LSE’de Yüksek Lisans Yapan Mezunumuza Sorduk: Ilgaz Meydan

img_3611

Merhabalar, bizi kırmayıp röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Öncelikle kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz?

İsmim Ilgaz Meydan. İzmirliyim. İlköğretim ve liseyi Işıkkent Eğitim Kampüsü’nde okuduktan sonra 2011 yılında Bilkent’te okumak üzere Ankara’ya taşındım. 2015 yılında Bilkent İşletme’den mezun oldum, aynı zamanda Uluslararası İlişkiler yan dalı yaptım.  Mezun olduktan hemen sonra London School of Economics (LSE)’de iki senelik MSc Management programına başladım. Bu dönem ise CEMS komünitesinin bir parçası olarak Barcelona’daki ESADE Business School’da eğitimime devam ediyorum.

Bilkent İşletme Fakültesi mezunusunuz, okuduğunuz bölümü seçmenizdeki sebep neydi?

Doğrusunu söylemek gerekirse liseden mezun olduktan sonra kafam çok karışıktı, aslında lise boyunca da aynı kafa karışıklıklarıyla TM ile MF arasında gidip geldim. Seçim sürecinde kendime çıkardığım listeyi hatırlıyorum da içinde sosyolojiden iç mimarlığa, endüstri mühendisliğinden işletmeye kadar birçok bölüm mevcuttu. En sonunda endüstri mühendisliği ile işletme arasında kalınca, babamın yönlendirmesiyle işletmeyi tercih ettim. Okul tercihimde ise lisedeyken yaptığımız üniversite gezisinin çok büyük etkisi oldu, doğrusu o zamandan aklıma Bilkent’i koymuştum.

Üniversite hayatınız boyunca, ne tip aktivitelerde bulundunuz?

Çocukluğumdan beri sadece tek bir şey yapmaktan hoşlanmayan sürekli kendime yapacak bir şeyler çıkartan biri oldum. Üniversite hayatım boyunca da bu nedenle çok çeşitli birçok aktivitede bulundum. Benim için bunlardan en değerlileri TDP’nin altındaki Sokak Lambası Projesi (SLP) ve Bilkent MUN (Model Birleşmiş Milletler) topluluğu oldu. SLP’de iki sene boyunca gönüllülük yaptım ve bu süre zarfında sokakta çalışma potansiyeli olan 8-13 yaş grubundaki çocuklar için etkinlikler düzenledik, onlara rol-model olmaya çalıştık. Öte yandan, MUN’de 3 sene boyunca hem okulumuzda düzenlediğimiz MUNBU konferansının düzenlenmesinde görev aldım hem de Bilkent dışındaki konferanslarda editörlük, gazetecilik ve delegelik gibi çeşitli rollerde bulundum. Bunların dışında çoğu işletme/ekonomi öğrencisi gibi MEC’te görev aldım, SET’in düzenlediği Sinefest etkinliğinde organizasyon ekibinde görev aldım, ve de voleybol takımında oynadım. Son senemde ise İşletme dekan yardımcımız Örsan Hoca’ya verdiği İşletmeye Giriş (MAN101) dersinde destek oldum, birinci sınıf öğrencilerinin projelerine yardımı olup mentörlük yaptım. Tüm bu aktiviteler bana hem kişisel hem de profesyonel anlamda çok şey kattı, aynı zamanda harika insanlar tanımama sebep oldu.

10633837_402655403243445_805078405906163515_o

Üniversite hayatı size neler kattı, sizde neleri değiştirdi?

Üniversite yılları için her zaman en özel, en keyifli zamanlar derler; buna kesinlikle katılıyorum. Üniversite, hem yaş itibari ile hem de eğitimin bir parçası olarak insanın belki de kendine en çok şey katabileceği yer. Her şeyden önce üniversite insana kendi ayakları üzerinde durmayı öğretiyor. İnsanın ailesinden uzakta kendine yepyeni bir düzen kurması sanırım birçok deneyimden çok daha önemli. Kendine yepyeni bir çevre, yepyeni alışkanlıklar ve yepyeni anılar katıyorsun. Sanırım okunulan bölümden çok nerede okuduğunun daha çok önemi var çünkü üniversite sosyal ve kişisel anlamda insanın vizyonunu genişlettiği en temel yer. Babam her zaman işin işte öğrenileceğini ve üniversitenin aslında bilgiye nasıl ulaşılması gerektiğini öğrettiğini söylerdi. Ancak mezun olduktan sonra ne kadar haklı olduğunu fark ettim.

