Eğlenceli bir konuda yazmak istedim. Hafif olsun, biraz da nostaljik olsun. Moda bu uçucudur, Elle Türkiye’de dendiği gibi. Çok net hatırlıyorum modaya ilgimin başlamasını. On iki- on üç yaşlarındaydım. Bir gün okuldan eve geldim ve televizyonu açtım, yemek yerken oyalanayım diye. Kanalları geçiyordum ve bir dizinin müziği ilgimi çekti. Gossip Girl’ü öyle izlemeye başladım. Muhtemelen dünyadaki en sıkıcı kıyafetlerden olan okul formasıyla bile stillerinde harikalar yaratmıştı dizideki karakterler. Önce Serena’nın diz üstü çoraplarından istedim, sonra da Blair’in saç bantlarından. Karakterler henüz lisedeydi ancak göz kamaştırıcı bir hayatları vardı. Büyük partiler düzenliyorlardı, o zamanlar giymeyi hayal bile edemediğim elbiseler, topuklu ayakkabılar giyiyorlardı.
,
Gossip Girl her bölümünde kostümleriyle ses getirdi. İnsanlar dizide gördükleri kıyafetlerin, aksesuarların peşine düştü. Moda, bu dizinin ayrılmaz bir parçası oldu. Karakterler giydikleriyle güçlendiler, daha eşsiz oldular. Onlarla tanıştığımızda lise üçüncü sınıftalardı. Serena’nın Kate Moss’u andıran tarzı, giyimindeki özensiz şıklık göz alıcıydı. Blair’in “Audrey Hepburn Fendi’yle tanıştı” stili, gece kıyafetlerini gündüz güvenle taşıyabilmesi izleyenlerin bütün gardroplarını değiştirmelerini istemelerine sebep oldu. Chuck Bass’le erkekler de stilleriyle karizmatik olabileceklerini anladılar. Bu koca moda ve pop kültür fenomeninden bir kişi sorumlu tutulacaksa o da Gossip Girl kostüm tasarımcısı Eric Daman. Daman’ı önce Sex and the City’de Carrie Bradshaw’ın stilisti olarak tanıdık. Sonradan Gossip Girl ve Carrie Diaries dizilerinde çalıştı. Biraz geçmişine bakacak olursak Eric Daman 1991 yılında Sorbonne Üniversitesi’nde Fransız Edebiyatı okurken Steven Meisel’la tanışmış. Daman moda dünyasına Meisel için modellik yaparak adım atmış. Bir süre başarılı bir modellik hayatı olmuş. Modelliği bıraktıktan sonra stilist olarak çalışmaya başladığındaysa modaya olan sevgisi ve olağanüstü yeteneği açığa çıkmış.
Blair sayesinde desenli çorap arzu nesnesine dönüştü. Audrey Hepburn’ün hayran kalınası stili hatırlandı. Saç bantlarını sadece çocukların takmadığını öğrendik.
Serena uygunsuz denecek kıyafetleri stilinin ayrılmaz parçası yaptı, herkes şıklığına hayran kaldı. Diz üstü çizmeleri bulabilmek için insanlar mağaza mağaza dolaştı. Okul üniformasını giymek eğlenceli hale geldi.
Jenny Humprey’in gotik ve “ailesine başkaldırıyor” arasındaki stiline herkes özendi, siyah göz kalemi cömertçe kullanılmaya başlandı.
Chuck erkeklerin modayı takip edip nasıl özgün bir stil yaratabileceklerini ve papyonun günlük kullanılabileceğini hatırlattı.
Dizinin konusu, senaryosu bir yana, moda konusunda harikalar yarattığı bir gerçek. Tasarımcılar ürünlerini dizide sergilemek için altı sezon boyunca çekişme yaşadılar. Daman’ın gelecek projelerini heyecanla bekliyoruz.