10 Ağustos ve eğer ikinci oylamaya kalırsa 24 Ağustos tarihlerinde yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimleri için üç aday isim belli oldu: aylardır hatta yıllardır adaylık için gerekli ortamı yaratmaya çalışan Başbakan Erdoğan, nereden ne zaman geldiğini anlamadığımız, tavrını ve kitlelerce algılanışını çok tartıştığımız aday Ekmeleddin İhsanoğlu ve HDP- BDP ekseninde bu adaylıkta neler olacak sorusunu sorarken karşılaştığımız aday isimlerden en bekleneni Selahattin Demirtaş. Peki isimler arasında popülerlikte ve medyatiklikte bir eksiği olmayan Demirtaş’ı tam olarak tanıyor muyuz?
[box_dark]Tamam da kim bu Demirtaş?[/box_dark]
10 Nisan 1973’de Palu/Elazığ’da doğmuştur. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirmiş, bir süre avukatlık yapmıştır. 2006 yılında İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi başkanlığı görevini, Şubat 2010’da DTP’nin kapatılmasının akabinde gerçekleşen Barış ve Demokrasi Partisi’nin olağanüstü kongresinde Gültan Kışanak ile beraber başkan seçilmesi izledi. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve Uluslararası Af Örgütünün Türkiye Şubesi yöneticiliklerinde bulunan Demirtaş 23. dönemde Diyarbakır Milletvekili seçildi. HDP’nin kongresinde de eş başkan seçilen Demirtaş, evli ve iki çocuk babasıdır.
[box_dark]Siyasi Düzlemi ve Siyasi Tabanlardan Aldığı Dönütler[/box_dark]
İdeolojik düzlemde hiçbir zaman bir keskin tabana kendini yaslamayan Demirtaş’ın ana eksenindeki kavramları genellikle barış ve demokrasi teşkil eder. Temel hareket noktasının bu üslup olması, kuşkusuz içinde bulunduğu Kürt hareketinin bir getirisi. Zira -her boyutta- heterojen yapılanması ile Kürt siyasi hareketi bu heterojenlikten istifade edebilmekte, homojen bir parti gibi davranabilmekte ve kendi içindeki ikircikleri de bu yolla törpüleyebilmektedir. Altan Tan ile Sebahat Tuncer’i aynı safta görüyor oluşumuzun temel destek noktası, işte Demirtaş söylemlerine sıkça yansıyan bu tavırdandır. Yine gittikçe Türkiyelileşen Kürt siyasi yapılanması ve taleplerini (eskisinden daha samimi) anlatabilen dil bu kavramlar üzerinden kurulmaktadır.
Ekonomide ya da sosyal yaşamda yer bulan tüm olaylara öncelikli olarak bu perspektifle yaklaşma güdümünde olan Demirtaş’ın bu tutumu incelendiğinde, salt taktiksel bir amaç taşımadığı da kolaylıkla seçilebilecektir. Tartışmalarını hukuksal düzlemde sürdürme taraftarı olan Demirtaş’ın en belirgin özelliği olan aklı-selimliği de bu samimiyetine bir katkıdır şüphesiz. Yine de bazı kavramlara ya da durumlara yönelik BDP ve HDP’nin politika değişikleri, Demirtaş’ın üslubunda da aynı eksende değişme göstermekte ve bu da bazı sol kitleler ve Aleviler için samimiyetsiz ve itici algılanmaktadır. Burada bahsi geçen nokta Alevi hareketine BDP’nin sonsuz saygısı ve bu hareketi temel taşı kılan HDP’nin çizgisini aslında eylemlere Alevi insanların katliamından çok Orta Doğu’nun değişken haleti ruhiyesine göre ayarlama eğilimidir esasen ki İhsanoğlu’nun adaylığının ardından kitlesel –örgütlü, örgütsüz- tepki gösteren Alevilerin oyu şu an için ülkedeki kilit oylardandır.
Demirtaş’ın en belirgin destekçi kitlesi ülkedeki sosyalist ve özgürlükçü eğilimli taban. Zira HDP aracılığı ile Türkiyelileşen BDP mücadelesine, LGBT‘yi, kadınları, bütün Türkiye halklarını ve inançları dahil ederek, Türkiye solunda ciddi manada –partisel olarak olmasa da- birlik havası yaratabilmiştir. Yerel seçimlerde bazı aşılamayan meseleler ile çok tanık olamadığımız bu havanın cumhurbaşkanlığına ne şekilde yansıyacağını da kestirememekteyiz. Kadın eksenlilik ise HDP’den sıkça duyulan ve hatta cumhurbaşkanlığı yolunda bir kadın aday ile taçlandırmasını umulan bir gerçek artı. Yine de Türkiye’nin inatla siyasi ve sosyal yaşamda koruduğu “elinin hamuru ile karışma” ifadesinden çekinmiş olacak ki parti kadın yapılanmaya sadece heyette yer vermiştir. Eş başkanlık sisteminin ve kadın parti programının uygulandığı ilk parti olarak bu cephe verilse de yeterli kadın örgütlenmesine sahip olmadığını iddia eden HDP için, ciddi bir kadın oyunun çıkmayacağı bir gerçek.
