Biyomimikri Nedir?
Biyomimetik olarak da adlandırılan bu bilim dalının ismi, birçok bilimsel terimin geldiği dilden yani Latince’den gelmekte. “Biyo” Latince’de “yaşam”, “mimikri” ise “taklit” anlamına geliyor. Bu bilginin ardından, adından da anlaşılabileceği gibi biyomimikrinin yaşamı yani doğayı taklit etmek anlamına geldiğini görüyoruz. Doğa her şeyin en mükemmelini en güzel şekilde içinde barındırıyor ve bize de bu muhteşem mühendislikten bir şeyler öğrenmek kalıyor. Durup bir düşünün, doğa kendi kendini düzenli olarak yeniliyor, ortaya çıkan sorunlara karşı çözümler üretiyor ve bunu bir programlama olmadan doğal olarak geliştiriyor.
Kloroplast organelini bulunduran canlıların fotosentez yapması örneğin: Daha uzunca bir süre enerji yaymaya devam edecek olan Güneş’in yaydığı enerjiyi absorbe edip onu oksijen ve besine dönüştürebilen bir sistem var hayatımızda. Henüz bunu yapabilen bir makineyi üretmek için yeterli teknolojiye sahip değiliz.
Bir meyve sineğinin (hani şu küçük, her sinek gibi insanları rahatsız eden) saniyede 200 kez kanat çırpması, kanatlarının tasarımı ve kanatlarını hareket ettiriş biçimi onun bir helikopter gibi yükselip havada hareket edebilmesini ve hızla manevra yapabilmesini sağlar. Sinek boyutlarında, saniyede 120 kez kanat çırpan bir robot yapmayı başarabildik, fakat daha büyük ölçekli uçuş makinelerimiz için çalışmaya devam etmekteyiz.
Yeni ortaya çıkmış bir bilimdalı gibi dursa da aslında yüz yıllardır biz insanların yaptığı bir şey bu. İlk örneklerini tam olarak bilemesek de belgelenmiş ilk örneklerini Leonardo da Vinci’nin çalışmalarında gözleyebiliyoruz. Leonardo kuşların ve yarasaların kanat çırpışlarını inceleyerek ilk uçan makineyi tasarlamıştır. Ne yazık ki makine insan gücüyle çalışıyordu ve birkaç hesaplamadan sonra içine binen bir pilotun makineyi uçurduktan sonra iniş yapabilmek için gerekli enerjiyi sağlayamayacağı fark edildi.
Günümüzde ise biyomimikrinin en yaygın örneğini metrolarda görüyoruz. Modern metroların aerodinamik yapısı yalıçapkını adlı kuşun gagası taklit edilerek tasarlanmıştır. Peki bu tasarım bizim metrolarımıza nasıl bir inovasyon sağlamıştır? Yalıçapkını kuşu çok yüksek hızlarda suya dalış yaparak balık yakalayabilen ve bunu yaparken de su sıçratmayan ve çok az ses çıkartan bir aerodinamik yapıdaki gagaya sahiptir. Biz bu yapıyı taklit ederek hem metroların ses sorununu en aza indirdik, harcanan enerjiyi azalttık ve metroyu %10 daha hızlı hale getirdik.
Biz insanlar giderek etrafımızdaki olayları daha iyi algılamaya ve mükemmele ulaşma yolunda küçük bir ivmeyle hızlanmaya başladık. Biyomimikri her alanda kullanılabilinir: İnşaat, mimari, metalurji, giyim, mobilya… Hemen hemen her konuda doğayı örnek alabiliriz.
Bu sayfada düzenli olarak biyomimikrik çalışmaları paylaşacağım. Umuyorum ki yapılan bu çalışmalar sizi gerçekten şaşırtacak ve çevrenize karşı farklı bir bakış açısına sahip olmanızı sağlayacak.
[box_light]Kaynaklar[/box_light]