak olduğunu düşündü ve Özi Kalesi’ne doğru yol aldı. Burada Özi Muhafızı Abdurrahman Paşa tarafından oyalanan İsveç birlikleri Ruslar tarafından kapana kıstırıldı. Charles sadece iki bin adamıyla birlikte kaçabilirken, on binden fazla deneyimli İsveç askeri Ruslara teslim oldu. Charles’ın Özi’den sonraki durağı, kale muhafızını önceden tanıdığı Bender oldu.
Charles, Bender’de kısa bir süre kalıp tekrardan savaşmak istemekteydi, lakin elinde kalan kuvvetler ile Ruslara saldırmayı düşünecek kadar da çılgın değildi. Yapabileceği en iyi şeyin Osmanlı ile bir ittifak olduğunu bildiği için bu yönde çalışmlara yaptı. Kendisini kabul ettikleri için teşekkür ettiği mektubu Topkapı’ya gönderen Charles, dönemin valide sultanı Emetullah Rabia Gülnuş Sultan’ın sevgisini kazandı, öyle ki valide sultanın Charles için “oğlum” dediği belirtilmiştir. Charles bu mektubun yanı sıra Osmanlı’nın önemli şehirlerine adamlarını göndererek imparatorluk hakkında bilgi edinmeye çalıştı. Charles’ın misafirliğinin beklenen de uzun süreceği anlaşılınca Bender’ın kale duvarlarının dışında kendisi için bir getto inşa edildi. Bunun yanı sıra ihtiyaçları için de hazinenin demirbaş kaleminden günlük bir maaş bağlandı. Bu maaş Charles’ın Türk tarih sayfalarında Demirbaş Şarl olarak anılmasını sağladı. Demirbaş, Charles’a takılan tek lakap değildi. Son derece hızlı hareket eden bir kumandan olduğu için Yıldırım lakabı verilmişti ve bir de durmadan Ruslara karşı bir savaşa Osmanlı’yı çekmeye çalıştığı için de Yaramaz lakabı verilmişti.
Charles’ın Osmanlı-Rus Savaşı başlatma çabaları işe de yaradı, öyle ki Prut Savaşı’na yol açan etmenlerden biri de Charles’tı. Lakin Petro’nun elden kaçırılması Charles’ın beklediği sonuç değildi ve Charles’ı asabileştirdi. Bender’de kaldığı dönemde Osmanlı hazinesinden, tüccarlardan ve yeniçerilerden senet karşılığı aldığı borçların artması ile de birlikte Charles, Osmanlı’nın kurtulmak istediği bir krala dönüştü. Charles’ı Bender’deki gettosundan çıkarmak için alacaklı yeniçerilerin yer aldığı bir isyan gerçekleştirildi ve sonucunda Charles yakalanıp Ruslara uzak payitahta yakın bir kasabaya yerleştirildi. Osmanlı topraklarındaki misafirliğinin beşinci yılında ülkesine dönmek için yola koyuldu. Osmanlı topraklarından ayrılırken yanında köfte, lahana sarması, kahve ve şerbet gibi lezzetleri; “kalabalık”, “köşk”, “yoğurt”, “dolma” gibi kelimeleri ve üç yüze yakın alacaklısını beraberinde götürdü. Charles’ın alacaklıları borçlarının tam karşılığını alamasa da Askerson (Askeroğlu) adı verilen bir kasabaya yerleşti. Alacaklıların arasındaki Müslüman ve Yahudilerin inançlarının gereklerini yapabilmeleri için bir yasa çıkartan Charles bu sayede İsveç’e din özgürlüğünü de getirmiş oldu. Sarayına dönen Charles, yokluğunda zor duruma düşmüş olan ülkesini tekrardan eski günlerine getirmek için Danimarka’ya karşı harekete geçti. Bütün çabasına rağmen hem kendisi hem de ülkesi eski günlerdeki ihtişamına kavuşamadı ve Charles 1718 senesinde 36 yaşındayken Danimarka siperlerinden gelen bir kurşunla hayatını kaybetti. Charles’ın ölümü İsveç’in topraklarının büyük bölümünü kaybetmesine ve monarşinin zayıflamasına sebep oldu.
Demirbaş’ın ölümü Osmanlı’yı da etkiledi, zira Charles’ın Osmanlı hazinesine bir milyon krondan fazla borcu vardı. Bu borçların ödenmesi 1739 senesini buldu. İsveç devleti Charles’ın senetleri karşılığında Patrioten ve Ulrika adlı iki gemiyi Osmanlı’ya verdi.
KAYNAKÇA
https://www.britannica.com/biography/Charles-XII
https://www.google.com/amp/s/www.military-history.org/articles/battle-royal-charles-xii-of-sweden.htm/amp
http://www.badassoftheweek.com/charles.html
https://pin.it/ayflrutd425twa
https://www.historytoday.com/archive/battle-narva
https://www.historytoday.com/archive/poltava-battle-changed-world