Gündem yine sıcak, malumunuz en son o toplantı salonunda HDP ve AKP’yi PKK’ya silah bırakma ve olağanüstü kongre çağrısı yaparken gördük. Öcalan’ın çağrısı da bu yöndeydi. Medya organları bu gelişmeyi tarihi bir olay olarak sundu. Atılan adım önemli fakat, hem zamanlamanın seçimlere yakın olması hem de yapılan çağrının bölgesel gerçeklikle çatışması tarafların samimiyetini sorgulamamıza neden oluyor.
Kamuoyu önünde süren karşılıklı kavgalar ve saldırıların yerini o toplantı salonundaki ortaklığa ve sükunete bırakması olayın samimiyetsizliğinin görünen tarafı. Gelelim birde bu samimiyetsizliğin herkes tarafından görülmeyen ve asıl önemli olan noktasına. Silah bırakma çağrısının tek başına birşey ifade etmediğini bence iki tarafta çok iyi bilmekte. Çünkü PKK orada sadece devlete karşı kendi gücünü korumak için savaşmıyor, aynı zamanda bölgede diğer kürt siyasi hareketlerine karşıda gücünü korumak zorunda. Zira KDP çizgisinin PKK ile derin görüş ayrılıklarına sahip olduğunu biliyoruz. Hükümetin Peşmergenin Kobani’ye geçişi için koridor açması da bölgedeki PYD’nin hareket kabiliyetini bir nebze yavaşlatmak ve bölgedeki siyasi güç savaşını kızıştırmak için değil miydi zaten?
Ülke içindeki HÜDA-Par ve benzer islami gruplarla da kanlı bıçaklı olması ise bir diğer faktör. Hükümetin ve HDP’nin bu saydığım diğer siyasi grupları temsil etmediği de çok açık. Sonuç olarak İç güvenlik paketinin yasallaşması sürecinde HDP’nin gösterdiği haklı tepki sonrası bir hafta geçmeden böylesi bir çağrıya imza atılması büyük bir samimiyetisizlik göstergesidir.
Bu saydığım durumlardan bihaber milyonlarca insana, tam da seçim öncesi ”PKK’ya silah bırakma çağrısı” başlığıyla çizilen tablo, altı boş bir mutluluktan başka bir şey sunmayacak. Fakat bu durum ,taraflar için bir sorun olarak görülmüyor.Çünkü nihai gerçek bir çözüm siyasal aktörlerin devamlılığına katkı sağlamıyor. Halka verilecek her bir boş umut her iki taraf içinde daha fazla oy ve seçim zaferi demek. Yapılması gereken çok fazla şey var bunlardan en önemlisi HDP yönetimine düşmekte, Abdullah Öcalanın söylediklerinin tek doğru olarak kabul edilmesi, her iki cümlesinde demokrasinin önemine vurgu yapan bir partiye yakışmıyor, çelişiyor. Öcalana yüklenen tanrısal misyon, bugün HDP’nin bir Türkiye partisi olmasının önündeki en büyük engel. Kürt siyasal hareketinin bu konuda bir özeleştiri vermesi acil bir gerekliliktir. Aksi durumda siyasal bir bütünlük ve kapsayıcılık hayal olarak kalacaktır.