GazeteBilkent olarak yine önemli bir röportaj için Rektörlüğün yolunu tuttuk. Kültür Sanat Birimi Editörümüz Kübra Çalık ve Politika Birimi Dış Politika yazarı Fatih Şemsettin Işık ile birlikte, aklımızda sorularla beraber Rektör Abdullah Atalar’ın yanındaydık. Atalar; özellikle Gezi Olayları’ndaki suskunluğuyla dikkatleri üzerine çekmiş, kimilerinin takdirini kazanmış, kimilerinin ise tepkisini çekmişti. Rektörümüz hiç bir ön şart belirtmeden bütün sorularımızı samimiyetle cevapladı, gerek Üniversite ile ilgili gerekse ülke gündemini meşgul eden konularla ilgili görüşlerini paylaştı. Bizim için doyurucu ve keyifli bir sohbet oldu.
GEZİ OLAYLARI OKUL İÇİNDE BANA KARŞI BÜYÜK TEPKİ OLUŞTURDU
GazeteBilkent: Üniversitemizin Türkçe yayın yapan tek online medya organı olan GazeteBilkent olarak Rektörümüz Prof. Dr. Sayın Abdullah Atalar ile beraberiz. Kendisiyle gerek üniversitemizle ilgili gerekse ülkemizin genel gündemiyle ilgili görüş ve değerlendirmelerine başvurmak için buradayız. Merhaba hocam bizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz.
Abdullah Atalar: Ben teşekkür ederim geldiğiniz için. Hoşgeldiniz.
GazeteBilkent: Öncelikle ülke gündemimizi son bir aydır meşgul eden, Taksim Gezi Parkı’nda başlayıp daha sonra tüm yurda yayılan protesto gösterilerilerinin üniversitemizde uyandırdığı yankıyla başlayalım. Sizin de bildiğiniz gibi Gezi Parkı protestoları Bilkent’te de büyük ses getirdi. Birçok Bilkent öğrencisi gösterilere aktif olarak katıldı. Siz bu süreçte mevkinize yakışan duruşun yaşanan olaylara karşı tarafsız kalmak olduğunu ifade ederek sessiz kalmayı tercih ettiniz. Bu sessizliğiniz size karşı bir takım tepkilere yol açtı. Gerek sosyal medyadaki hesaplarınızdan eleştirilere gerekse mezuniyet töreninde protesto gösterilerine maruz kaldınız. Bu sessizliğin de bir anlamda taraf belirtmek olduğunu düşünenler oldu. Sizin bu konudaki genel yorumunuz nedir? Maruz kaldığınız protestoları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Abdullah Atalar: Demokratik ülkelerde bu tarz tepkilerin olması çok doğal. Bu tepkilerin farklı örneklerini başka ülkelerde de görmekteyiz. Üniversiteler ise bu tarz tepkilerin adeta başlangıç noktası. Üniversite öğrencileri kendilerini ifade etme noktasında oldukça başarılılar. Ancak üniversitenin bir kurum olarak bu tarz toplumsal olaylarda görüş belirtmemesi gerekir. Ben de bundan dolayı bir görüş belirtmedim.
GazeteBilkent: Peki neden aldığınız tepkilerden sonra Twitter hesabınızdan arzu ettiğiniz Türkiye profilini belirterek bir nevi görüş belirtmiş oldunuz? Aldığınız tepkiler mi buna sebep oldu?
Abdullah Atalar: Bu ifade ettiğim görüş çok da kayda değer bir görüş değildi. Herkesin kabul edebileceği bir görüştü. Hatta bu görüşten dolayı da “Böyle görüş mü olur”şeklinde eleştiriler de aldım. Diğer toplumlarda da buna benzer olaylar meydana geliyor ve toplumun farklı kesimlerince farklı tepkiler oluşabiliyor. Bizim üniversite olarak duruşumuz her zaman tüm fikirlere açık olmak ve herkesin kendisini rahatlıkla ifade edebileceği bir ortamı oluşturabilmek. Bu olaylarda sessiz kalmamızın sebebi işte buydu.
