“1915 Ermeni olayları bir soykırım örneği değildir.”
1915 olayları sürecinde en çok zarar gören kadınlar ve çocuklar olmuştur. Bunların birçoğuna el konulmuş ve kayıtlara eş ve hizmetçi olarak işlenmiştir. Ancak gerçekte bu sıfatlar esas görevlendirildiklerinin yanında oldukça masum kalıyor. Çoğunun Müslümanlaştırılması bir yana, soykırımın önemli ayaklarından biri olarak ‘Ermeni gen havuzuna’ el konulması amacıyla seks kölesi olarak çalıştırılmışlardır.
1915 olayları süresince kadın ve çocukların kaçırılıp esir pazarlarında satılması artık sıradanlaşmış bir olay haline gelmiştir. Osmanlı’da esir pazarları yıllar öncesinde yasaklanmış olmasına rağmen, Ermeni olayları sırasında polislerin bıyıklarının altındaki sırıtışları eşliğinde Kürt aşiretlerinin kaçırdığı Ermeni kadın ve çocukları hem olaylar öncesinde hem de sırasında esir gibi kalmış, satılmış; ‘şanslı’ olanları ise Müslümanlaştırılıp onları kaçıran ailelerle bütünleşmiştir. Tarihçi Dr. Yves Ternon’a göre: “ Halep’teki Bab-Nera çarşısı esir pazarıdır. Bu pazarlar Dünya Savaşı sonuna kadar sürer. Diyarbakır konsolos yardımcısı Gustave Meyrier Kürt veya Arap aşiretlerinin kaçırdığı Ermenileri bulmak için vaktinin ve gücünün çoğunu harcamış ve her zaman da başarılı olamamıştır.” Dr. Y.Ternon incelemesinde kadın ve çocukların kaçırılması ve satılarak esir edilmesiyle ilgili olarak birçok tanıklıkla birlikte, Diyarbakır, Viranşehir, Cizre, Urfa ve Mardin’de kurulan esir pazarlarına ayrıntılı olarak yer verir, bu esir pazarları Osmanlı yönetimi altındaki topraklarda müttefik Almanlar ve Avusturyalıların gözlerinin önünde kurulmaktadır.
El konulan kadın ve çocukların fiyatları cinsiyetine, yaşına ve dinine göre değişkenlik gösterirken, el konulan kadınların kaçırıldıkları ailelerin durumu da göz önüne alınmaktadır. Zira gelecekte bu insanlara miras kalabilecek mülklere de el konulmak istenmektedir. Bu kadın ve çocuklar bazen satıldıkları evde iyi muamele görüp sadece Müslümanlaştırılıyor, bazen de Hıristiyanların ancak dayağı hak etmesi gerekçesiyle dövülerek önce Müslümanlaştırılıp sonra seks kölesi haline getiriliyor. Müslüman evlerdeki bu hayat, çoğu fakir ve Kürt ailelerinde çok daha zordur. Fiziksel cezalar olmasa bile bir tür hareme bağlılardı ve evdeki diğer kadınların nefretine maruz kalıyorlardı.
Bunların yanı sıra, coğrafyamızın yüz akı aileleri bu işin dışında tutmak yanlış olur: Bazı aileler tüm mal varlıklarını bu kölelere yatırıp onları hiçbir zaman Müslüman olmaya zorlamaksızın esir pazarlarından kurtarmışlardır.
Fiyatların düşüklüğünü fırsat bilen resmi görevliler ise ‘kadın koleksiyonu’ yapmaktan geri durmamışlardır. 13-14 yaşlarında birçok kadını evlerine dolduran erkekler, bu kadınları eşleri haline getirmişler ama çoğunlukla Müslüman eşlerinin hizmetçileri gibi çalıştırılmışlardır. Evdeki en ağır işler Ermeni kadınlarına verilirken Müslüman eşlerin aşağılayıcı tavırlarına maruz bırakılmışlardır.
Hayatta kalmak bu kadınlar için oldukça zordur, çoğu da bu zulme dayanamamış ve hayatlarını kaybetmişlerdir. 1915 sonbahar ve kışında binlerce çocuk hastalık, mahrumiyet, kötü muamelelerin acısından ölmüştür. Katliamların başından itibaren ailelerinin, ebeveynlerinin tutuklandığını, tehcir edildiğini ve öldüğünü görmüşlerdir. Hastalandıklarını fark eden efendileri onlardan en kısa zamanda kurtulmayı amaçlamış; bazen da kendi elleriyle öldürmüş ve cezasız kalmışlardır. Mütarekeden sonra bu çocukları arayıp bulmak ve nüfuzunda olduğu kişilerden geri almak oldukça zor hale gelmiştir: çoğu tanınamaz hale gelmiştir.
Kaçırılan, el konulan ve esir edilen kadınların Müslüman haremlerinde tutulması, bedava işgücü olarak kullanılmasının yanında, erkeklerinin öldürülerek, kadınlarının ve çocuklarının seks kölesi olarak çalıştırılması, Ermeni halkının doğurganlığının yok edilerek, ortadan kaldırılması yani Soykırım uygulamasının en önemli ayaklarından biridir. Seks köleliğinin, köle sahiplerinin zenginleşmesinin aracı olmasının yanında köleliğin ayrıca bir aşağılanma aracı olarak da kullanıldığını söylememe gerek yoktur. Tehcirlerden sağ kurtulabilmiş Ermeni kadınlar için hayat, çok daha acılıdır. Savaş sırasında Halep’teki Amerikan Konsolosu Jesse Jackson, “güvenilir kaynaklardan alınan raporlara göre, refakatçi jandarmalara kadın ve kızlara istediklerini yapabilecekleri söyleniyor” diye rapor göndermiştir. Ermeni kadınlarının fahişelik yapmalarını zorla organize etmekte olan kişileri Almanların da bildiği Harry Stürner tarafından söylenilir. Bazı kaynaklara göre, 1915 Soykırımı sürecinde Ermeni kadınların ve çocukların satılması için esir pazarlarının olduğu yerlerde, askerin ihtiyacı için genelevler organize edilmiştir. Birçok Ermeni kadın buralarda askerlerden frengi hastalığı kaparak hayatlarını kaybetmişlerdir. Ölüm yürüyüşlerine çıkan kadınları da bundan farklı bir kader beklememektedir. Yollarda kendilerine refakat eden jandarmaların tecavüzüne uğramalarının yanında, yolda yapılan saldırılar sırasında da tecavüzlere göz yumulmuştur.
“1915’te yaşananlar bir soykırım değildir.” Kesinlikle.