Paylaşılanların Birleştirici Gücü ve Sonsuzluk Üzerine: Yang’dan Sonra

Yang’dan Sonra, Kogonada’nın ikinci uzun metraj filmi. 96 dakika, sinematografi bakımından oldukça güçlü. Kamera, müzik ve renklerin kullanımı oldukça hoş. Ayrıca uzun süre sonra izlediğim en güzel açılış sahnelerinden birine de sahip.

Film belirsiz bir gelecekte artık yapay zekanın ve teknolojinin ete kemiğe bürünmüş haliyle insanların arasında yer aldığı hatta ailelerin bir parçası olduğu bir zamanda geçiyor. Bu ailelerden biri de Jake, Kyra, evlatlık kızları Mika ve bir yapay zeka – insan olan Yang’dan oluşuyor. Yang, Mika’nın Çinli olması ve köklerine yabancı olarak büyümemesi için alınmış olsa da bunun ötesine geçerek Mika’yı yetiştiren bir aile üyesi haline gelmiş. Özellikle baba karakteri olan Jake’in yerini doldurduğu göze çarpıyor.

Colin Farrel baba karakteri olan Jake’i canlandırmada oldukça başarılı. Kendi yerini alan Yang’in bozulmasından sonra karşılaştığı zorluklar, ailenin bir parçası olarak üstlenmesi gerektiği sorumluluklarla baş etme mücadelesini az söz çok mimikle oldukça iyi anlatıyor. Bu süreç içinde Jake, bir anın yaratım sürecinin ne kadar önemli olduğunu insan olmayan Yang’ın anıları sayesinde fark ediyor. Film, teknolojinin geldiği yeri distopik bir bakış açısından ele almak yerine anıların insanlara özel olmadığını ve yaratıcısı olan herkesi, her şeyi bir araya getirebileceği fikrini ve sonsuza kadar taşındığını temele alıyor.

Açılış sekansından sahneler.

Jake Yang’i tamir ettirmeye çalışırken onun anılarına erişim imkanı veren bir parçayla karşılaşıyor. Bu parça bir nevi Yang’ın anı kutusu. Onun biriktirdiği kesitleri bu parça yardımıyla Jake ile beraber izlerken filmdeki her karakteri de yakından tanımaya başlıyoruz. Özellikle Jake ile Yang’ın çay hakkında ettikleri sohbet Jake’i farklı bir ışıkta görmemizi sağlıyor.

Bir fincan çay dünyayı içine alabilir mi?

O zamana kadar ailesinden kopuk ve Yang’ın boşluğunu doldurmuş olmasından rahatsızlık duymayan bir adamın portresini çizen Jake savunmasız bir yönünü gösteriyor. Bu sahne filmin ana noktalarından biri çünkü sürecin sonuçtan daha önemli olduğu somutlaştırılıyor ve sonsuzluğun anlarda gizlendiği anlatıyor. Söz konusu kesitte bir çay dükkanı sahibi olan Jake, çay demlemenin gerekliliklerini yerine getirirken Yang ona sorular soruyor. Jake çayın tadından daha çok demleme sürecinden zevk aldığını dile getirirken Yang ise çayla ilgili bilgilerini ortaya koyuyor. Bir fincan çay birçok şeyin hatırlatıcısı oluyor. Jake çayın tadını Yang’a anlatırken bir belgeselden alıntı yaparak bir fincanın bir çok anın hatırlatıcısı olabileceğini söylüyor. Yang’ın Jake’in çayla olan kurduğu bağa imrendiğini çayın kendisi için sahip olduğu bilgilerden daha fazla anlam ifade etmesini dilemesinden anlıyoruz. Bu sayede Jake farkında olmadığı bir şeye sahip olduğunu fark ediyor: yaratım gücüne.

Filmin bir diğer önemli sahnesi de Yang ve Kyra’nın her sonun yeni bir başlangıç anlamına gelip gelmediğine dair konuştukları kesit. Kyra Yang’in kelebek koleksiyonunu incelerken Yang ona kelebekler hakkında bildiklerinden bahsediyor. Bunlardan biri de Lao Tzu’dan:

Eski Çin filozofu Lao Tzu bir keresinde şöyle demişti: “Tırtılın sonu denilen şeye, dünyanın geri kalanı kelebek diyor.”

Kyra her sonun bir başlangıcı mı temsil ettiği konusunda Yang’ın fikrini soruyor. Bunun üzerine Yang bu şekilde inanmaya programlanmadığını belirtiyor. Kyra ise bu fikre inanmak istediğini ve insanların belki de bu şekilde inanmaya programlandığını söylüyor. Ve bunun insanların için en iyisi olduğundan emin olmadığını da ekliyor. Bundan sonrasında Yang dürüst olma izni alarak insanların sonda bir şey olmamasından korktuğunu belirtiyor. Kendisi için sonda bir şey olmasının önemli olmadığını söyleyerek bunu ortaya koyuyor. Kyra ise bunun onun üzüp üzmediğini soruyor. Çünkü bu onu, biz insanları üzerdi. Bir şeylerin bitmesi, bir anın, yaşamın, yaratılanın sonu olması zaten üzücüyken bunun bir nokta anlamına gelmesi fikri ağır geliyor ya da hiçbir şey ifade etmeyecek olması.

Yang’dan Sonra, insan olmanın temellerini bir yapay zeka üzerinden anlatırken anların sadece insan merkezinde değerlendirilmesinin de yüzeyselliğine değiniyor. Jake ve Kyra’yla sohbet ederken Yang için üzülüyoruz, onunla empati kuruyoruz. Bu ailenin önemli bir parçası olmasına ve beraber bir sürü anı yaratmalarına rağmen önyargıyla karşılaşmasına sinirleniyoruz. Onun yalnız hissedebileceğini düşünüp üzülüyoruz. Anılarında bağ kurabildiği başka birini görünce seviniyoruz. Aslında anların bizi sadece birbirimize değil, o anın içinde olan her şeyi birbirine bağladığını fark ediyoruz. Bir bir an bitebilir, bir yaşam sona erebilir fakat hepsi de sonsuzluk içinde yeni bir başlangıç anlamına gelmektedir, Yang’ın sonunun geride kalanlar için yeni bir başlangıç olması gibi.

Resimler Google görsellerden alınmıştır.

Leave a Reply