GazeteBilkent: Peki bu kadar sert tepki almayı bekliyor muydunuz? Öğrencilerinizin size karşı göstermiş olduğu bu infial sizi üzdü mü?
Abdullah Atalar: Evet bu olaylarla beraber okul içinde bana karşı büyük bir infial oluştu. Hala bu tepkileri alıyorum. Aradan uzun zaman geçmesine rağmen bana taş atanlar hala mevcut. Ben özellikle Twitter üzerinden en sert sözlerle üzerime gelen takipçilerimi herhangi bir şekilde engelleme yoluna gitmedim. Anlaşılan o ki bu konuda benimle aynı fikirde değiller. Benim bu olayları daha fazla sahiplenerek göstericilere destek vermemi istiyorlar. Benim olaylarla ilgili şahsi fikrim tabi ki var. Ancak ben bir üniversiteyi temsil ettiğim için kendi fikrimi beyan edemem, çünkü bu konuda farklı düşünen kesim azınlık bile olsa eğer ben üniversitenin rektörü sıfatıyla bir görüş belirtip bir beyanda bulunursam, onlar kendilerini nasıl ifade edebilir? Hatta biz üniversite senatomuzda bile bu konularla ilgili bir karar almıyoruz. Bu yüzden yıllarca apolitik olmakla suçlandık. Ancak apolitik olmak üniversite kurumu için geçerli olmalıdır, öğrenciler için değil. Fakat bu tutumumuz yanlış anlaşıldı. Beni çok sert bir şekilde eleştirdiler, mezuniyet töreninde dakikalarca protesto gösterileri yaptılar. Ben bu tepkilerin hiç birisine karşılık vermedim, hatta durumumu açıklamak için bana Twitter’da en ağır sözlerle saldıran öğrencilerin bir kısmını odama davet ederek onlarla görüştüm. Onlara kendimi en iyi şekilde ifade edebilmek için bir sunum hazırladım. Bu öğrencilerimiz yanıma gelirken çok tedirgin olmalarına rağmen öğrencilerimizin büyük bir kısmı ikna olarak ayrıldılar. İkna olmayanlar da oldu tabi, onlar da mezuniyet töreninde beni ıslıkladılar.
GazeteBilkent: Hocam, Bilkent öğrencilerinin bu olaylara ciddi katılımı oldu. Öğrencilerimiz arasından yaralananlar, gözaltına alınanlar oldu. En azından öğrencilerinize geçmiş olsun demeniz gerektiği yönünde eleştiriler de aldınız. Sizce bütünüyle sessizliğe bürünmeniz doğru muydu?
Abdullah Atalar: Olayları çok yakından takip ettim. Emniyet Genel Müdürlüğü’yle kontak halinde olan Üniversite Emniyet Amirimiz ile sürekli olarak iletişim halindeydim. Herhangi bir öğrencimizle ilgili bir haber bana ulaşmadı. Ulaşmış olsaydı mutlaka bir açıklama yapardım, her türlü yardımı sağlardık.
