2016 çaylak sınıfının son yıllardaki en heyecan verici sınıf olmadığı aşikar. Ancak konu NBA’e yeni adım atmış genç adamlar olunca beklentiler ile gerçekler hep aynı düzelmede seyretmiyor. Yeni oyuncular doğal olarak yeni sürprizleri ve yeni hayal kırıklıklarını yanında getiriyor.
NBA’de yeni sezonun ilk ayı geride kalırken performansı en çok merak edilen ve ön plana çıkan 4 oyuncu şöyle oldu:
Brandon Ingram
Bu yılki çaylak sınıfında potansiyelini en geç açığa çıkaracak isim muhtemelen Ingram olacak. Onun hakkındaki tartışmalar genellikle zayıf fiziği üzerinde şekilleniyor ancak Baxter Holmes’ın ESPN’deki makalesinde değindiği gibi hızlı kilo almasının mevcut bazı yeteneklerini törpüleme ihtimali var. İlk 18 maçta biraz çekingen bir görüntü çizdi ama bunun sebebi fizikten daha çok psikolojik. Evet, biraz daha güçlenmesi şart ama ondan önce özellikle hücumda cesaretini toplaması daha önemli. Şutlarının %53.8’ini 0 dribling üzerinden, %38.5’ini catch-and shoot ile kullandı, ki bu da gösteriyor ki Duke’ta bize sergilediği bire bir üzerinden yaratma kabiliyetini daha sergilemeye başlamadı.
Savunma tarafında ise daha parlak bir tablo çizdi şimdiye kadar. Zaten müthiş kulaç açıklığı ile pas arası yapma konusunda büyük bir avantaja sahip olsa da rakip skorerlerin karşısında da durabiliyor. İleride tek yönlü bir oyuncu olmayacağını göstermesi açısından değerli bir sinyal.
Buddy Hield
Pre-season performansı sayesinde çoğunluğun ROY (Rookie of the Year) adayı olan Hield yavaş sezon startının ardından yavaş yavaş ritmini bulmaya başladı. İlk maçlardaki kötü şut performansının ardından Memphis deplasmanındaki performansı ile yükselişe geçen grafiği Alvin Gentry’nin ona daha fazla süre vermesini de sağladı. Daha verimli olduğu dakikaların ise Davis’in benchte olduğu dakikalarla kesişmesi de tesadüf olmasa gerek. Pelicans’ın Davis sahadayken bütün hücum planını onun üzerine kurması sebebiyle Hield’ın rahatça isolation’ını oynayabileceği anlar genellikle 2. ve 4. çeyreğin başları oluyor.
Şut ve penetre üzerinden üretimini sezonun ilerleyen dönemlerinde arttıracağından şüphe yok ancak top paylaşımı konusunda hala üzerinde soru işaretleri mevcut. Üzerine baskı geldiğinde doğru kararları verme konusunda biraz zayıf, 20/15 gibi oldukça kötü bir asist/top kaybı oranı da bunun sayısal kanıtı.
Jaylen Brown
Aldığı süre konusunda bu sınıfın üst seviye oyuncuları arasında açık ara en istikrarsızı Jaylen Brown. Bunu biraz Brad Stevens’ın mikro düzenlemeler konusunda hassas olması ve maç içi, maçtan maça sayısız miktarda çok rotasyon kullanmayı tercih etmesiyle açıklayabiliriz. Bu durumun Brown’un kişisel gelişiminde nasıl bir etkisi olacağını şimdiden kestirmek ise güç. Brown sınıfdaşlarından farklı olarak bir play-off takımına, hatta Doğu finalini gözüne kestirmiş bir ekibe dahil oldu. Hedefleri olan bir takımda Brown’un gelişimini takip etmek de öncelikler listesinde geriye düşüyor böylece.
Bütün bunlara rağmen Brown bizlere sağlam bir oyuncu olacağını inanmazı sağlayacak birçok şey gösterdi. Verimli bir şut yüzdesi, etkili bir penetreci ve sert bir savunmacı. Muhtemelen hiçbir zaman All-Star seviyesine çıkamayacak ancak uzun vadede Boston için değerli bir parçaya dönüşeceği kesin.
Joel Embiid
Embiid teknik olarak çaylak sayılsa da üstteki oyuncularla aynı sınıftan değil. 2014’te Sixers tarafından draft edildikten sonra sakatlıklarla boğuştuğu için bir türlü kariyer startını veremedi. Sixers bu süre zarfı sırasında kötü takım olmanın limitlerini zorlarken Embiid’den de umutlar kesilmeye başlanmıştı açıkçası, kendisine ‘2. Greg Oden’ yakıştırması yapan dahi vardı. Bu sezon gösterdiği performansı incelerken öncelikle sahada tamamen sağlıklı bir görüntü çizdiğini belirtmekte fayda var. Sakatlık izlerinin hissedilmemesi bir yana toplu ve topsuz oyunda oldukça rahat edebilen, istediklerini yapan ve inanılmaz fiziği sayesinde korkutucu bir silah haline gelen bir Embiid izlemekteyiz.
Kansas döneminde kendisinin potansiyelini tasvir edebilmek için ‘Duncan – Olajuwon karışımı’ benzetmesi yapılırdı, biraz abartı olması bir yana, bu benzetmenin özellikle Olajuwon tarafına gittikçe yakınsadığını söyleyebiliriz. Sixers’ın Noel – Okafor ikilisinden birisini takas etmesi ve sürelerinin daha artması ile gelişiminin hızlanarak devam edeceğini tahmin etmek mümkün. Şu anda Yılın Çaylağı ödülü için en büyük aday.