Biz bu dahi adamı ders kitaplarında ağacın altında tembellik yaparken kafasına elma düşen ve tarihe geçen adam olarak tanıyoruz. Böyle bir bilim adamı ve filozofu bu kalıba indirmemiz ne büyük hata. Bu yazımda bilim teknoloji biriminin o teknik yönünden biraz çıkıp, bir bilim adamının hayata bakış açısından bahsetmek istedim. Onun bilime nasıl çığır atlattığını fizikle alakası olan olmayan herkes bilir. Günümüzde modern fizik ve kuantum fiziğinde kuramları geçersiz kabul edilse de eğer bu kuramlar olmasa, bilim kim bilir kaç yüzyıl geride olurdu. Ancak günde 18 saat çalışan ve bu çalışmalarının sadece küçük bir bölümü bilim üzerine olan bir adamdan bahsediyoruz. Bu demek oluyor ki aslında ders kitaplarımızda onun çok sade bir yüzünü okuyoruz.
Aslında vaktinin büyük bir bölümünü İncil, din ve Tanrı üzerine düşünmeye ayırıyordu. Peki neden bilmiyorduk onun bu dini yönünü? Cevap şu ki dönemin kilise baskısından dolayı Isaac Newton’un dini metinleri basılmamıştı ve el yazması olarak kaldı. Üçlemeyi reddedişi ve Hz. İsa’nın Tanrı’nın oğlu olmadığını iddia etmesi gibi nedenlerle Katolik ve Anglikan kiliselerinin tepkisini çekmişti Newton. Bunu takiben bir bilim adamı nasıl durduruluyorsa o şekilde durdurdular onu. Elinden bilimini alarak. Newton bütün bu sebeplerden dolayı iddialarına son verene kadar üniversiteden bir süreliğine uzaklaştırılmıştı. Bununla birlikte Newton’un en meşhur eseri olan Philosophia Naturulis Principia Mathematica’nın (Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri) genel açıklama kısmında kilisenin anlamaması noktasında şifrelenmiş bir şekilde dine bakışını açıklamıştır. Buna ek olarak Tanrı ve İsa hakkında 12 madde ve gerçek dinin kısa bir planı adı altında iki el yazması olduğunu da biliyoruz.
Günümüz dünyasında eğer araba üretebiliyorsak, uçak üretebiliyorsak, uzaya roket gönderebiliyorsak bunu Principia ya borçluyuz ve Isaac Newton bu devrim yaratan eserinin 1713 yılında yayımlanan ikinci bakısına fiziğindeki gizli felsefi sonuçları açıklayacağı “genel açıklama” adı altında bir son söz ekledi. Newton bu metinde insanın bilimde kullandığı tümevarım yöntemini kullanarak Tanrı’nın varlığına ulaşabileceğini iddia ediyordu. İşte bu nedenden ötürü Newton bu metne Tanrı’nın varlığı ile başlamak yerine tasarım delili ile başlayıp Tanrı’nın var olduğunu çıkarsamayı tercih ediyor. “Gezegenlerin iyi tanımlanmış yörüngelerde ve aynı yönde hareket etmeleri mekanik yasalarla açıklanamaz.” Bu ifadeye göre bu düzenin arkasında mekanik yasalar olmadığına göre bir zeka ve irade olmak zorundadır. Newton bu şekilde Tanrı’nın varlığı noktasındaki tavrını ortaya koyuyor. Bununla da yetinmeyip Tanrı’nın evreni yaratmakla kalmayıp onu hala yönettiğini göstermek amacıyla yıldızların Tanrı tarafından düzenli bir uzaklıkta tutulmadıkça birbirlerine düşüp yok olacaklarını iddia ediyor. Bu metinde Tanrı’nın varlığı haricinde üçlemeyi reddeden imgeler kullanılmıştır. Tanrı kelimesi pantakrator (evrensel yönetici) sıfatıyla beraber kullanılmıştır ve İncil’de bu sıfat sadece baba için kullanılır. Bu da Newton’un “tek Tanrı İncil’de baba olarak geçendir” tezinin göstergesidir.
Bu kısıtlı yazımda belirtemeyeceğim bunların dışında “genel açıklama” da daha pek çok dini imge vardır. Merak edenler bu dört sayfalık metni okuyabilirler. “Genel açıklama” dışında Newton’un felsefesini anlatan iki el yazması metin vardır elimizde. Bunlardan biri “Tanrı ve İsa hakkında 12 madde”dir. Bu metin şu şekildedir:
1) Ebedi ve ezeli her yerde olan ve her şeyi bilen, yüce, dünyayı ve gökleri yaratan tek Tanrı vardır. Baba ve O’nunla insanlar arasında tek bir aracı vardır. İnsan İsa.
