Dünya sanat tarihine yakından baktığımızda, pek çok dâhi ressamın sanatları paralelinde çeşitli hastalıklarla mücadele ettiğini görürüz. Günümüzde belki de çok basit görülebilecek birçok hastalık, zamanında bu dâhi ressamların sanat hayatlarında unutulmaz değişimler yaratmış ve hatta bugünkü ünlerine kavuşmalarını bile sağlamıştır. En aşina olduğumuz örnekleriyle; Pablo Picasso’nun dayanılmaz migreni, Claude Monet ve Vincent Van Gogh’un ileri derece kataraktı onların sanatlarını geri dönülmez bir biçimde değiştirmiş, olgunlaştırmış ve onları sıradanlıktan uzaklaştırarak çizgilerine olağan dışı bir anlam katmıştır. Gündelik hayatında çoğu insana ciddi rahatsızlıklar verebilecek olan bu hastalıklar, bırakın onların sanat hayatını zora sokmayı, sanat tarihini bugün bile yönlendirebilecek eserler verebilmelerini sağlamıştır.
Claude Monet’in eserlerini inceleyen birçok sanat tarihi uzmanı tablolarındaki buğunun, değişik tonlardaki yeşillerin ve koyu gölgelerin kataraktından kaynaklandığını düşünmektedir. Hatta sanat hayatının sonlarına doğru geçirmiş olduğu katarakt ameliyatından sonra, kullandığı renklerle ve yaptığı resimlerle kendi içinde bir geri dönüş yaşamış ve hastalıktan önceki tarzını yansıtmıştır tekrar. Aynı şekilde Van Gogh’un sarıları ve çokça kullandığı hareli ışıkları da katarakt nedeniyle oluşan görme değişimlerinin bir sonucudur. Sanat hayatlarına baktığımızda bu değişimlere şahit olmanın verdiği keyifle, tabloları daha gerçeğe yakın ve farklı görünecektir gözümüze. Hepimizin yakından bildiği Pablo Picasso ise ileri derece migreni yüzünden gerçek hayattan soyut görüntü kırılmaları yaşamış ve eserlerinde de bu yanılsamaları kullanmıştır.
Yaşadıkları hastalıklarla sanatına bir şeyler katmayı başarmış ve bu şekilde kitlelere hitap etmiş birçok sanatçı örneğiyle dolu olan sanat tarihi içinde öyle bir isim var ki, resimleri hâlâ psikiyatri alanında inceleme konusu olabiliyor. Bugün internette gördüğümüz birçok sevimli kedi fotoğrafının, kedi videolarının hatta komik kedi capslerinin atası sayabileceğimiz bu isim Louis Wain. Sanat hayatının ortalarına doğru Wain’e ağır şizofreni teşhisi koyulmasıyla, hem eserleri hem hayatı hem de sanat tarihinde bıraktığı iz unutulmaz hâle geldi. 1860-1930 yılları arasında yaşamış bir İngiliz ressam olan Wain, sanat hayatına kedileri “insanlaştırarak” başlamış ve kariyerinin sonuna kadar bu şekilde devam etmiştir. Sanatına bu şekilde yön vermesinin en önemli sebeplerinden biri; ona ilham kaynağı olan ev kedileri “Peter”, diğeri ise çok sevdiği eşi ve onun hastalığıdır. İnsana özgü ifadeleri ve hareketleri kedileri kullanarak çizmesi hasta eşini eğlendirmiş ve güldürmüştür. Bunu gördükten sonra çok sevdiği eşini mutlu etmek adına sanatına bu şekilde devam etmiştir. Wain’in bu amaçla çizdiği “A Kitten’s Christmas Party” isimli tablosu 1886 yılında Illustrated London News’te yayınlanmış ve bu resim sayesinde ünü yayılmaya başlamıştır. Ünü yayıldıktan sonra çizdiği kedi resimleri birçok çocuk kitabında yayımlanarak çocuklara da neşe vermiştir. Bu dönemde henüz psikolojik sorunlar yaşamıyor olsa da çizdiği tablolardaki kedilerin fark edilir bir biçimde kendilerine özgü hikâyeleri olduğu söylenebilir. Algıladığı dünyayı kediler üzerinden anlatan Wain, kedi formlarında uzmanlaşmış en ünlü ve yetenekli ressam kabul edilir.
