Geçtiğimiz cumartesi günü yolumuz Bursa’ya düştü. Biz de gitmişken Uludağ Üniversitesi’ni gezelim dedik. Hem gezdik hem de öğrenci arkadaşlarla keyifli sohbetler gerçekleştirdik. Üniversiteler gezi rehberimize Uludağ Üniversitesi ile başlayalım.
Uludağ Üniversitesi, Bursa’daki ilk üniversite olarak 1975 yılında kurulmuş. İlk adı Bursa Üniversitesi fakat 1982’den sonra Uludağ ismini almış. Uludağ Üniversitesi, bünyesinde 11 fakülte, 3 yüksekokul, 15 meslek yüksek okulu, 1 konservatuvar, 4 enstitü, 19 araştırma ve uygulama merkezi ve Rektörlüğe bağlı olarak kurulmuş 5 bölümden oluşan büyük bir üniversite. Toplamda 7 yerleşkesi olan okulda 45000’e yakın öğrenci var. Biz bu yerleşkelerden en büyüğü olan, Görükle yerleşkesini gezdik.
Öncelikle üniversiteye ulaşım çok rahat. Hem metro hem otobüs hem de dolmuşlar var. Metrodan inip kampüse girdiğimizde bizi Tıp Fakültesi ve Acil Servis karşıladı. Günlerden cumartesi olmasına rağmen kalabalık vardı. Kampüsün geri kalanında ise sakin bir günün izlerini gördük.
Okulun birçok yerinde kafeler, kantinler bulunmakta. Tabii ki bir de yemekhane var. Burada tek seçenekli 4 kap yemek servis edilmekte. Gittiğimiz günün mönüsünde aynalı kebap, mercimek çorbası, boncuk makarna ve meyve vardı. Ücret ise öğrenciye 2 TL, memurlar için 3.5, öğretim üyeleri için 5.25 ve misafirler için 7 TL. Bu fiyat ayrımını çok beğendik. Sonuçta, öğrencilere pozitif ayrımcılık yapan bir uygulama.
Sonraki durağımız kütüphane oldu. Haftaiçi 17:00’e kadar açık olan kütüphane, saat 17:00’den sonra 21.45’e kadar yalnızca ilk katıyla hizmet vermekte. Haftasonu ise öğlen 12’den akşam 19’a kadar yalnızca ilk katı ile hizmet veriyor. Ayrıca, kütüphane okul dışından da ziyaretçilere kapılarını açıyor. Yani dış kullanıcılar da kütüphaneden yararlanabiliyorlar. Tek fark, kütüphaneden ödünç olarak herhangi bir şey alamamaları. Kütüphane içerisinde arama bilgisayarları ve görevliler kütüphaneyi etkili bir şekilde kullanmak için yardımcı oluyorlar. Biz de girdik, gezdik. Ödünç kitap alamadık ama, kütüphanenin her yerine rahatça girebildik.
Kampüste gezerken İktisadi ve İdari Bilimlerin önünde bir kalabalık gördük. Meğer Ziraat Bankası memurluk için sınav yapmaktaymış. Dolayısı ile üniversite dışından da birçok öğrenci kampüsteydi. Biraz zorlansak da röportaj yapabileceğimiz Uludağ Üniversiteli arkadaşları bulduk. Onlara kampüsleri hakkında ne düşündüklerini sorduk ve güzel sohbetler gerçekleştirdik.
Uludağ İktisattan çiçeği burnunda mezun Arzu Çakar’la sohbete başladık. Ziraat Bankası’nın sınavı için okula gelmiş. Uludağ Üniversitesini tercih ederken kampüsü hiç düşünmediğini söyledi. Yalova’dan Bursa’ya kayıt için geldiğinde görmüş ilk defa kampüsü. Kampüsü ve üniversite hayatını çok sevdiğini söyledi. Ancak çevre düzenlemesinden rahatsız olduğunu belirtmeden geçemedi. Her yerin yemyeşil olması gerekirken, kampüste birçok çorak alanın olduğunu söyledi. “Şenlikler ve daha birçok etkinlik çim alanlarda yapılıyor, keşke biraz daha güzel yeşil alanlarımız olsa” dedi.
