Destanlarda, mitlerde, efsanelerde, eski halk masallarında tarihin gerçekliklerini bulmak mümkün müdür? Sonuç olarak hepsi insanların dilinde yüzyıllarca dolaşmış, şekilden şekle girmiş söylenceler değiller midir, yani yüzyıllardır oynanan bir kulaktan kulağa oyunu. Tarihin en büyük destanlarından İlyada da Homeros tarafından kayda alınmış bu kulaktan kulağa oyununun bir parçası mıydı yoksa tamamı büyük şair Homeros tarafından yaratılmış ve şiir şeklinde yazıya geçirilmiş bir eser mi? Bu konu hakkında günümüzde hala birçok tartışma mevcuttur ve bu tartışmalar henüz çözüme ulaşamayacakmış gibi gözüken “Homeros sorunu” olarak adlandırılmaktadır. İlyada ister Homeros tarafından yaratılmış olsun ister Homeros tarafından toparlanmış olsun, isterse birçok farklı yazar tarafından yazılmış olsun kesin olan bir şey var ki destanın yazarının aksine, destana konu olmuş İlyon şehri gerçekten var oldu. Bir hayal ürünü olduğu var sayılan bu şehrin varlığını bir Homeros aşığı eline kitapları ve gerçek anlamda kazma küreği alarak Çanakkale’ye gelip kazılar yaparak ortaya çıkarır. Bu Homeros aşığı Heinrich Schilemann adında bir Alman vatandaşıdır. Keyfi bir şekilde yola çıkmış, kendi gözlemlerine, hislerine dayanarak kazmaya başlayan bu Homeros aşığı kazdıkça bitmeyen, tam dokuz katlı uygarlık kalıntıları bulur. Dokuz katmanın her biri farklı dönemlere ait Troya şehirleridir ve bu uygarlıklar birbirinin üzerine kurularak devam etmiştir.
Peki bu katmanlardan hangisi İlyada destanına konu olmuş uygarlığın kalıntılarıydı? Bu konu hakkında profesyoneller Troya VI’nın destana konu olmuş büyük İlyon kralı Priamos’un şehri olduğuna kanaat getirdiler. Destan sayesinde kazıları bile yapılmadan varlığından haberdar olunmuş bir şehirdir İlyon.
Destanın içeriğine gelecek olursak: İlyada’nın kelime anlamın “İlyon’a Şiirler” şeklindedir, tüm destan şiir şeklinde konuyu bizlere aktarır. İlyada’yı okurken şiir yazım şekline ek olarak, yok olmuş bir uygarlığa yakılan bir ağıt olduğunu hissediyoruz. Destanımız Troya prensi Paris’in Sparta kraliçesi Heleni kaçırması üzerine Akha uygarlığının Troya üzerine savaş açması ve bu savaş esnasında meydana gelen kahramanlıkları, savaş senaryolarını bize aktarıyor. Homeros her ne kadar Akha uygarlığının büyüklüğünü ve ihtişamını savunsa da yok olan Troya uygarlığına ve ölen kahramanlarına bir ağıt armağan eder.
Destan, bugün Türkiye’de İş Bankası Kültür Yayıncılıktan, Azra Erhat ve A. Kadir’in çok başarılı çeviri ile basılmaya devam etmektedir. Kitabın uzunluğundan gözü korkanlar ama mitoloji meraklıları için ise İlyada destanını konu alan, biri dizi biri film olmak üzere iki başarılı yapıma ulaşmak mümkündür.
Film 2004 yılında Wolfgang Petersen tarafından çekilmiş olan Truva filmidir. Başrollerinde Bradd Pitt, Orlando Bloom, Diane Kruger ve Eric Bana’nın yer aldığı, IMDB puanı 7.3 olan güzel bir yapımdır. Dizi ise 17 Şubat 2018 de yayına girmiş 7 Nisan 2018’de son bölümü yayınlanmış sekiz bölümlük, Truva: Bir Şehrin Düşüşü dizisidir. Filme kıyasla daha ayrıntılı oldukça güzel bir yapımdır.
Ben her ne kadar film ve diziyi kitabı okumadan önce bitirmiş dahi olsam, bin sayfalık koca destan benim için sürükleyiciliğini hiç kaybetmedi. Belki daha önce Truva uygarlığının yükselip, battığı toprakları gezmemden dolayı veya mitolojiye olan derin ilgimden dolayı bu tuğla kalınlığındaki, yüzlerce yıllık bu destanı hiç gocunmadan okuyabildim ve okuma zevkim oldukça yüksek bir şekilde kitabın sonuna kadar devam ettim. Kitabı okurken antik bir havanın içine girip, epik bir anlatımın içinde kendinizi kaybediyorsunuz. Kitabı yazarken bir Yunan olmasına rağmen İlyon’un düşüşü için ağıt yakan Homeros ile aynı duyguları paylaşmanız oldukça muhtemel, şahsen ben tarihin ve destanların tozlu sayfalarına kazınmış ama aynı zamanda yüzyıllarca toprağın altında gömülü kalmış bu medeniyet ve zenginlik adına içimde epik bir acı hissettim.