Erasmus programıyla Bocconi Üniversitesine gittiniz, bu program sizlere neler kattı? Bilkent’te okuyan arkadaşlarımıza tavsiye eder misiniz?

Evet, kesinlikle tavsiye ederim! Erasmus dönemim, hiç şüphesiz hayatımda en çok eğlendiğim ve kendime en çok şey kattığım zaman oldu. Bocconi Üniversitesi akademik anlamda gerçekten çok iyi bir okul ve Avrupa’da işletme eğitiminde en ön sıralarda yer alıyor. CV’de çok iyi gözükmesinin yanı sıra Milano’da yaşamak inanılmaz keyifliydi. Bana göre Erasmus deneyimi kesinlikle herkesin yaşaması gereken bir şey. Farklı kültürleri tanımak, birçok farklı ülkeden insanla tanışmak ve başka bir ülkede tek başına ayakta kalmak gerçekten insanın kişisel gelişimi için çok önemli. Böyle söylemek biraz garip duyulacak fakat her ne kadar daha önceden uluslararası deneyimlerim olsa da da ilk kez Bocconi’ye gittiğim zaman dünyanın ne kadar büyük olduğunu fark ettim. 1-2 ay bir yerde yaşamak ile  6 ay başka boyunca başka bir ülkede eğitim almak gerçekten çok farklı. Sanırım şu anda yurtdışında Master yapıyor olmamın en büyük nedeni Bocconi’nin bu konuda vizyonumu geliştirmesi oldu. Bilkent’te okuyan arkadaşlarıma en büyük tavsiyem, en popüler olan okulu seçmek yerine kişisel olarak bu deneyimden neler beklediklerine göre (dil geliştirmek, akademik başarı, vb.) okul tercihinde bulunmaları. Nereye giderlerse gitsinler çok eğleneceklerine dair hiç şüphem yok.

img_7450

Üniversite hayatınız boyunca yaşadığınız en önemli olay nedir? Bizimle bir anınızı paylaşır mısınız?

Üniversite hayatım boyunca yaşadığım birçok önemli olay var; fakat bunlardan birini seçmek gerekirse son sınıfta Örsan Hoca’nın öğrencilerine mentorlük yaparken hissettiklerim ağır basıyor. Öğrencilere projelerinde destek olmak, deneyimlerimi paylaşmak hem çok keyifliydi hem de gelecekte yapmak istediğim işi seçmemde benim için önemli bir rol oynadı. Aynı zamanda Örsan Hoca’nın öğrencilerle görüşmelerimizin nasıl gittiğini sorduğundaki gözlerindeki ışıltı sanırım ileride kendisi gibi bir öğretmen olma isteğimi güçlendirdi. Öğrencilerden bazıları ile hala iletişimdeyim, onların sorularını yanıtlayıp onlara destek olabilmek beni çok mutlu ediyor.

Bilkent Üniversite’sini 3 kelimeyle/kavramla tanımlayabilir misiniz?

Mutluluk, huzur, fırsat

Bilkent’te en sevdiğiniz hoca ve ders nelerdi?

Bu çok zor bir soru, çünkü Bilkent’te tanışıp ders aldığım hocaların çoğu benim için çok değerli, hepsinden çok farklı şeyler öğrendim. Fakat sanırım benim için en özel olanlar Zahide Hoca, Lale Hoca, Barış Hoca ve de bana çok farklı bir vizyon katıp yaptıklarından ilham aldığım Örsan Hoca. En sevdiğim dersler ise Barış Hoca’nın pazarlama dersleri ile Zahide Hoca’nın OB ve OT dersleriydi.

img_2409

Okuduğunuz bölümün ve okulun size ne gibi avantajlar kazandırdığını düşünüyorsunuz?

Bilkent özellikle büyük uluslararası şirketlerin tercih ettiği Türkiye’deki dört-beş okuldan bir tanesi. İşletme bölümü ise özellikle AACSB akreditasyonu ve Erasmus/Exchange partnerlikleriyle Türkiye’de en çok tanınan okullardan biri. Bunun yanı sıra aldığımız pratiğe dayalı eğitim, ileride iş hayatında yapacağımız projeler için bize güzel deneyimler kazandırdı.

Mezun olmanızın ardından London School of Economics’te yüksek lisans yapmaya başladınız. Okulumuzdaki pek çok öğrencinin hayali olan bir okulda okuyorsunuz şu an. Önümüzdeki yıllarda sizin rotanızdan gitmek isteyen Bilkentlilere ne tavsiyelerde bulunursunuz?