Daha sonra mikrofonlarımızı Uluslararası İlişkiler Bölümü 3. sınıf öğrencisi Kader Er’e uzattık. O da kampüsü sevdiğini ama bazı yönlerden eksikleri olduğunu söyledi. Kendisi Rize’den gelmiş. Daha öncesinde de küçük şehirlerde yaşamış ve dolayısıyla herhangi bir kampüs görmemiş. Buraya geldiğinde ise kampüsü çok sevmiş. Ancak bazı düzenlemelerin gerekli olduğunu söyledi. Öğrenci kulüplerinin yetersiz olduğunu da sözlerine ekledi. Hem kampüs hayatı için hem de çevre için öğrenci kulüplerinin önemli işler yapabileceğini vurguladı. Kampüsün yeşilliğiyle ilgili yönelttiğimiz bir soru üzerine, kampüse geldiğinde etrafın daha kötü olduğunu ama şu an daha güzel olduğunu söyledi.
Son olarak Tıp Fakültesi önünde başka bir arkadaşa mikrofonlarımızı uzattık. Tıp Fakültesi 4. sınıf öğrencilerinden Anıl Güzeloğlu ile sohbet ettik. Kendisi Kahramanmaraş’tan gelmiş. Tercihini yaparken 9 Eylül Tıp ve Uludağ Tıp arasında gelgitler yaşamış. Uludağ’da okuyan arkadaşlarından kampüs hayatı ile duydukları, tercihine yön vermiş. Gezip görmese de kampüs, tercihlerinde etkili olmuş diyebiliriz. O da kampüsü seviyor. Ama çevre düzenlemesinden oldukça şikayetçi. Özellikle ders aldığı binaların etrafından oldukça fazla şikayetçi. Ulaşım olanaklarından memnun ama okul içerisinde de ücretli olmasını eleştiriyor. Kampüs içi ulaşım 1 TL imiş ve okulun herhangi bir servis aracı bulunmamaktaymış. Okulun çeşitli yerlerinde kafeler, halı sahalar, tenis kortları ve kapalı spor salonu olduğunu söyleyen Güzeloğlu, kampüs hayatından memnun olduğunu söyledi. Okul içerisinde yurtların bulunduğunu ve geçtiğimiz sene de KYK yurtlarının tamamlandığını, böylece konaklama imkanlarının da iyi olduğunu söyledi. Son olarak eleştirisi ise okul yönetimine geldi. Yemekhanede kartlı sisteme geçtiklerini belirten Güzeloğlu, Denizbank ile anlaşmalı bir kart yapıldığını, yemekleri alırken karta yüklenen paradan çekim yapıldığını söyledi. Buraya kadar sorun yok. Eleştirisi ise, kişisel bilgilerinin kendi izinleri olmadan bankaya verilmiş olması. Bu duruma sinirlenen birçok öğrenci olduğunu da sözlerine ekledi.
Öğrencilerden de duyduğumuz kadarıyla okuldaki kampüs hayatı renkli ama yetersiz. Çevre düzenlemesi konusunda da onlara katılmamak elde değil. Gerçekten Bursa’ya çok daha yeşil bir üniversite yakışırdı. Tüm bunların yanı sıra, kampüste hem çalışanlar hem de öğrenciler çok cana yakınlar. Röportajlarımıza içten cevap verdikleri gibi, bizleri çok güzel ağırladılar. Bazı eleştirilerimiz olsa da, gerçekten zevkli bir gezi gerçekleştirdik. Bizce, eğer yolunuz Bursa’ya düşerse, Uludağ Üniversitesini görmeden gelmeyin. Özellikle yazımızda anlatmasak da, öğrenci köyüne ve oradaki mekanlara mutlaka uğrayın.