Her bölümü insanın ufkunun sınırlarını zorlayan, beynini yakan bir bilim-kurgu distopyası içeren İngiliz dizisi Black Mirror, iki yıl aradan sonra altı yeni bölümüyle sevenlerinin karşısında. (Dizi hakkında gazetemizde daha önce çıkan başka bir değerlendirmeyi okumak için tıklayınız.)
İlk sezonu 2011 aralık ayında yılında yayınlanan dizinin ikinci sezonu 2013 yılı şubat ayında ekrana gelmişti. Her bölümü birbirinden bağımsız bir kurgu içeren dizinin asıl irdelemek istediği konu ise aşırı gelişmiş teknolojide toplumdaki sosyolojik ve psikolojik değişimler. Çok ileri teknoloji kurgusunu, fantastiğe kaçmadan; ancak gerçek üstülüğe yaklaşarak gerçekleştirmeyi başaran dizi, günümüzde teknolojinin sebep olduğu sosyolojik ve psikolojik sorunların ilerleyen dönemlerde nerelere ulaşabileceği hakkında tezler öne sürüyor. Bundan önceki iki sezonu üçer bölümden oluşan dizi, 2014 yılı Aralık ayında bir yılbaşı özel bölümünü yayınlamış ve ardından derin bir sessizliğe gömülmüştü. Her bölümüyle büyük beğeni toplayan ve insan beyninin sınırlarını zorlayan kurgulara imza atan dizi, iki yılın ardından ekranlara geri döndü. Önceki sezonlarda az bölüm çekerek seyirciye adeta sus payı veren dizi, bu sefer altı yeni bölümüyle karşımızda.
İlk bölümde, sosyal medyanın insanlar üzerindeki etkisinin maksimuma çıktığı ve herkesin birbirini puanladığı bir dünya düzeninde insanların beğeni toplamak adına neler yapabileceğini başarılı bir şekilde ortaya koyan dizinin ikinci bölümü, sanal gerçekliğin ileri seviyeye taşındığı bir bilgisayar oyununu oynayan bir kişiyi anlatıyor. Üçüncü bölümü ise, şahsi yorumumla diğer bölümlerden bir adım öne çıkıyor, zamanında George Orwell’ın 1984 kitabında ele aldığı “Big Brother is watching,” (Büyük Birader izliyor) distopyasının farklı bir versiyonu olarak karşımıza çıkıyor. Her gün kullandığımız, çoğu zaman yatarken dahi başımızdan ayırmadığımız telefonlarımız ve bilgisayarlarımızdan izlendiğimiz bir dünyada, birey olarak insanın nasıl bir tehlike ile karşı karşıya kalacağı, dramatik bir şekilde ele alınıyor.
Diğer bölümlerden biraz daha sönük kalmış görünen dördüncü bölüm, esasında IMDb’de 7000 kişiden 8,9 puanı almış durumda. İnsanlar Black Mirror’u her şekilde seviyor anlaşılan. Bu bölümde her şey bölümün sonuna doğru ortaya çıkıyor ve konusunu söylemek dahi hevesle izlemeyi bekleyenler için bir ipucu teşkil edebileceğinden, konusu hakkında tek söylenebilecek şey, sanal gerçekliğin en uç noktaya vardığı bir dünyanın kurgulanmış olması*. Beşinci bölümüyle kelimenin tam anlamıyla distopik bir sistemi gözler önüne seren bir teknoloji kullanılıyor. Nazi Almanyasına da derinden bir mesaj gönderiliyor. Son bölüm ise, henüz benim de izleme şerefine eremediğim bir bölüm olsa da, hiçbir bölümüyle hayal kırıklığına uğratmayan Black Mirror’un bu bölümüyle de yine bizi dünyadan koparıp derin düşüncelere gark edecek bir bölüm olduğuna şüphem yok.
Black Mirror’ı hala duymamış ya da izlememiş olan varsa, izlenecek diziler listesinde bir numaraya yazması gerektiğini belirtmeden geçmek istemem. Özellikle sosyal bilimler veya mühendislik ve fen bilimleri ile ilgilenen herkesin muhakkak izlemesi gereken ve şimdiden başyapıt niteliği kazanmış olan dizi, hepsini bir gün içinde dahi bitirebileceğiniz birer saatlik 13 bölümüyle sizleri bekliyor. Tüm bölümleri art arda izlemek beyin ve kalp sağlığınız için tehlike oluşturabileceğinden, kafanızın sakin olduğu ve dünyayla ilgili derin düşüncelere dalmak istediğiniz vakitlerde izlemeniz, sizin için daha sağlıklı olacaktır. Zira, her bölümden sonra elimizdeki teknolojinin bir süre sonra nelere yol açabileceği, yahut sahip olduğunuzu sandığınız teknolojinin aslında size her istediğini yaptıran bir canavar olduğu düşüncesi aklınızda belirginleşecektir. Böylesi toplumlarda yaşamayı hayal etmek dahi insanı ürkütürken, bunu somutlaştırıp seyircinin beğenisine sunan Black Mirror’ı izlemek, ufkunuzu iki katına çıkaracaktır. En kısa zamanda henüz tanışmamış olanların bu mükemmel dizi ile tanışması dileğiyle.
Kapak resmi: http://collider.com/black-mirror-season-3-review/
*Editor notu: San Junipero, Black Mirror’ın gelmiş geçmiş en duygusal bölümüdür. Büyük bir akıl oyunu oynamamakla birlikte, dizinin toplumsal mesaj verme konusunda günümüzle en büyük bağlantıyı kuracağımız bölümü olabilir. Soundtrack’inden bahsetmemek ise imkansız, yapımcı Charlie Brooker’ın bizzat yaptığı Spotify listesi dinlenmeyi hak ediyor. Black Mirror oyuncu kadrosuyla ve karakterleriyle birçok grubu temsil eden bir yapım. Bu bölümün film dünyasında temsil görmeyen farklı grupların bir kesişimini yaratıp, daha önce kişisel olarak deneyimlemediğim bir adaletle bu gruplara göz kırptığını vurgulamadan geçemiyorum.