Her ne kadar anlamlarını ve önemlerini unutsak yahut unutmaya zorlansak da üzerinde yaşadığımız topraklarda

 Giovanni Boccacio'nun De Casibus Virorum Illustrium adlı eserinde resmedilen Malazgirt Savaşı

Giovanni Boccacio’nun De Casibus Virorum Illustrium adlı eserinde resmedilen Malazgirt Savaşı

gerçekleşen savaşlar, bugün yaşamakta olduğumuz sosyal ve siyasi ortamı belirledi. Hiç aklımıza gelmese dahi, bugün sokağa “kim” olarak çıktığımızdan cebimizdeki paraya kadar birçok alanda belirleyici etkileri olan savaşlardı bu savaşlar… Geride bırakmak üzere olduğumuz ağustos ayı, tarih boyunca bu toprakların ve üzerinde yaşayan milletin kaderinin büyük oranda çizildiği ay oldu.

“Bu topraklar” denilince, hepimizin dimağında hemen hemen aynı coğrafyanın şekillenmesini sağlayan ilk ağustos savaşı, bundan neredeyse on asır öncesinde, 26 Ağustos 1071’de gerçekleşti.

Pek çoğumuzun tarih derslerinde beynine kazınan o basmakalıp cümleyle sonuçlandı bu savaş: “Anadolu’nun kapıları Türklere açıldı”.  İşte o kapının ardına 30 yıl önce yerleşen Türkmen Oğuzlar, başka bir deyişle Selçuklular, Anadolu topraklarının kaderini değiştireceklerinden haberli veya habersiz, Muş’un Malazgirt ilçesinde Bizans imparatoru Romanos Diyogenis’i mağlup etti. Sultan Alparslan’ın bu zaferi, 1078 yılında oğlu Sultan Melikşah’ın Roma Selçuklu Devleti’nin kuruluşunu ilan etmesiyle taçlanmış oldu.

UzunHasan1

Akkoyunlu hükumdarı Uzun Hasan’ın, Osmanlı ordusuna yenildiği Otlukbeli Savaşı

Bu tarihten yaklaşık üç asır sonra, 11 Ağustos 1473 tarihinde bir başka savaş Doğu Anadolu bölgesinin kaderini tayin etti: Otlukbeli Savaşı. Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ı mağlup eden Fatih Sultan Mehmed, Doğu Anadolu topraklarının yeni etnik yapısının 20. yüzyılın başına kadar neredeyse sabitlenmesine neden oldu.

Bu ağustos savaşından yaklaşık 50 yıl sonra, 29 Ağustos 1526 tarihinde, Kanuni Sultan Süleyman, kıta Avrupa’sının en güçlü imparatorluklarından biri olan Macaristan Krallığı’nı Mohaç’ta mağlup etti ve bu muhabereyle Avrupa halkı Müslüman Türklerle yaşamak zorunda kaldı. Bu açıdan, Mohaç Muhaberesi, neredeyse Malazgirt Savaşı kadar önem teşkil ediyor ve ağustos savaşları içinde etkileri sebebiyle adını sıkça duyduklarımız arasına ekleniyor.

Fakat bütün bu savaşların yanında, belki de en önemli ve bugün bu yazıyı yazmama sebep olan savaş, 26 Ağustos 1922’de Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle başladı. Hazırlıkları büyük bir titizlikle gizli tutulan bu savaşın başlatılması için Mustafa Kemal’in başkumandanlık sıfatını meclis kararıyla yeniden elde etmesi ve süresini uzatması gerekiyordu. Her ne kadar muhalifler bu fikre karşı çıksalar da başkumandanlık sıfatını yeniden alan Mustafa Kemal, ağustos ayında büyük taarruz planlarını yapmak üzere Fevzi Paşa ve İsmet Paşa’yla düzenlediği bütün toplantıları ve seferlerini ajanslara “çay partileri” olarak naklediyordu.

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ve Cephe Komutanı İsmet Paşa, Birinci Ordu'ya bağlı birliklerin askeri tatbikatını teftiş ederken

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ve Cephe Komutanı İsmet Paşa, Birinci Ordu’ya bağlı birliklerin askeri tatbikatını teftiş ederken

İki asır boyunca devam eden toprak kaybı, 30 Ağustos günü nihayete eren zaferle son buldu. Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğindeki Büyük Taarruz, Malazgirt Zaferi’nden bu yana süregelen askerlik geleneğinin meyvesi olarak görülebilecek nitelikteydi.  Afyon – Dumlupınar Meydan Savaşları’nın ardından gelen bu zaferi de akıllarımıza kazınan o meşhur komut takip etti: “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!”. Böylece, 9 Eylül günü İzmir ve ardından gelen günlerde çevre iller de işgalden kurtarıldı.

Bu derin geçmişin ardından bir son nokta niteliğindeki 30 Ağustos Zafer’i, yalnızca “Anadolu’nun yabancı işgalinden kurtuluşu” olarak değerlendirilmemeli. Bu zafer, bugün üzerinde yaşadığımız bereketli topraklar için asırlardır verilen bütün savaşların nihai zaferi oldu.

Savaşlardan ve “üstün savaş yeteneklerimizden” bahsetmekten hiç haz etmesem de, bugün bu topraklarda atılan her adım için yitirilen canların kutsallığının zedelenmemesi adına, bu zaferin unutulmaması gerektiği kanaatindeyim. Bir diğer deyişle, 30 Ağustos’un Zafer Bayramı olarak kutlanması, bu topraklar üzerinde asırladır beraberce yaşayan bütün halklar için ortak bir gerekliliktir diyebiliriz.

Zafer Bayramı’nın 93.yıldönümünde, ne yazık ki hala şehit kanlarıyla ve savaşlarla zafer elde etmeye çalışan ya da etmek zorunda kalan milletimizin huzura ereceği, ağustosların da huzurlu geçeceği, taarruz planlarından yoksun, barış dolu günlerin gelmesi umuduyla; Mustafa Kemal başta olmak üzere tüm gazi ve şehitlerimizi saygıyla anıyor ve bütün ağustos şehitlerine Allah’tan rahmet diliyorum.

Leave a Reply

1 comment

  1. Levent Gözkaya

    Tebrik ediyorum. Herkes “barış” diyor, ama kimin barışı?
    Ben sizin hayalinizdeki barışı özlüyor, en kısa zamanda kavuşmanızı diliyorum.