Mutluluk, mahiyeti kişiden kişiye değişebilen soyut bir kavramdır. Betimlenerek veya tanımlanarak anlatılamaz. Saadet, huzur, mesut olmak gibi benzer ruh halleriyle açıklanabilir. Sözlüklerde bile üzerinde uzlaşılmış bir tanımı yoktur. Muhtemelen mutlulukla ilişkilendirdiğiniz birtakım hisler, bir başkasına göre mutluluk kaynağı kabul edilmeyecektir. Çünkü mutluluk, temel ihtiyaçları harici tutmak kaydıyla, kişiden kişiye değişen bir kavramdır.
Pek tabii, mutluluğun soyut ve değişken özelliği göz önünde bulundurulduğunda, üzerinde herkesçe kabul görecek bir çalışma yapmak zordur. Dolayısıyla mutluluğun formülünü bulmak için önce olgusal bir tanım yapmak icap eder.
Mutluluğu tanımlamak ve formülünü bulmak gayesiyle, Harvard Üniversitesi 1938 yılında “The Grant Study” adlı deneye başladı. Dünyanın en uzun deneyi sayılacak bu deney, gerçek denekler üzerinde ve onların hayatlarını doğrudan izleyecek şekilde temellendirildi.
İlk olarak, iki farklı grup oluşturuldu. Birinci grup, yine aynı üniversite bünyesinde öğrenim gören 268 erkek öğrenciydi. Fiziksel ve zihinsel sağlık, denek olmak için tek kriterdi. Deneye katılan en ilginç isim, şüphesiz ki aynı dönemde Harvard Üniversitesi’nde okuyan ve deneye gönüllü katılan John F. Kennedy’ydi. 1961 yılında suikasta kurban gidene dek deneye veri sağlamaya devam etmiştir.
İkinci grup ise, ilkinin aksine, Boston’da fakir mahallelerde yaşayan 12-16 yaşları arası 465 erkek çocuğuydu.
Deneyin başladığı 1938 yılından itibaren her iki yılda bir denekler üzerinde sağlık kontrolleri (idrar tahlili, röntgen, kardiyogram vb), anketler (çalıştıkları işten, evliliklerinden memnuniyetleri vb) ve sorgulamalar (sosyal hayatları, deneyimleri, çıkarımları vb) yapıldı.
Bu veriler 75 yıl boyunca toplanıp karşılaştırıldı. Anketlerden kişilerin hayatlarından ne kadar memnun oldukları ve dolayısıyla ne kadar mutlu oldukları ölçüldü ve sorgulamalarda verdikleri yanıtlarla mutluluklarına etki eden faktörler belirlendi. Mutlu olanların fiziksel ve zihinsel sağlık verileri karşılaştırıldı; mutluluğun sonuçlara ne derecede etki ettiği oranlarla ortaya çıkarıldı.
Tahmin edersiniz ki, bu kadar uzun bir süreçte deneyi yürütenler değiştiği gibi, deneklerin de bazılarının ömürleri 75 yılı tamamlamaya yetmedi. Dolayısıyla tüm bu veriler tek elde toplandı ve 2012 yılında deneyin son 34 yıllık koordinatörü George Vaillant tarafından hazırlanan “Triumps of Experience: The Men of the Harvard Grand Study” adlı kitapta açıklandı.
Zannedilenin aksine, fiziksel ve zihinsel bakımdan sağlıklı (ve elbette pek çoğunun maddi gücünün de yerinde olduğu) Harvardlı denekler ile birtakım sağlık problemleri yaşayan ve ekonomik durumu da ortalama veya altında olan Bostonlı denekler arasında mutluluk bakımından bir korelasyona ulaşılamadı.
Çünkü mutluluğun sırrı, tümüyle ne maddiyattan ne de sağlıktan geçiyordu. Deneyin sonucuna göre mutluluğun sırrı, kaliteli insan ilişkileriydi.
Her iki grupta da, eşleri, aileleri, arkadaşları ve içinde yaşadıkları toplumla iyi ilişkiler içerisinde olan bireylerin daha mutlu olduğu gözlemlendi. Hatta bu deneklerin daha uzun yaşadıkları da ortaya kondu.
