Kurmaca eserlerde ana kahramanlar her zaman dünyayı kurtaran insanlar olarak karşımıza çıkmaz. Hiçbir şey başaramamış, başarmak da istemeyen insanlar bile olabilirler. Bu karakterlerin, yani anti-kahramanların bazıları edebiyat dünyasında oldukça ünlü. Her birinin farklı yaşamları olmasına rağmen hepsinin ortak bir noktası var; o da herhangi bir amaca ya da etiğe bağlı kurallara sahip olmamaları. Fakat benim asıl ilgilendiğim şey, farklı türlerdeki antikahramanlar. Yazımda; yirminci yüzyılda yaratılan ve klişelerin dışındaki birkaç favori anti-kahramanımdan; yani “ötekiler”den bahsedeceğim.

Tyler Durden- “Dövüş Kulübü”

Chuck Palahniuk’un yazdığı, Dövüş Kulübü isimli eserde iki tane anti-kahramanımız var. Bir tanesi “Anlatıcı”, diğeri de Tyler Durden. Romanda Anlatıcı, birden bire her şeyini kaybetmiş biri olarak resmedilmiş. Öte yandan; Tyler Durden ise hayatı uçlarda yaşayan, zaten pek bir şeyi de olmayan bir karakter olarak gösterilmiş. İkisinin yolları, romanın başlarında kesişiyor ve yine kendileri gibi bir şeyler sahibi olup kaybetmiş ya da hiçbir şey sahibi olamamış, boşluktaki insanlarla birlikte Dövüş Kulübü isimli özel bir kulüp kuruyorlar. Kulüp hakkında daha fazla bilgi veremem çünkü Dövüş Kulübü’nün birinci kuralı; Dövüş Kulübü’nden bahsetmemektir.

Fightclubcvr

 

Michael Corleone- “Baba”

Mario Puzo’nun Baba isimli romanında ailenin küçük çocuğu ve  ikinci jenerasyon babası olarak sunulan Michael Corleone de bir anti-kahraman. Bir suç ailesinin içinde olması ve parasının bolluğu nedeniyle Michael’in her şeyi var; yani bir şeyleri elde etmek için etik yoldan para kazanmak gibi bir durumu yok. Bunun verdiği rahatlık var üstünde, fakat aynı zamanda suç ailesinin de devamlılığını da sağlamak zorunda. Yani parayla ve mal varlığıyla herhangi bir sorunu olmayan, hayattaki tek görevi ailesini idare etmek olan bir adamdır Michael Corleone.

16062babab

Mösyö Mersault- “Yabancı”

Albert Camus’un Yabancı isimli romanındaki anti- kahraman olan Mösyö Mersault; çok fazla maaşı olmayan, insanlarla sosyal ilişkileri de pek yerinde olmayan ama bunlardan üzüntü duymayan ve bunları umursamayan, hatta hemen hemen hiçbir şeyi umursamayan birisi olarak resmedilmiş. O kadar umursamaz ki; toplumsal normları ve ölümü de pek kafasına takmıyor.Yani Mösyö Mersault hemen hemen hiçbir şeyi olmamasına rağmen, bunu pek umursamayan bir anti-kahraman olarak yansıtılmış.

albert-camus-yabanci

Ferdinand Bardamu- “Gecenin Sonuna Yolculuk”

Louis Ferdinand Celine’in, Gecenin Sonuna Yolculuk isimli romanındaki karakter belki de en meşhur anti-kahramanlardan bir tanesi. Kendisi bir nihilist; o yüzden devlet, millet, insan hayatının kutsallığı vs. umrunda değil. Buna bağlı olarak büyük bir savaş karşıtı. Ancak Bardamu biraz şanssız, çünkü kendini Birinci Dünya Savaşı’nın ortasında buluveriyor ve sürekli savaştan kaçmanın bir yolunu arıyor. Bu yüzden de; edebiyat çevrelerince anti-kahraman sayılıyor.gsy kapak

 

Leave a Reply

1 comment

  1. MEHMET SOYCAN

    Yerli romanlar içinde de anti-kahramanlar var. Anti-kahramanların ustası Vedat Turkali’dir. Bir Gün Tek Başına’da Kenan, Tek Kişilik Ölüm’de Nazif… korkak, küçük burjuva tiplerdir. Biri polisten tokat yeyince, diğeri tutuklanınca bütün dirençlerini yitirirler. Erdal Atabek böyle tiplere “Yılgın Horoz” yakıştırmasını yapar. Dövüşçü horozlar bir kez yenildiklerinde bir daha dövüşe çıkamazlarmış ve bunlara yılgın horoz denirmiş.