Basketbolculuğun “gen”lerle aktarıldığının en büyük örneklerinden biri sanırım Sinan Gülerdir. 8 Kasım 1983’te Beşiktaş Spor Kulübü eski oyuncularından Fatma Nilgün ve eski basketbolcu Necati Güler’in 2.çocukları olarak “basketbolcu” doğar Sinan. Abisi Muratcan Güler’in etkisi ile 32 numaralı formasını terletmeye başlar.
Uzun yıllar Anadolu Efes’in formasını taşıyan Sinan Güler, 2013 yılı itibari ile resmen Galatasaray’ın renklerine bağlandı. Açıkçası Anadolu Efes taraftarı olarak Sinan Güler’i sarı-kırmızılı renkler içinde görmeye alışamadım ancak kendisinin Galatasaraylı olması nedeniyle sanıyorum ki şu anda yuvasında çok mutludur.
Savunmadaki istekli, müthiş çabası ile takımının savunmasında aranan ismi oldu. Hatta Mehmet Baturalp bu baskılı ve hızlı oyunu nedeniyle Sinan’a “beyaz zenci” lakabını takmıştır. Hiç beklenmedik anlarda smaçlar vurması, gerektiğinde kendi ribaundunu alması, oyunu okuma becerisi ile maçın gidişatını değiştiren isimdir Sinan Güler. Oyununu izlerken basketbolu şova dönüştürmeyi amaçladığını hissederseniz ve o anda anlarsınız ki maddiyat için değil maneviyat için topu sürer Sinan Güler. Yaptığı asistler ve bloklar, aldığı ribauntlar, savunmadaki yeri ile Türk basketbolunun yetiştirdiği sözde değil özde çok yönlü oyuncudur. Bazen de bizi attığı turnikeler ile şaşırtmıştır. Tam blok yedi, yiyecek dediğimiz anlarda tertemiz bir basket izleriz.
Bana göre eleştirilecek tek yönü vardır. Top çalmak isterken yaptığı gereksiz fauller; çünkü gereksiz faul yapmak demek takımına yardımının dokunacağı anda şansını boş yere harcamak demektir.
Basketbol severlerin kafasını karıştıran bir durumu da genellikle ilk beşte oyuna başlamayıp sonradan oyuna girmesidir. Bence Sinan Güler oyunu koklayıp oynaması gereken bir oyuncudur. 10 dakika parkede kalıyor ancak 10 dakika içinde yapılabilecek en doğru hamleleri yapıp kendine istatistik tablosunda yer açıyor.
2009’da, sahip olduğu takım ruhu ve yetenekleri ile 12 Dev Adam’ın milli formalısı oldu ve yaptığı kritik hamlelerle kalbimizi fethetti. 5 seneden beri de Euroleague kariyerini başarılı şekilde sürdürüyor. 3 Mart 2011 Efes Pilsen-Partizan maçında yaptığı hareketin sezonun en iyi hareketi seçilmesi, 7 Aralık 2011’de Euroleague sayı rekoru kırması kariyerinin somut örnekleridir . Ayrıca kariyerindeki Türkiye Kupasını, Beko Basketbol Ligi Şampiyonluğunu ve Cumhurbaşkanlığı Kupasını hatırlatmamak olmaz.
Son olarak özellikle hayvan severliği, alçak gönüllülüğü ve teknoloji merakı ile hemen hemen hepimizin “en sevdiği basketbolcu” kategorisine girmeyi çoktan hak etmiştir.