Nobel Edebiyat Ödülü her yıl veriliyor ve ödülü alan kişinin okunmasına ve sevilmesine ciddi bir katkı sağlıyor ama bu ödülü her alan yazarın dünyada aynı sevgi ve ilgiyle okunduğu iddia etmek olanaksız. Latin Amerika ülkelerinin “Gabo”su Gabriel Garcia Marquez ise bu genellemenin istisnalarından biri. 1967 yılında kaleme aldığı kült romanı Yüzyıllık Yalnızlık ile deyim yerindeyse roman camiasında patlama yapan ve öldüğü 2014 yılına kadar her kitabı heyecanla beklenen Gabo, yazarlığa soyunduğu üç dalda da -romancı, öykücü ve gazeteci- Latin Amerika tarihinin en önemli kişiliklerinden biri olmayı başardı.

Kolombiya’da doğan, ilk gençlik yıllarında şiiri deneyen, daha sonra öyküler yazan, neredeyse tüm yaşamı boyunca gazetecilik yapan(Aralarında pornografik sayılabilecek dergiler de bulunan bazı yayınların yazı işleri müdürlüğünü de yaptı), bu arada da senaryolar kaleme alan Gabo, içine kapanık yaşayan çoğu yazarın aksine bir aktivist. Tüm bu özellikler bile bu sıra dışı kişiliği yakından tanımayı istemek için yeter. Bir de bunların üzerine Kırmızı Pazartesi, Albaya Mektup Yok, Başkan Babamızın Sonbaharı gibi kitapların analizi de eklenince, bu çağrı dayanılmaz oluyor.

Latin Amerika Edebiyatı’nın önde gelen eleştirmenlerinden biri olan Gerald Martin, Cambridge Üniversitesi yayını olarak basılan Gabriel Garcia Marquez’e Giriş kitabında, Marquez’in ayrıntılı biyografisinin yanı sıra tüm yapıtlarını yazıldıkları dönemle eş zamanlı olarak tanıtıyor, eserlerinin analizini yapıyor ve kıyasıya eleştiriyor.

Kaynakça:

  1. https://www.dr.com.tr/Kitap/Gabriel-Garcia-Marqueze-Giris/Edebiyat/Edebiyat-Inceleme/urunno=0001702247001

Leave a Reply