2) Baba hiçbir gözün göremediği ve göremeyeceği görünmez Tanrı’dır. Diğer bütün varlıklar bazen görünebilir olurlar.
3) Baba’nın kendinde yaşamı vardı ve oğula da kendinden yaşam verdi.
4) Baba her şeyi bilendir ve bütün bilgiyi öncelikle kendi göğsünde taşıyordu ve gelecekte ki şeylerin bilgisini İsa’ya anlattı ne gökte ne yerde ne de yer altında kuzu (Hz. İsa’nın İncil’in esinlenme bölümünde geçen metaforik ismidir.) hariç hiçbir şey direkt babadan geleceğin bilgisini almaya layık değildir. Ve bu yüzden İsa’nın tanıklığı peygamberin “Ruhudur” ve İsa “Sözdür” ya da tanrının peygamberidir.
5) Baba hareketsizdir, hiçbir şey ondan daha boş ya da daha dolu olamaz o yüzden O doğanın ebedi mecburiyetinden dolayıdır: O’nun dışında diğer bütün varlıklar bir yerden başka bir yere hareket edebilirler.
6) İsa gelmeden önce Baba’ya yönelik olan her türlü tapınma (ister dua olsun ister yüceltme ya da şükran) hâlâ O’na (Baba’ya) yöneliktir. İsa, Baba’sına yönelik tapınmayı azaltmak için gelmedi.
7) En etkili dualar Oğul adıyla Baba’ya yapılan dualardır.
8) Bizi yarattığı için ve bize yiyecek ve giyecek verdiği için ve hayatın diğer nimetleri için sadece O’na teşekkürlerimizi sunmalıyız ve dileklerimizi yerine getirmesi için İsa adına direkt O’ndan istemeliyiz.
9) Aracılık için İsa’ya yalvarmak zorunda değiliz. Eğer Baba’ya doğru düzgün yalvarırsak o bizim için aracılık edecektir.
10) Kurtuluş için Oğul adıyla Baba dışında birine dua etmemiz gerekli değildir.
11) Tanrı adını Melek ve Krallar’a vermek birinci emre karşı gelmek değildir. Melek ve Krallar’a Yahudilerin Tanrısı’na tapar gibi tapmak ona karşı gelmektir. Çünkü emrin anlamı: “Başka Tanrılara değil bana tapmalısınız”dır.
12) Bize göre, her şeyin kaynağı ve bizim kaynağımız olan bir Tanrı vardır ve her şeyin ve bizim aracılığı ile yaratıldığımız bir Rab İsa vardır. Diğer bir deyişle, biz sadece Baba’ya yüce Tanrı olarak tapacağız ve sadece İsa’ya, katledilerek ve kanıyla kefaretimizi ödeyerek bizi kral ve papaz yapan Efendi, Mesih, büyük Kral, Tanrı’nın Kuzusu olarak tapacağız.
Bütün bu metin Isaac Newton’un Hristiyanlık inancında bulduğu bir takım mantıksal hataları içermektedir. Bütün bu anlattıklarımla birlikte onun dine bakışını açıklayan çok sade iki tane ifadesi vardır. “ Tanrı eserleri aracılığıyla bilinir.” ve “Tanrıya ulaşmanın iki yolu vardır birincisi bilim ikincisi kutsal kitaplar.” Bilim yapmayı kendisine verilmiş bir vazife gibi görür ve ömrünü bu işe adayıp dünya ya çığır atlatır.
Bu yazıyı kimsenin inancını etkilemek için yazmadım. Sadece bilim tarihi sayfalarındaki bu olağanüstü adamın farklı bir yönünü açıklamak istedim. Bununla birlikte bir gerçek de var ki din ve bilim arasındaki çatışma yıllardır şiddetle tartışılagelmiştir. Bazen öyle boyutlara gelmiştir ki bu fikir yüzünden kan akmıştır. Din adamları bilim denen bu kavramın inançlarına zarar verdiğine, bilim adamları ise bilimi tanrılaştırıp her şeyin bilimin ışığıyla aydınlanabileceğine inandılar. Genel olarak kilise ve bilim adamları arasında geçen bu tartışmalarda bu dâhinin anlattıklarına kimse kulak asmadı. Belki bu adamı dinleselerdi, bilim-din çatışması diye bir hadise okunmayacaktı tarih kitaplarında.
Sonuç olarak ister bize verilmiş bir vazife olarak, ister bir tutku, merak, gözlem olarak görelim bilimi, ister ilahi bir inançla yapalım, ister maddeci bir bakış açısıyla. Önemli olan çağ atlamaktır. Önemli olan bu kainatın şifresini çözmektir, soru işaretlerimize cevap bulmaktır. Önemli olan neye inanarak yaptığımız değil birbirimizin inançlarına saygı gösterip yapmaktır, sadece beraber çalışarak uğraşmak ve sürekli yeni bir şey bulmaya çalışmak. Bilginin her yerde ve bireyde bulunabileceğine inanıp onu aramaktır.
