15-25 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirilen 18. Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali kapsamında sahnelenecek oyunlardan bir tanesi oldukça ilgimi çekti ve geçtiğimiz cumartesi Şinasi Sahnesi’nde sergilenen Tiyatro Kedi adlı topluluğun Yok Böyle Bir Kız adlı oyununa gitme fırsatı buldum. Oyuna gitmeden önce konusu ve oyuncuları beni oldukça heyecanlandırsa da oyuncu sayısı az olan tiyatrolar bende genellikle “Acaba sıkıcı mı olur?” düşüncesine sebep olmuştur. Bu düşüncemin tam aksine Yok Böyle Bir Kız dört kişilik oyuncu kadrosuna rağmen sahnede büyüyen kocaman bir ekipti. Salona girdiğimiz andan itibaren oyun başlayana kadar Pamela Spence’den dinlediğimiz eğlenceli şarkılar, gelmeden önceki şüphelerimin kaybolmasını sağladı; salondaki atmosfer ve müzikler oyunun hiç de sıkıcı olmayacağının habercisiydi. Pamela nerden çıktı derseniz, genellikle müzisyen kimliğiyle tanıdığımız ünlü şarkıcı, bu sefer de oyuncu kişiliğiyle karşımıza çıkıyor ve bu dört kişilik ekibin içindeki deli dolu, enerjik,çılgın bir karakteri canlandırıyor.
Yeni bir roman yazmak için kolları sıvayan genç yazar Ozan’ı Yunus Günçe, onun abisi Volkan’ı Suat Güzey, genç yazarımızın yazdığı romandan gerçek hayata fırlayan roman karakteri Masal’ı ise Gamze Topuz canlandırıyor.“Romandan gerçek hayata fırlayan karakter” ifadesinden de anlayacağınız üzere oyun hayal gücünüze hitap eden düşsel öğeler de içeriyor. Konusundan kısaca bahsedecek olursak, oyun şu tanıtımla yola çıkıyor: “Hepimiz aşık oluyor ardından da aşık olduğumuz kişiyi var gücümüzle değiştirmeye çalışıyoruz. Peki ya gerçekten değiştirebilseydik? Tatmin olur muyduk?” İlk romanını yayınladıktan sonra ikinci romanını yazmakta zorlanan Ozan sonunda bir aşk romanı yazmaya başlar ve hayalindeki kız da romanın baş karakteridir. Bir sabah uyandığında Masal adındaki bu karakteri salonunun ortasında bulur, hayalindeki kız kanlı canlı karşısında durmaktadır! Dörtlü, bu gizemli olayı çözmeye ve anlamaya çalışırken izleyiciler kadın erkek ilişkilerini iki kardeşin gözünden, iki farklı açıdan eğlenceli bir biçimde izliyorlar. Ozan kendi yarattığı Masal karakterine aşık olurken onu istediği gibi yönlendirebildiğini ve istediği her şeyi yaptırabildiğini fark ediyor. Oyun ilerleyen kısımlarında, “Bir insanı hayalimizdeki şekline büründürmek için değiştirmeye çalışmak mı yoksa onu olduğu gibi kabullenmek mi daha zor?” sorusunu izleyicilerin kafasında oluşturuyor.
Bu şekilde düşündürürken romantik komedi tadındaki oyun, aynı zamanda güncel espirileriyle, müzikleriyle ve danslarıyla da tüm salonu eğlendirmeyi başardı. Eğlenmek bir yana oyun boyunca bazı ses efektleri birçok kişiyi kelimenin tam anlamıyla yerinden hoplattı. Günümüzdeki kadın erkek ilişkilerinin ve aşk kavramının irdelendiği oyun izleyenlere keyifli bir iki saat geçirtti. Oyunun sonunda oyunu, Zoe Kazan’ın Ruby Sparks adlı senaryosundan uyarlayan genç yönetmen Damla Cercisoğlu kısa bir konuşma yaptı ve “Bu dört karakteri oynamak için, bu dört oyuncudan daha iyisini bulamazdım.” diyerek ekibinden duyduğu memnuniyeti ifade etti. Oyuncular da Ankara Tiyatro Festivali kapasamında burada olmaktan dolayı mutluluklarını dile getirdiler. Ben de bu oyunla birlikte ilk defa tiyatroda fantastik bir romantik komedi izleme keyfi yaşamış oldum.