ÖĞRENCİ TEMSİLCİLERİ ARALARINDA UZLAŞMAYI REDDETTİ
GazeteBilkent: Bir başka önemli konu da iki yılı aşkın zamandır bir türlü çözümlenemeyen okulumuzun öğrenci konseyinin durumu. Birçok kişi tarafından yapılan eleştirilere göre seçimlere siyasetin karıştığı söyleniyor. Hangi siyasi partinin karıştığı önemli değil ama, nereden baksak kirlenmiş bir seçim olduğunu görüyoruz. Bu nedenle iki yıldır görevini yapamayan bir öğrenci konseyimiz var. Siz bu konudaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Abdullah Atalar: Okulumuzda öğrenci konseyinin ciddi bir sorun haline geldiği açık. Seçimlerde demokratik olmayan birçok nokta var. En başta 5 tane öğrencisi bulunan küçük bir master programı ile 800 öğrencisi olan büyük bölümler aynı kefeye konuluyor. Bunun yanı sıra seçimler çok prosedürlü ve seviyeli şekilde ilerliyor. Öğrenci temsilcileri fakülte temsilcisini seçiyor, daha sonra konsey seçiliyor. Bu süreçte mutlaka bir sıkıntı oluyor. Aslında bu seçim sistemini dayatan YÖK. Ben bunun değişmesi için bizzat YÖK Başkanı ile görüştüm. Okulumuzda ise bir konseyin kurulabilmesi için öğrenci temsilcisi arkadaşlarla yaptığım görüşmeler oldu. Seçilen bir arkadaşımızla yaptığım görüşmede kendilerine uzlaşma çağrısı yaptım. Karşıt görüşlü olan grupların anlaşarak bir koalisyon oluşturması gerektiğini aksi takdirde konseyin kurulamayacağını belirttim. Kendisi bana ikna olduğunu ancak arkadaşarıyla da görüşmesi gerektiğini söyledi. Daha sonra tekrar gelerek arkadaşlarının razı olmadığını belirtti. Ben de o arkadaşlarıyla birlikte kendisini yeniden davet ettim, ama gelmediler. Belli ki o razı olmayan arkadaşlar gruptan değil, başka arkadaşlar. Şu anda bir öğrenci konseyimiz olmasa bile ben senato toplantılarımıza seçilen öğrenci arkadaşlarımızı çağırarak onların görevlerini yapabilmelerini, seslerini duyurabilmelerini sağlıyorum.
GazeteBilkent: Hocam, yine bu konu üzerinden genel bir soru sormak gerekirse; gerek öğrenci temsilcilerinin gerek akademisyenlerimizin ve üniversite yönetimimizin siyasi iktidarla ve siyaset kurumuyla ilişkisi hangi düzeyde? Yani üniversiteler siyasetten gerçekten bağımsız olabiliyor mu? Sizce bizim ülkemiz üniversitelerimizin siyasal iktidarlardan bütünüyle bağımsız olduğu bir ülke mi?
Abdullah Atalar: Siyaseti üniversitelerden bütünüyle çıkartmak mümkün değil. Bizim de böyle bir derdimiz yok. Birbirinden çok farklı görüşlere sahip öğrencilerimiz var. Bu görüşler arasında aykırı görüşler de olabilir. Bazen doğru olan görüş aykırı olandır. Kütüphanemizde bile birbirinden çok farklı görüşleri içeren yayınlarımız var. Temsilci olarak görev almak isteyen öğrencilerimiz arasında da bir siyasi partinin bünyesinde çalışan arkadaşlarımız olabilir. Bunda bir sıkıntı yoktur. Önemli olan farklı görüşlere sahip öğrencilerin bir arada olabilmesidir, çünkü üniversite içinde gerçekleşen tüm bu aktiviteler, sizin gazeteniz de bunlara dahil, sizler için çok önemli tecrübeler. Bizler bu tecrübelerden sizleri mahrum bırakmayı asla istemeyiz. Onun için siyaset üniversitenin bir gerçeğidir ve bizim tarafımızdan önüne geçilmesi mümkün değil.
BEN 11 TANE ÇOCUĞU OLAN BİR BABA GİBİYİM
GazeteBilkent: İçinde bulunduğumuz şu tercih zamanı içinde Bilkent Tanıtım Ofisi’nin çok çalıştığını görüyoruz, ancak gerek görsel gerekse yazılı medyada Bilkent Üniversitesi’nin tanıtımını çok fazla göremiyoruz. Bunun nedeni nedir?
Abdullah Atalar: Görsel medyada bazı üniversiteler gibi sıklıkla boy göstermediğimiz doğrudur. Bunun sebebi ise biz bazı medya organlarıyla bir takım parasal ilişkiler içine girerek kendi reklamımızı yapmıyoruz. Bundan rahatsızlık duyuyoruz.
GazeteBilkent: Tam olarak neden rahatsızlık duyuyoruz hocam ?