‘İlişki’ kavramının niceliğinin değil, niteliğinin önemli olduğu anlaşıldı. Yani 20 iyi arkadaşınız olmasındansa, sizi anlayacak, dinleyecek ve gerektiğinde karşılıklı olarak yardımına koşabileceğiniz 3 arkadaşınızın olmasının çok daha verimli olduğu belirlendi.
Uzak ilişkilerin ise yalnızlığa sebep olduğu ve yalnız deneklerin de zihinsel açıdan daha çok yıprandığı ve hatta daha kısa yaşadığı gözlemlendi.
50 yaşına ulaşan deneklerin hayatlarının geri kalan kısmında ne kadar yaşayacaklarına dair iki tür tahmin yürütüldü. İlki, sağlık verilerince kolesterol oranlarına göre; ikincisi ise bu yaşlarına kadar yaşadıkları ilişkilerden memnuniyet derecelerine göre belirlendi. Aynı denekler arasında en uzun yaşayanların fiziki anlamda en sağlıklı olanlar değil, ilişkilerinden en memnun olanlar olduğu ortaya çıktı.
Benzer olarak, deneklerin 50 ve 80 yaşları arasında hafıza testleri karşılaştırıldı. Hafızası en taze kalan deneklerin, kaliteli evlilik hayatı olanlar ve en azından uzun soluklu ilişkiler yaşayan bireyler olduğu tespit edildi.
İlerleyen yaşlarda sinir hastalığı ve depresyon sıkıntısı yaşayan deneklerin, alkol ve sigara kullanımını alışkanlık haline getiren bireyler olduğu belirlendi. Ayrıca denekler arasındaki boşanma oranının alkol kullanımıyla doğru orantılı olduğu ortaya çıktı.
İş alanında başarı ve finansal kazanç kapsamında ise, insan ilişkilerinde daha başarılı olan ve özellikle çocukluk döneminde annesiyle ilişkisi iyi olan deneklerin daha fazla kazandığı gözlemlendi. Şaşırtıcıdır ki, IQ’sü 110-115 ve 150 üstü olan bireyler arasında, kazanç bakımından bir uyum gözlemlenmedi. Tam tersine, IQ’sü ne kadar yüksek olursa olsun, deneğin sosyal ilişkilerindeki başarısı geliriyle doğru orantılıydı.
Sonuç olarak, The Grant Study, mutluluğun sırrının para veya IQ olmadığını ortaya koydu. Önemli olan, bireylerin hayatlarında iyi insan ilişkileri kurabilmeleriydi.
Peki, insan ilişkilerinde kalitenin ölçütü nedir?
Kaliteli insan ilişkisi demek; kavganın, yargılamanın, kıskançlığın olmadığı, sürekli özür dilemek zorunda kalmadığınız, kendinizi rahat ve dingin hissettiğiniz insan ilişkileridir.
Sevdiğiniz ve sevildiğiniz ilişkilerdir.
Denekler, deneyin son aşamasında geçmiş hayatlarına dönüp baktıklarında, yaşadıkları somut deneyimlerden çok, iyi ilişkiler kurdukları ve sevgiyi hissettikleri anları hatırlamışlardır.
Mutluluğa örnek verirken başka insanları anlatmışlar ve hayatlarının bir bölümünde önem taşıyan somut başarıların (finansal başarı, alanda birincilik, derece) belli bir noktadan sonra önemi kalmadığını ortaya koymuşlardır.
Neticede, mutluluğun formulü karşılıklı sevgiye dayanan insan ilişkileridir.
…ve deney şu sözle biter:
“Happiness is love. Full stop.” (Mutluluk aşktır. Nokta.)
KAYNAKÇA:
- https://www.huffingtonpost.com/2013/08/11/how-this-harvard-psycholo_n_3727229.html
- https://www.cnnturk.com/iyilik-saglik/mutluluk/75-yil-suren-harvard-arastirmasindan-3-mutluluk-dersi?page=5
- https://www.theatlantic.com/magazine/archive/2009/06/what-makes-us-happy/307439/
- https://www.theatlantic.com/magazine/archive/2013/05/thanks-mom/309287/
- https://news.harvard.edu/gazette/story/2017/04/over-nearly-80-years-harvard-study-has-been-showing-how-to-live-a-healthy-and-happy-life/
Clover
Gözden kaçan, lakin hayata dair bu konuyu yazıya taşıdığınız için teşekkürler. Umarım sizde yazar olarak mutluluğun formülünü bulmuşsunuzdur Nur Sena Hanımefendi…