Tablolarıyla çocuk kitaplarını süsleyen, kedileriyle hasta eşini eğlendiren bu adamın hikâyesi ne yazık ki uzun süre bu şekilde devam etmiyor. Karısının, hastalığından dolayı erken yaşta ölmesiyle birlikte Wain’in ilk dönem çalışmalarını içeren “mutlu kedi tabloları” sona eriyor. İkinci dönem sanat eserlerinde ise gözle görülür bir şekilde kedilerin ruh hâlleri değişmeye başlamıştır. Topluluk hâlinde golf oynayan, dans eden, parti veren kedilerin yerini yalnız başına somurtan düşünceli kediler almaya başladı zamanla. Wain’in sanat hayatının en önemli özelliği de hayatındaki ve kişiliğindeki değişimleri tablolarında rahatça görebiliyor olmamızdır. Bu, pek çok sanatsevere göre gerçekten etkileyici ve olağan dışı bir süreçtir.
Eşinin ölümüyle birlikte kendini toplumdan soyutlayan Wain iyice kabuğuna çekilir ve 1. Dünya Savaşı’nın da patlak vermesiyle yaşadığı psikolojik buhran zirveye ulaşır. Seneler içinde yavaş yavaş ilerlemiş olan şizofrenisi artık etkilerini iyice göstermeye başlamıştır. Bu noktadan sonra hayatının son 15 yılını bir şizofreni hastası olarak geçiren sanatçı, şizofreninin de ona verdiği gerçeklerden uzaklaşma durumu ile tablolarında rahatsızlık verici olarak addedilebilecek şekilde değişmiş, formu bozulmuş rengârenk kediler kullanmaya başlamıştır. Bu tablolarında basit bir “kedi” kavramının bile bir şizofreni hastası için ne kadar köklü bir değişime uğradığını rahatlıkla görebiliriz. Son dönem resimlerini inceleyen birçok uzman, resimlerde en ağır basan duygunun öfke olduğunu ifade etmiştir. Bu resimlerde çizdiği kedileri daha çok parlak desenli kuş kanatlarına benzer fraktallarla bezemiştir. Hatta çoğu uzman bunu rahatsız edici veya korkutucu bulur. Buna rağmen Wain’in sanatı her zaman şizofreninin işleyişi, ilerleyişi ve sonuçları hakkında çok net bilgiler vermiştir; hastalığın oluşum ve ilerleme evrelerinde insanları nasıl bir değişime uğrattığını en açık şekilde gözler önüne sermiştir.
Sanat tarihini ilginç çalışmaları ile bu denli etkileyebilmiş olan Louis Wain şanssızlıklar ve mutsuzluklarla dolu hayatına 2 farklı tekniği sığdırabilmiştir. Hayata karşı olan bütün öfke ve karmaşasına rağmen kedilerden asla vazgeçememesi ise eşini çok sevmesiyle ilgili bir kanıt olarak gösterilir hâlâ. Wain’den sonra, psikolojik rahatsızlıklar ve onların sanat üzerinde yarattığı etkiler ile ilgili birçok araştırma yapılmıştır. Ve pek çoğu da akılla ilgili sorunların sanatı geri dönülmez ve olağan dışı bir şekilde etkilediği yönündedir. Hatta bu araştırmaların bir sonucu olarak günümüzde aileler teşhis koyulan çocuklarını sanata yönlendirmektedir. Şizofreni hastalığı ve onun sanatsal yeteneklerle ilgili bağı hakkında yapılan pek çok çalışma, ikisinin aynı bünyede bulunma şansını destekler niteliktedir. Hayat şartları kimi zaman insanları içinden çıkılmaz zorluklarla sınıyor ve bunun karşılığında insanlar sanata, edebiyata veya dikkatlerini dağıtacak başka alanlara yöneliyorlar. Çünkü tüm bu meşgaleler karmaşık zihinlerin bir takım dışa vurumudur ve bu dışa vurumlar biz izleyicilere başka zihinlere ulaşma imkanı veren eşsiz birer şanstır.
[box_light]Kaynakça[/box_light]
Heather Latimer, The English Cat Artist: A Fictionalized Biography of Louis Wain, 2002.
Rodney Dale, Louis Wain: the Man Who Drew Cats, 1999.
Sam Stall, Uygarlığı Değiştiren 100 Kedi, Can Yayınları, 2014.