2002’den 2003’e geçerken, hiç kimse bu yılın ne kadar özel bir yıl olacağının farkında değildi. 2003’ü en hatırlanır kılan olay, Sertap Erener’in “Every Way That I Can” ile Eurovision’ı kazanmasıydı. Türkiye tarihinde bir ilkti ve bu nedenle 2003 asla unutulmadı. Ama en az Eurovision’ı kazanmak kadar büyük başka bir olay daha gerçekleşti o yıl, etkileri çok uzun sürecek ve belki de son bulmayacak bir olay…

Filenin Sultanları 2003 ile birlikte hayatımıza hiç çıkmamak üzere giriş yapıyordu. 2003 Avrupa Kadınlar Voleybol Şampiyonası Ankara ve Antalya’nın ev sahipliğinde eylülün son haftasında Türkiye’de gerçekleşiyordu. Bu turnuva Türkiye için çok büyük bir milat olacak ve çok uzun sürecek bir geleneğin temelleri bu şampiyonada atılacaktı. Türkiye tarihinde ilk kez finale yükseliyordu. Finalde Polonya ile karşılaşan milli takım 3-0 mağlup olsa da Filenin Sultanları gönülleri kazanmıştı. Sultanlar gönülleri kazanırken Türkiye de çok değerli bir de sporcu kazandı, bir yıldız, bir voleybol ikonu, örnek bir sporcu: Neslihan Demir. O sırada 20 yaşında olan Nesli (bu kendisinin takma adı) Türk voleyboluna ve tüm Türk spor camiasına damgasını vurdu yıllarca 2017-2018 sezonunun sonuna gelene kadar…

Sultanların 2003’teki başarısının ardından voleybola olan ilgi gün geçtikçe artan bir durum haline gelmişti. Aileler çocuklarını -özellikle kızlarını- voleybola yönlendirmeye başlamıştı. Voleybol topu peşinde koşan onlarca küçük çocuğa idolleri sorulduğu zaman tamamına yakını aynı cevabı veriyordu: Neslihan.

Filenin Sultanları ile tüm ülke gurur duyuyordu ancak Neslihan’ın yeri ayrıydı. Nesli’nin Vakıfbank’ta başlayan yolculuğu, İspanyol ekibi Spar Tenerife’de devam etti. 2008’de Vakıfbank Güneş Sigorta’ya geri dönüş yaptı. Burada geçen iki yılın ardından Eczacıbaşı Vitra ile kesişti yolu Neslihan’ın. Ayrılana kadar takımın kaptanlığını yaptı. Eczacıbaşı macerasında bir de Avrupa şampiyonluğu yaşadı. Ama Eczacıbaşı ile de vedalaşma vakti gelmişti. Sıradaki durağı son durağı olacaktı: Galatasaray. Voleybol şubesini güçlendirme hedefinde olan Galatasaray için Neslihan’ın gelişi paha biçilemezdi. Sarı-kırmızılılar ile anlaşmasına herkesten çok sevinen bir kişi vardı, Neslihan’ın kızı Zeynep. Yılardır altyapısında oynadığı kulüpte artık annesinin de oynayacak olması en çok onu sevindirmişti hiç şüphesiz. Bu konuya az sonra değineceğiz.

***

Voleybol sezonu Türk takımları için uzun sürer, özellikle de 2010 sonrası düşünüldüğünde. Her zaman üst sıralara oynayan takımlarda mücadele etmiş olan Neslihan içinde durum aynıydı. Yoğun geçen bir kulüp sezonu, ardından hız kesmeden gelen milli takım kampları ve performansından hiçbir şey kaybetmeyen bir Neslihan…

Solak bir pasör çaprazı, bir takım daha ne isteyebilir ki? Sol eli ile vurduğu mükemmel smaçları onu gözümüzde bambaşka bir noktaya koyan en önemli parçaydı. Solak olması sayesinde rakip bloğu oldukça zorluyordu Neslihan. Smaçlarının şiddeti ise her zaman çok yüksekti. Hatta bazen maç yayını sırasında toptan çıkan sesin duyulmasını sağlayacak kadar sert smaçlar vurabiliyordu. Smaçların sertliği elbette çok önemli ancak voleybol için en az smaç şiddeti kadar önemli olan diğer bir element topun nereye vurulduğudur. Neslihan’ın en iyi yaptığı işlerden biri de buydu. Gerek çapraza, gerek paralele oyun o sırada nereye vurulmasını gerektiriyorsa oraya vurma becerisine fazlası ile sahip bir voleybolcuydu Neslihan. Harika smaçlarının yanı sıra, doğru zamanda doğru yere bıraktığı plaseler ile de yıldızlaşıyordu 17 numaralı formasıyla. Ve tabii ki servisleri… Nesli servisleri o kadar sert kullanıyordu ki, pek çok kez servis sayısı almayı başarıyordu. Servis doğrudan sayıya dönüşmese dahi, şiddeti sayesinde karşılamayı zorlaştırıyor ve rakibin oyun planını bütünü ile bozuyor, kötü hücum etmesine sebep oluyordu. Ekran başında milli takımın maçlarını takip eden pek çok kişi, maç başlarken “Bizim Neslihan’ımız var.” düşüncesi ve bunun verdiği rahatlık ile izlemeye koyuluyordu maçı.

***

Harika bir sporcu olmasının yanında Neslihan bir anne aynı zamanda. Kadın, çocuk, kariyer üçgeninin sürekli olarak tartışıldığı bir ortamda, kariyerinde çizdiği başarılı profilinin yanı sıra anne olması ile de pek çok kişiye örnek olmuş bir isim Neslihan Demir. Nil Karaibrahimgil’in şarkısında dediği gibi “Çocuk da yaparım kariyer de.” diyenlerden oldu Nesli. Kariyeri için doğru olmadığını söyleyenlere en güzel cevabı ise doğum yaptıktan sonra bıraktığı yerden ve hatta çok daha ileri bir noktadan devam ederek verdi.

Yıllar boyunca defalarca milli takım formasını giyen, hem milli takım ile hem de oynadığı kulüp takımları ile sayısız başarıya imza atan Neslihan, bizlerden, evlerimizden biri oldu zaman içinde. Annelerin kızı, abilerin kardeşi, küçük çocukların ablası ve idolü oldu. Genç kadınlar için ise bir cesaret kaynağı… Bizi her zaman gururlandırdı Nesli. Her zaman gurur ve mutluluk ile giydi milli formayı. Bir çoğumuz için ise, onu 2012 Londra Olimpiyatları’nda, Türk Bayrağını taşırken görmek en gurur verici anlardan biriydi. Evimizin kızı sporcu kafilemizin en önünde bayrağı taşıyordu. Biliyorduk ki Nesli bunu sonuna kadar hak ediyordu.

2017- 2018 sezonunda, CEV Şampiyonlar Ligi’nde oynadığı üçüncülük maçının ardından gözyaşları ile veda etti Nesli aktif voleybol kariyerine. Onun vedası hepimizin içinde bir yerleri sızlattı. Bize bıraktığı anılar ve yıllar boyunca yaşattığı gurur var şimdi elimizde. Yıllar boyunca anlatılacak bir hikaye onunki, efsanevi bir hikaye…

İyi ki senin ile aynı dönemi paylaştık Demir Leydi. Bize kattığın her şey için teşekkürler.

Görseller

Kapak fotoğrafı: www.haberler.com

www.abcgazetesi.com

wowturkey.com

www.galatasaray.org

kelebekgaleri.hurriyet.com.tr

 

 

Leave a Reply