Diğer yazılarımdan farklı olarak BMW yazıma ikinci bir bölümle devam ediyorum. İlk bölümde 3 serisinin tarihinden bahsettim ve tasarım, motor, kullanılabilirlik gibi konuların üzerinde durdum.
Bu bölümde ise modelin “ULTIMATE DRIVING MACHİNE” adlı sloganı hak edip etmediği ve bütün bu donanımlarının sürücü üzerinde bıraktığı izlenimlere değineceğim.
Bilindiği gibi hemen hemen herkesin hayatta yapmak isteği ve ulaşmak için elinden geleni yaptığı bir şeyler vardır. Eğer bu şey bir araba ise çoğu zaman marka adı BMW ’dir. Model adı ise kişinin isteklerine göre değişir 116d , 320i ,525d diye devam ederek gider. Eğer bir otomobil fanatiği iseniz bu modeller M3 ya da M5’e kadar çıkar. Bugün testimize konuk olan araç tabii ki de bir M3 değil ama özünde aynı genleri taşıyan bir BMW yani “ULTIMATE DRIVING MACHİNE, BMW 320d xDrive, yani 184 beygirlik bugünlerde yollarda görmeye alışık olduğumuz performans manasında kilit model. Kilit bir model çünkü daha geçtiğimiz yıllara kadar küçük sınıf Hot Hatch Avcısı olarak biliniyordu.
Bugün ülkemizde performans aracı olarak görülen o kadar 320d-520d var ki artık bir aracın performans aracı olarak görülebilmesi için öncelikle 320d’den hızlı olması gerekiyor.
Peki bu çekici sedan gerçekten bahsedildiği gibi mi, iş benim gibi bir otomobil fanatiğine gelirse daha önce kullandığım 320i’den sonra anahtarı elime almamla birlikte kalp atışlarım hızlanıyor. Kapıyı açıyorum “M” logolu kapı eşiklerinden sonra M pakete özgü mavi dikişli alcantara kumaşlı koltuğumu ayarlıyorum.
İçeri oturduktan sonra yumuşak deri M direksiyonu kavrıyorum ve bu kadar basit görünen bir iç mekanın nasıl beni bu kadar tahrik ettiğini anlamaya başlıyorum.
Bu noktada BMW’in satış stratejisini de anlamaya başlıyorum. Özellikle yeni C serisinin konforuyla kıyaslandığında çok basit görünen bu iç mekan, aslında M deri direksiyonla, krom Joystick vitesle ve daha iyisiyle başka hiçbir modelde karşılaşmadığım sürüş pozisyonuyla tam da bir BMW kullanıcısının isteyeceği şekilde tasarlanmış.
Bilkent Doğu Kampüs kapısından çıkıyorum, adeta bir Golf edasıyla 70-80 km/h hızla M deri direksiyonu tutmanın keyfini çıkarıyorum. İlk izlenimlerin direksiyonun bir pamuk helva kadar hassas olduğu ve arabanın bu hızlarda duruyormuş gibi hissettirdiği. Sonra M direksiyon ve otomobilin içindeki “M” atmosferi beni tahrik etmeye başlıyor ve sport moda geçiyor bununla da kalmıyor şanzımanı manuel moda alıyorum.
İlk düzlükte ayağımla zemin arasında boşluk kalmadığını hissedene kadar gaz pedalını itiyorum ve dizel olmasına rağmen gelen tok devirlenme sesini dinlemeye başlıyorum. 2.viteste 4200 devir/dakikayı geçiyor ve devir kesicinin devreye girmesini bekliyorum ama şanzıman beni beklemiyor ve 4500 d/dk’da vitesi 3’e yükseltiyor, bu sırada yüzümde gülücükler belirmeye başlıyor.
Hızlı bir şekilde tepeye çıktıktan sonra yavaşça iniyorum ve geçtiğim yolların tamamını 184 beygiri kullanarak tekrar geçmeye karar veriyorum. Aşağı inip bir U dönüşü yaptıktan sonra şanzımanı D’ye alıp ilk başladığım yolun biraz aşağısından itibaren sport modda 184 beygiri son damlasına kadar kullanarak hızlanmaya başlıyorum. 6-7 saniye sonra ibrede 100’ü gördükten sonra önümde uzun bir düzlük olduğu görüp aynı tempo hiç hız kesmeden devam ediyorum. Her viteste 4200 d/dk’ya jilet gibi çıkarak vites değiştirdiğini bile hissettirmeyen şanzıman işini mükemmel yaparken ibrenin 145-148’leri gösterdiği sırada yolun sonunun geldiğini görüyorum. Ayağımı pedaldan çekerken 155 kilometre yazısını okuduğum araç, bu hızlarda Hyundai i20’nin 70 km le giderken verdiği hisse sahip. Böylece yollarda sabit bir şekilde 150 kilometreyle giden BMW’cileri anlamak kolaylaşıyor ve modelin bu hızlarda size verdiği güven ve sahip olduğu rafinelik onun neden bu kadar el üstünde tutulduğunu açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Araçtan inip geriye doğru bakıyorum, testten sonra bana verdiği hisler aklımdan çıkmazken kafamdaki cevapsız sorular yok oluyor ve paranın alabildiği en güzel makinelerden biriyle olmanın verdiği keyif, testten sonra bile gülücükleri yüzümden hiç eksiltmiyor.
O sloganını sonuna kadar hak eden, sizi bir yerlere hızlı ulaştırmakla birlikte ulaşımın kendisini eğlenceli hale getiren bir makine ve eski kasaları (E30-E36-E46-E90) gösteriyor ki her zaman öyle kalacak.