Abdullah Atalar: Yani bizde eğer istersek belli bir ücret karşılığında bazı televizyon programlarına çıkar, kendi reklamımızı en iyi şekilde yaparız. Ancak biz bunu kendimize yakıştıramıyoruz. Eminim o programlarda konuşanların ne derece samimi oldukları ve o programların nasıl yapıldığı izleyenler tarafından anlaşılıyordur. Bunların dışında biz kendi tanıtımlarımızı kendi imkanlarımızla en iyi şekilde yapmaya çalışıyoruz.
GazeteBilkent: Okulumuzun özellikle sayısal alanlarda ciddi bir ivme yakaladığı ve büyük bir örnek teşkil ettiği açık. Ancak sayısal bölümlerimizde var olan bu gelişimi sözel bölümlerimizde göremiyoruz. Yoksa Bilkent bir teknik üniversite olmaya doğru mu ilerliyor ?
Abdullah Atalar: Böyle bir ayrım bizim için kesinlikle yok. Bu çok sık karşılaştığım bir eleştiri, tabii rektör mühendis olunca bu tarz eleştiriler de kaçınılmaz oluyor. Ancak bizim üniversite yönetimi olarak böyle bir ayrım içinde olmamız mümkün değil. Sayısal bölümlere yapılan yatırımlar, o bölümlerdeki hocalarımızın kendi imkanlarıyla yaptığı şeyler. Bununla beraber biz Tübitak’dan en fazla destek alan üniversitelerden birisiyiz. Ben Sosyal Bilimler alanında bütün bölümlerimizi gezdim ve onların da Tübitak kaynaklarından faydalanmalarını tavsiye ettim. Hatta Sosyal Bilimler bölümlerinin proje yapmasına yardımcı olmak için bir şirket bile kurduk. Yatırımızlarımızı her öğrencimiz için, her bölümümüz için yapıyoruz. Bizim 9 fakültemiz 2 yüksek okulumuz var. Beni 11 tane çocuğu olan bir baba gibi görün, bir babanın çocukları arasında ayrım yapması mümkün olabilir mi ? Bu konuyla ilgili hiç bir suçlamayı kabul etmiyorum.
HAZIRLIK İÇİN ÜZÜLÜYORUM
GazeteBilkent: Hocam buradan üniversitemizin bir başka önemli meselesine, hazırlık sorununa geçmek istiyoruz. Hazırlık süreci binlerce Bilkent öğrencisinin muzdarip olduğu önemli bir problem. Bu konuyla ilgili çok fazla iddia var; Üniversitenin hazırlıkta kalan öğrencilerden maddi anlamda büyük rant sağladığı ve Bilkent hazırlığının öğrencilerin İngilizce seviyelerini geliştirmekten çok , öğrencilerin büyük bir psikolojik baskı içinde bırakıldığı, çok sancılı bir süreç olduğu yönünde. Aslında son yıllarda getirilen bazı yenilikler üniversitenin de hazırlık sistemindeki bazı sıkıntıların farkına vardığını gösteriyor. Örneğin; artık kur atlama sınavında başarısız olan bir öğrenci eskisi gibi aynı kuru tekrar okumuyor, ‘’ Upper ‘’ seviyesi için yaz okulu uygulaması başlatıldı ve bunun gibi daha bir çok yeni uygulama var. Bu yenilikler Bilkent’in hazırlık politikasının değiştiğini mi gösteriyor ?
Abdullah Atalar: Bizim hiçbir öğrencimizi zor durumda bırakmak gibi bir amacımız olamaz. Biz üniversite olarak öğrencilerimizden maddi anlamda kar bile elde etmiyoruz. Hatta çoğu zaman üniversitemizin sahibi olduğu şirketlerden sürekli kaynak aktarımı yapıyoruz. Hazırlıkta öğrencilerimizin yaşadığı sorunlar benim en çok üzüldüğüm ve en çok uğraştığım alan.
GazeteBilkent: Bilkent hazırlığın öğrenciler için psikolojik olarak oldukça zorlu ve sancılı bir süreç olduğu fikrine katılıyor musunuz ?