Yurtdışında yüksek lisans programlarından kabul almak için tek bir faktör yeterli değil; okullar genelde her yönümüzle bizleri tanımak istiyor. Bu nedenle en büyük tavsiyem üniversite hayatını dolu dolu yaşamaları, birçok farklı etkinlikte yer almaları, öğrenci klüplerinde aktif rol almaları ve mümkün olduğu kadar fazla staj yapmaları. Bunların yanı sıra LSE de dahil olmak üzere bazı okullar not ortalamasını da önemli bir faktör olarak değerlendiriyorlar. Bunu da göz önünde bulundurmalarını tavsiye ederim.

Stajlarınız arasında Tuborg, KPMG ve Unilever var. Bize buralarda geçirdiğiniz zamanlardan bahseder misiniz? Buralarda çalışmak veya staj yapmak isteyenlere ne gibi tavsiyeleriniz olur?

Stajlarım arasında bana en çok şey katan deneyim geçtiğimiz yaz Unilever’de yaptığım proje stajı oldu. Pazarlama departmanında Yumoş ekibiyle beraber yeni çıkacak bir ürünün lansmanı üzerinde çalıştım.  Verilen sorumluluğun yanı sıra bir çok eğitim aldım ve birçok farklı departman, dijital ve kreatif ajansla çalışma şansım oldu. Özellikle pazarlama ve hızlı tüketim mallarıyla ilgilenenlere kesinlikle başvurmalarını tavsiye ederim.  İkinci sınıfın yazında ise Tuborg pazarlama departmanında staj yaptım ve burada yapılan işi gözlemleme şansım oldu. Ardından üçüncü sınıfın yazında KPMG İstanbul ofiste vergi departmanında staj yaptım. Her ne kadar yapılan işten keyif almasam da büyük ve uluslararası bir şirkette çalışmanın nasıl olduğunu deneyimlemem açısından benim için değerli oldu. Buralarda çalışmak isteyenlere tavsiye olarak ise bir önceki soruda belirttiğim şeyleri söyleyebilirim. Her ne kadar tek faktör not ortalaması olmasa bile, çoğu şirket için yüksek not ortalaması verilen eforun bir sembolü olarak değerlendiriliyor.

Bilkent’e yeni giren ve şu an okuyan öğrencilere (özellikle İşletme Fakültesi öğrencilerine) ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

Bu konuda söyleyebileceğim çok fazla şey var, o nedenle direk öğrencilere yönelik düşüncelerimi paylaşacağım:

Üniversite hayatının her anını dopdolu geçirmenizi tavsiye ederim. Karşınıza çıkacak her türlü fırsatı değerlendirin, hatta girişimci olun ve fırsatları kendiniz yaratın. Daha çok ‘evet’ deyin ve farklı şeyler deneyin. Birçok farklı kulüpte yer alın, değişik sporlar deneyin (mesela eskrim), müzik aleti çalmayı öğrenin, farklı alanlarda kendinizi geliştirebileceğiniz seçmeli dersler alın, üçüncü/dördüncü bir dil öğrenin. Konferanslara, seminerlere, etkinliklere katılın, birçok arkadaş edinin; çünkü herkesten öğrenecek çok farklı şeyler var. Derslere gidin, ve dersi derste öğrenmeye çalışın. Derslerinizden keyif alın, inanın bu hayatınızı çok kolaylaştıracak.

Her bölüm için geçerli, fakat özellikle işletme öğrencileri için verebileceğim en önemli tavsiye mümkün olduğu kadar staj yapmanız. Ancak bu şekilde neyi sevip, neyi sevmediğinizi ya da ne yapmaktan keyif aldığınızı keşfedebilirsiniz. Bunun dışında iş dünyasını yakından takip edin,  bol bol kitap/ gazete/ dergi (Economist, Financial Times, vb.) okuyarak kendinizi geliştirin. Şirketleri tanımaya çalışın ve özellikle üçüncü sınıftan itibaren her türlü şirket etkinliğine, gezisine veya case yarışmalarına katılın. Kariyer servisini iyi değerlendirip yeteneklerinizi geliştirmeye çalışın.

Hepsinden en önemlisi ise her anınızın tadını çıkarmaya bakın. Bilkent gerçekten inanılmaz bir yer hepimize ve çok değerli fırsatlar sunuyor. Orada olduğunuz süreyi sonuna kadar değerlendirin.

 

Mezunumuza bu keyifli röportaj için ve verdiği değerli bilgiler için çok teşekkür ediyor ve hayatının geri kalanının çok güzel geçmesini diliyoruz.

Leave a Reply