[box_light]Kaynak[/box_light]
Dahi ve Dindar: Isaac Newton-Enis Doko
Necat Taşdelen
Merhabalar,
PRINCIPIA sayfa 290 (A.Motte tercümesi) bakma fırsatınız oldu mu? Orada Newton uzay cisimlerinin yörüngesi olarak sarmalı bulmuş.Ancak yanlış bir peryod yorumuyla sarmalın ucunun açık olduğunu,bu durumda gök cisminin tıpkı diğer konik kesitlerdeki ucu açıklık dolayısıyla “ad infinitum”a gittiğini,oysa cisimler milyonlarca seneden beri göz önünde olduğuna göre ucu kapalı bir yörüngede olmaları gerektiğine,çarenin de elips olduğuna kanaat getirmiş.Elips olduğunu ispat etmemiş,sadece rıza,kabul göstermiş.Kesinkes yanlış bir yorumdur.Sarmalın ucu açık değildir ve “ad finituma” gider.
Zira r=-4*t^2+4*t*T-4*T^2/6 uzay denklemi cardioidal bir sarmalı gösterir.Bu denklem de Newton’un F*dt=m*dV denekleminden gelir.Enerji sakınım denklemlerini ve Vp=Sabit mevhumunu düşünmek gerekir..Hatırlayacaksınız,eğik atışlarda menzil hızı Vx=Vp=Sabittir.Bu kanun sadece dünyada değil,alemde geçerlidir.
Necat Taşdelen
Merhaba,
Newton’un PRINCIPIA’sını okumak zor iştir.Lakin Keplerin yörüngelerinin Newton tarafından teyid edilmediğini bulacağınız çok anlatım vardır.Oysa matematikçiler Newton’un Kepleri doğruladığını anlatırlar.Tamamen yalandır.
Uğur Başçı
Öncelikle yazıma vakit ayırıp yorum yaptığınız için teşekkür ederim. Bahsettiğiniz sayfaya baktım ve anlattıklarınız genel manada doğru gözüküyor. Bu ayrıntıya değindiğiniz için teşekkür ederim. Bununla birlikte, bana göre bilim zaten hatalar üzerinden gelişir. Aynı konu üzerinde çalışan Newton’un da Kepler’in de hataları ve yanlış yorumları olabilir. Bu gayet doğaldır. Bilim eğer bir hata varsa onu düzeltir ve bu şekilde ilerler. Bu noktada hata yapılması bile bilime katkı niteliği taşır ve Principia’da yazılı olan her şey doğru diye bir kabullenme yok zaten ama hatalı olması onun eşsiz bir eser olduğu gerçeğini değiştirmez. Sizin keplerin çalışmalarının anlatılmasına çok ciddi bir tepkiniz olduğunu görüyorum. Çalışmaların hatalı olması onu bilim tarihi sayfalarından silmemizi gerektirmez. Eğer bu şekilde düşünecek olursak Aristoteles gibi bir filozofu hiç okumamamız gerekir. Ne de olsa bilim üzerine anlattığı her şey yanlış. Bunun yanında gelmiş geçmiş en büyük bilim adamlarından iki tanesi olan Einstein ve Bohr un arasında geçen kuantum mekaniği ile ilgili tartışmayı hatırlayalım. Einstein bu tartışmada yanılıyordu. Her bilim adamının hataları olabilir ama bu onları küçültmez.
Necat Taşdelen
Buradaki yazıları iki sene sonra buldum.Sayın Başçı,ilim adamları da savlarında yanlış yapabilirler.Acaba yanlış olduğu görülüp anlaşıldığı halde de sakat bilgilerin kabullenilmesi mi lazım,yoksa,yoksa düzeltilme yönüne mi gidilmelidir? Şimdi bakın Newton evrensel çekim yasası radyaldır.F=Fr dir demiş..Radyala dik yönde yanlamasına bir çekim bileşeni yoktur,F=Fp== demiş.Fp=m*dVp/dt=0 demek entegralle Vp=Sabit demek olduğuna göre,Keplerin alanlar kanunu r*Vp=Sabit ifadesi sakattır.Bu ifadenin doğru olduğunu ispat eden fizik matematiği de sakattır.Bu sakatlık düzeltilmeli mi,düzeltil memeli mi.Dolayısıyla Kepler kanunları insanlara yanlışı öğretiyorlar diyebilmeliyiz..Ve tedrisattan kaldırmalıyız.Belki hatıra olarak anlatılmalıdır..