Abdullah Atalar: Evet, katılıyorum. Üniversitemizin en sıkıntılı yeri hazırlık. COPE sınavı da oldukça stresli bir sınav. Ancak bunun sorumlusu biz değiliz. Sorun, 17-18 yaşındaki öğrencilerin hiç İngilizce öğrenmeden okulumuza gelmeleri. Eskiden COPE sınavına giren öğrencilerin yarısı geçerken, şu anda öğrencilerin beşte biri ancak geçiyor. Kolej mezunları bile çok zorlanıyor. Ben bunu ÖSYM başkanına da söyledim; Üniversite sınavına İngilizce sorular ekleyin dedim, bakın bakalım o zaman nasıl öğreniyorlar. Geçen buraya Türkiye sayısal birincisi geldi, sordum ‘’ hiç İngilizce bilmiyorum ‘’ dedi. Böyle olmaz ki. Şu dili ilkokulda öğrenebilsek, çok güzel olacak. Yazık gerçekten, öğrencilerimiz 2 yıl 3 yıl büyük sıkıntılar çekiyorlar, ben de bundan büyük üzüntü duyuyorum. Ancak çalışma alışkanlığının kazanılması açısından hazırlık oldukça faydalı, bir de bu yönü var tabii, bu çok olumlu. Ancak genel olarak ben oradaki öğrencilerimizin stresini çok iyi biliyorum ve nasıl daha iyi şeyler yapabiliriz diye sürekli düşünüyorum.
GazeteBilkent: Kampüsü öğrenciler için daha cazip hale getirmek için neler yapılabilir, çoğu öğrenci okulu bir işyeri olarak görüyor ve kampüste yapacak pek birşey bulamıyor. Bu konuyla ilgili düşünceniz nedir ?
Abdullah Atalar: Tabii bu konu için çalışmalar yapıyoruz. Kampüsü öğrencilerimiz için nasıl daha cazip hale getirebiliriz diye düşünüyoruz. Yüzme havuzumuz yapılıyor, Marmara restorantı yerine daha büyüğünü yapacağız, ismi konusunda öğrecilerimize danışmayı düşünüyoruz.
GazeteBilkent: Göl kenarından neden faydalanılmıyor ?
Abdullah Atalar: Orada bir yürüyüş yolu yapma planımız var. Amerikalı bir mimar şu anda bunun için çalışıyor. Yalnız bizim burada istediğimiz her yerde istediğimizi yapma şansımız yok. Çünkü Orman Bakanlığı burayı Orman alanı olarak ilan etti, halbuki biz buraya geldiğimizde orman falan yoktu, burası çorak, dağlık taşlık bir yerdi. Biz buraya ağaçları diktik sonra devlet geldi ‘’ burası orman alanı bişey yapamazsınız ‘’ dedi. Biz yine de elimizden geldiğince bu yerlerimizi değerlendirmeye çalışacağız. Bisiklet yolu olmasını isteyenler de var, Doğu Kampüs ile Merkez Kampüs arasında olabilir.
GAZETEBİLKENT BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ
GazeteBilkent: Son olarak bundan yaklaşık 3 sene önce, rektörlüğümüzün de isteğiyle kurulan Gazetemiz hakkındaki görüşlerinizi öğrenebilir miyiz ? İngilizce’nin neredeyse her alanda hakim olduğu üniversitemizde Türkçe yayın yapan online bir gazete olarak bağımsız bir şekilde yayın hayatımızı sürdürüyoruz. GazeteBilkent gönüllülerine bir mesajınız olacak mı ?
Abdullah Atalar: Bu röportaj için, geldiğiniz için çok teşekkür ediyorum. GazeteBilkent’in bağımsız bir gazete olarak var olması bizim için çok önemli. Bizim üniversite gazetesi ( Bilkent News ) Üniversitenin yarı resmi organı gibi ve daha çok kampüs içine odaklanıyor. Sizin gibi farklı birimleri içinde barındıran, tamamen öğrencilerimiz tarafından oluşturulmuş bağımsız bir gazetenin olması bizim için bir gurur kaynağı. Tüm GazeteBilkent çalışanlarına ve okuyucularına selamlarımı gönderiyorum.
GazeteBilkent : Biz de bize ayırdığınız vakit için çok teşekkür ediyoruz hocam.