The Special One: José Mourinho (Bölüm-1)

Aslında onu, başarılarını, kupalarını ve efsanevi sözlerini bu kadar kısa bir yazıda anlatmak imkânsıza yakındı. Bende bu muhteşem hikâyeyi bölümlere ayırarak anlatmaya karar verdim. Babası Portekizli Milli kaleci Felix Mourinho olan Jose kısa sürede olsa kariyerine futbol oynayarak başlamıştır. Fakat bundan tatmin olamayınca 1990 yıllarının başında asistan menajerlik ve genç takım antrenörlükleri yaptıktan sonra İngiliz efsanesi Bobby Robson’ın tercümanlığını yapmaya başladı. Mourinho, Bobby Robson la birlikte Sporting Lisbon, Porto ve Barcelona’da çalıştı.

Teknik direktörlük kariyerine ilk olarak Portekiz devi Benfica’da başlayan Mourinho burada 3 ay kadar görev yaptı. Takımıyla çıktığı 11 maçta 6 galibiyet alan Jose 2001 yılının ocak ayında 1 yıl boyunca görev yapacağı Leiria takımına geçiş yaptı. Bu takımda çıktığı 31 maçta 17 galibiyet alan Mourinho bu zayıf takımı ligde 4.sıraya kadar çıkardı. Ocak 2002 de Porto’dan aldığı teklifi kabul etti ve kariyerinin en büyük çıkışını yapacağı Porto’ya geçti. Porto’da çıktığı 123 maçta aldığı 87 galibiyet ve kazandırdığı 1 UEFA Kupası,1 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu, 2 Lig şampiyonluğu, 1 Portekiz kupası ve 1 Portekiz Süper kupasıyla Avrupa’da adından son derece fazla şekilde söz ettirdi. 2003 ve 2004 yılında UEFA tarafından Avrupa’nın en iyi teknik direktörü seçildi. Ayrıca 2004 yılında IFFHS tarafından Dünya’nın en iyi teknik direktörü seçilen José Mourinho 2004 yılında kaldırdığı şampiyonlar ligi kupasının ardından Abramowich tarafından satın alınan Chelsea’nin başına getirildi.

Chelsea’de artık kariyerinde zirveye doğru hızlı adımlarla çıkmaya başladı. Mourinho’nun yakaladığı başarılarla dolu kariyeri anlatırken ingiltereye gittiği ilk zamanlar yaşanmış kısa bir izlenim Patrick Barclay tarafından kaleme alınmış ve bunu sizlerle paylaşmak istiyorum. “2004 yılının sonlarıydı. Brian Clough’un ortaya çıkışından bu yana İngiliz futbolunun en şaşırtıcı yeni menajeriyle karşılaştığı yıldı. Londra’da Noel deneyimini ilk defa yaşıyordu Mourinho çifti. Mourinho kızını ve oğlunu buz üzerinde kayarken izlemek için sırtını bir duvara yasladı, kızı oldukça temkinli oğlu ise daha dikkatsizdi. Görüş açısı kapandığında çocuklarını kontrol etmek için biraz ilerliyor, eşinin yanına döndüğünde ise ona bir öpücük veriyordu. Sık sık çocuklarına sesleniyor ve tekniklerini nasıl geliştirebilecekleri hakkında el kol işaretleriyle önerilerde bulunuyordu. Zaman zaman çoğu çocuk gibi onlar da düşüyordu; bir seferinde oğlu düştükten sonra buz üzerinde ayağa kalkmakta zorlandı. Mourinho hemen yanına koştu ve ona yardım eli uzatmaktansa ayağa kalkmak için en iyi yöntemi göstermeye başladı. Çocuk babasının verdiği tavsiyeleri uygulamaya çalışırken, oğlunu hiç sıkıştırmadan bekliyor, sabırla gülümsüyordu. Çocuk tekrar düştüğünde, artık kendisine ayağa kalkma konusunda çok daha fazla güveniyordu. Bu olayı gören birinde Mourinho’nun iyi bir baba olduğu izlenimi uyanabilirdi. Bu basit olay bile bize Mourinho’nun futbolda nasıl böylesi olağanüstü bir başarı yakaladığı hakkında bir ipucu verebilir.”

Mourinho Chelsea’nin başına geçer geçmez yaptığı ilk basın toplantısında söylediği ilginç sözleriyle ilgi odağı olmaya başlamıştı bile. Önce Chelsea’nin başına gelişine dair: “Elimden gelenin en iyisini yapmaya, durumu olumlu şekilde geliştirmeye, imajıma ve futbol felsefeme uygun takımı yaratmaya niyetliyim. En iyi oyuncular ve kibrimi mazur görün ama en iyi menajer bizde” sözü ve daha sonrasında gelen bir soruya “Eğer işimin kolay olmasını isteseydim, Porto’da kalırdım. Güzel mavi koltuk, UEFA Şampiyonlar Ligi kupası, Tanrı ve Tanrı’dan sonra ben ” sözüyle verdiği cevaplar neredeyse tüm Avrupa basınında geniş yankı uyandırmıştı. Hatta bu sözleri gelişinden kısa bir süre sonra The Sun gazetesinin “Ego Karaya Çıktı” şeklinde manşet atması için ilham kaynağı olmuştu. Chelsea’de ilk geldiği sezon yıldız oyuncular yerine yıldız adayı oyuncular transfer ettirmeye çalıştı. Tabi Roman Abramovich daha o gelmeden piyasa değerlerinin çok üstünde paralar vererek pek çok oyuncuyu kadrosuna katmıştı bile. Chelsea o yıl transfere tam olarak 172 milyon euro gibi inanılmaz bir rakam harcadı. Jose Mourinho o yıl takımını Premier League rekoru kırarak tam 95 puanla ligde sadece tek yenilgi alarak ve en yakın takipçisi Arsenal’e tam 12 puan fark atarak şampiyon yapmıştı. Sezon boyunca oynadığı 38 maçta kalesinde sadece 15 gol görerek ayrı bir rekor daha kırmıştı Mourinho. Ve bu muhteşem şampiyonluğun yanına bir Carling Cup ve birde Community Shield koyarak 3 kupa ile bir sezonu bitirmişti. O yılın sonunda IFFHS tarafından tekrar dünyanın en iyi teknik direktörü seçilerek bu ödülü üst üste 2.defa kazanan Mourinho bir de UEFA tarafından üst üste 3.defa Avrupa’nın en iyi teknik direktörü seçilmişti.

Leave a Reply