Ayrıca ulusalcı-Kemalist (yahut ortanın solu) seçmen için ise zaten kökünde giderilmeden büyümüş sorunları ile sadece PKK’ya bağlılık ve “yanardönerlik” teşkil etmektedir Demirtaş ya da bir bütün olarak Kürt hareketi. Kürt hareketi içerisinde her şeye sünger çekelim büyüklüğü olarak görülen CHP’den, HDP’nin Türkmeni aday göstermesi cevapsız bir ilk adım olarak kodlanır. Yine bunu da taktiksel addeden bu kitlenin bugün de Demirtaş’ın adaylığı için çok bir katkı sağlayacağı düşünülmemektedir. Bir çok milliyetçi ve ulusalcı için PKK’lı bir aday olmaktan öteye geçemeyen Demirtaş’a bu hususta en ağır tepki yine Bahçeli’den gelmiştir.
İslami yönelimde, daima tüm dinlere eşit yaklaşma şartını taşıyan bir parti olsa da çoğunluğu dini yapılanmalarını ve inançlarını sürdüren Kürtler için, İslam yumuşak karın olmaktan fazlası. Bu çizgede ilerleyen Demirtaş için de şüphesiz din bir hassasiyet noktası ama siyasi söyleme lanse edilişine Demirtaş’ın ağzından tanık olmadık. Bu da ne HDP’ye ne de Demitaş’a siyasal İslam doğrultusunda bir oy kitlesi taşıyor.
Yapılan araştırmalar doğrultusunda Murat Sarı, Demirtaş’ın oy oranını en az %6.2 en fazla ise 9.4 olarak değerlendiriyor. Sarı, “HDP, yüksek profilli bir aday göstererek seçimi ikinci tura taşımak istiyor. Bunu başarırsa orta ve uzun vadede pazarlık gücünü arttırmış olacak. Selahattin Demirtaş’ın oy potansiyeli minimum %6,2, maksimumda ise 9,4’e çıkarma ihtimali var. Bu orana ulaşırsa Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk turda seçimi kazanmasını engelleyebilir.” dedi.[1][box_dark]Demirtaş Köşke Çıkarsa[/box_dark]
Birçok forum ve sosyal medyada senaryolarına rastladığımız bu başlık için ise öncelikli nokta reel politika güdeceği ve ülkenin en keskin sorunu olarak addettiği Kürt meselesine eğileceği bir gerçeklik. Hukuksal düzlemde bu çalışmasını tartışmaya açsa da anadilde eğitim hakkı düzenleyeceği aşikâr. Yasal boyutlarda da “eve dönüş” ü hızlandıracak çalışmaları içtenlikle yapacaktır. Ancak bütün bu çalışmalar MHP-CHP’yi mecliste ve sokakta daha da yaklaştırarak tepkilerle karşılanacaktır. Eğer bugünden rahatlıkla görebildiğimiz bu tavırla mücadeleden başarılı ayrılırsa, Kürt hareketi salt kendi için değil diğer hareketler için de bir çok şeyin önünü açmış olacaktır. Alevilerin din dersi ve meşruiyet meselesi, cemevlerinin kabulü, Ermeni meselesi sırası ile tartışılacak noktalar olacaktır. Bu ortaklaşmanın ışığında uzun vadeli bir toplumsal dönüşüm ise şu anda bir ütopya… Gerçekleşeceğini varsayarsak bu ütopya, adım adım talep ettiği halkları alan Kürt halkı için demokratik özerkliği de gündeme taşıyabilir. Öcalan’ın özgürlük istemi ise bir başka çetin, kaos yaratımı yüksek konu. Kısacası toplumun kanayan yaralarını iyi bilen ve bunlara eğilen Demirtaş’ın yine de ekonomide ve dış politikada nasıl bir tutum sergileyeceği muallaktadır. Bu da bizler için Köşk’e dair senaryolarımızı darlaştırmakta ve ayrıca Demirtaş’ın iç politikadaki reelliğine gölge düşürmektedir
Önyargılı seçme(ye)ni ve en başından itibaren onu desteklemekte ısrarcı kitlesi göz önüne alındığında çok da çarpıcı etki yaratmayan Demirtaş, cumhurbaşkanlığı için kendi hareketi içinden seçilmiş en ideal kişi. Kendisine şimdiden kolay gelsin.
KAYNAKÇA
1-http://www.turkiyegazetesi.com.tr/gundem/164374.aspx