“Çizmemi çıkarayım mı? Sedye kirlenmesin…” Dün öğle saatlerinde meydana gelen patlamadan akşam henüz çıkarılabilmiş bir işçinin sözleri bunlar. Yürek burkmakla kalmamalı elbet. Düşündürmeli de aynı zamanda. Biz, bu kömür karası çocuğa bunları söyletecek ne yaptık?
Çizmeni çıkarma kardeşim, çıkarma kömür karam. Senin o kirli dediğin çizmeler, çoğu kravatlının kalbinden kat be kat daha temizdir şüphesiz.
13 Mayıs Salı, saat 15.10 gibi gerçekleşen trafo patlaması, tüm ülkeyi sarstı. Yerin 150 metre altında gerçekleşen patlamada, trafo yakınlarındaki galeride bulunanlar arkadaşlarına nazaran daha şanslıydı belki. Böyle denmez, denemez elbet ama ilk onlara ulaşıldı. Yerin 420 metre altına kadar galerilerin bulunması faktörünü göz önünde bulunduracak olursak durum pek bir vahim.
Soma holding, olanlara anlam veremediğini, denetimlerini düzenli olarak yaptırdıklarını iddia etse de 15 yaşındaki bir çocuğun dahi maddende bulunması söz konusu denetimlerin ne denli “düzenli” yapıldığına bir soru işareti getiriyor. Helikopterle yapıldı denetimler zağar, hani şu Ankara semalarında sıkça görülen helikopterler. Akıllarda kalan yüzlerce soru işaretine bir yenisini daha eklemek hakkını kendimde bulduğum için bağışlayın beni. 15 yaşında bir çocuğun meydanda ne işi olduğunu soranlar, acaba yine 15 yaşında bir çocuğun madende ne işi olduğunu da soracaklar mıdır dersiniz?
3 çocuk yap güzel halkım. Üçüz olsunlar kısmetse. 15 yaşına geldiklerinde, biri tecavüze uğrar, rızası var denir. Biri, ekmek almaya çıkar, vurulur, meydanda ne yaptığı sorulur. Bir diğeri, maden ocağındaki enkazda can verir, kaderiymiş diye unutulur.
Bir avuç kömür için yor kendini, dünyada ölümden başkası yalan! Saati 5 TL’ye çalışıyor kömür karaları, ayda 900 TL eder. 13.000 tl maaş alan uyuyan güzellerden(!) tam tamına 12.100 Lira eksik. Uyuyan güzellerin aylık maaşı, kömür yüzlü ak yürekli işçilerimizin, emekçilerimizin maaşının 13 katından fazla. Dile kolay, 13 kat.
Bir torba kömürle propaganda yapanların, bir avuçluk kömür için can verenlerden üstün olduğunu görmek canımı yakıyor doğrusu. Ancak biliyoruz, bu ülkede işçilerin yürümesine önlem alınır, ölmesine…Değil.
Hayatını kaybedenlerin sayısına gelince, muallak. Afad 17 saydığında, gazeteci 21 diyor, belediye başkanına gelince 157 saymış bizzat kendi parmaklarıyla, dün gece. Bakansa rakam vermenin doğru olmadığı kanısında. Yazımı sonlandırmadan bakıyorum 205 kişiye yükselmiş can verenlerin sayısı. Yazımı sonlandırmadan soruyorum da kendime, 205 kişinin öldüğü bir patlama iş kazası mıdır diye…
Hatırlatmakta yarar var; CHP Manisa Milletvekilinin maden ocaklarının denetlenmesine ve iş güvenliğinin sağlanmasına yönelik önergesi 15 gün önce reddedilmişti. Kaza adeta geliyorum demiş ama duyan olmamış, belki kulaklarını kapamışlar.
Bugün güneş yeniden doğdu, kuşlar uçmaya devam ediyor. Bizim yüreğimiz yanıyor ancak “Karbonmonoksit gazıyla ölüm tatlı bir ölümdür” diyen Orhan Kural, yine o amfilere girecek. Holding başkanı yazın ailesiyle mavi tura yine çıkacak. Henüz verilen sayılarla 200’ü aşkın ev babasız kalacak. İşte bu yüzden “Ateş düştüğü yeri yakar.” sözünü sevmiyorum.
Tutunamayanlar’dan olduğumuz doğru. Takım elbisemiz kirlenmesin diye bir el atıp, omzuna tutunamıyoruz.
“Yüz karası değil, kömür karası
Böyle kazanılır ekmek parası.”
Orhan Veli