Yaz stajlarının en güzel tarafı nedir bilirsiniz: çalışmalarınızla meşgulken aynı anda tatil yapmak, yeni bir ülkeyi gezmek ve onun tarihi ile kültürünü öğrenmek. Ben de son seneme geçmeden önce bu hakkımı İsveç’in Uppsala isimli şehrinde kullandım ve bu İsveç deneyimimi, sizler için yararlı bir yazı dizisi haline getirmeye karar verdim. İlk bakışta herkesin de ortak fikirde olduğu gibi İsveç’in, Dünya üzerindeki doğal zenginliklerin en fazla olduğu ülkelerden biri olduğunu belirtmek yerinde olacaktır. Yaz olması nedeniyle üzücü bir şekilde kuzey ışıklarını görmeyi kaçırmış bulunsam da İsveç’in tüm yeşiline ve doğal hayatına tanıklık etmekteyim: yeşil Viking arazileri, pastoral hayat, kuzeyin ünlü sığınları(Moose isimli geyikler)… Her ne kadar İsveç’in doğası ve güzelliği ön planda görünse de bu yazı dizisinde size İsveç’in çoğu insan tarafından görülemeyen arka planını tanıtacağım: bilimdeki yerini.
Yazı dizimin asıl konusunun derinlerine inmeden önce yazı dizisinin ilk bölümü olarak moleküler biyoloji ve genetik bölümünde okuyup ileride yaz stajlarını yapacak olan arkadaşlarıma tavsiyelerde bulunmak isterim.
Yaz stajı macerasının en zor kısmı, güzel ve kaliteli bir yere kapak atmak ve maalesef, bu o kadar da kolay değil. İlk yapmanız gereken erkenden, dünyanın birçok yerinde gitmeyi düşündüğünüz yere başvuru maillerinizi atmaya başlamanız. Size tavsiyem, en geç ocak ayından itibaren mail atmaya başlamanız olacaktır. Gerçekten, sakın oturup tembellik etmeyin, çünkü sonra stajsız kalıverirsiniz. Şahsen ben, çok yakın bir dostumun bana sürekli tembihlemesine rağmen akıllılık edip maillerimi marttan itibaren atmaya başladım. Gelen cevaplar da hayliyle yerimiz doldu içeriğindeydi. Neyse ki son dakika çok istediğim bir enstitüye rahatça kabul edildim ki bunu orada çalışılan konuya çok fazlaca hakim olmama borçluyum. Diyeceğim o ki, işinizi şansa bırakmayın ve başlayın mail atmaya. Sakın aynı enstitü ya da departmandaki hocalardan ikisine aynı anda mail atmayın. Önce birine mail atın, kabul almazsanız sonra diğerine.
İkinci olarak yapmanız gereken ise çalışmak istediğiniz konuyu belirlemek arkadaşlar. Bilirsiniz, genetik okuyorsanız, başta Bilkent olmak üzere birçok üniversitedeki öğretim görevlisi sizi sürekli kanser ve immünoloji gibi alanlara yönlendirme eğilimindedir. Benimle zıt düşünen varsa lütfen bölümümüzün kadrosuna baksın. Öncelikle, Bilkent genetiğin, Türkiye’nin en iyi genetik bölümü olduğu ve bu alanda en iyi eğitimi verdiği değişmez bir gerçektir; benim gözümde aksini iddia etmek veya kanıtlamak zordur. Öte yandan, buzdağının görünmeyen kısmına bakacak olursak da maalesef kötü bir özelliğiyle karşılaşırız: çalışılacak alan yetersizliği. Dürüst olmam gerekirse, ileride çalışmayı düşündüğüm evrim, kök hücre veya gelişim biyolojisi hariç kanser ve immünoloji görmek bir eksi benim gözümde. Benim gibi düşünüyorsanız size tüm denilenleri unutun; çünkü her ne kadar otorite olmasam da bu konuda size hayli yardımcı olacak ve göreceli olarak daha gerçekçi sözlerim var. Öncelikle bir genetik öğrencisi olarak birçok farklı alanda “baba” gibi laboratuvarlar ve enstitülerde staj yapabilirsiniz; mesela, bu alanın en çok para getiren alanlarından biyoinformatik, kök hücre ve gelişim biyolojisinde… Göreceli olarak çalışması çok daha zor alanlar olsa da tıbbi uygulamaları yüksek olduğundan kanser ve immünoloji çalışmak istemeyen arkadaşlarıma alternatif gibiler. Tabi, bu alanlarda çalışmak da zorunda değilsiniz: sırf zevkiniz ve biraz da eğlenmek için çok uç alanlardaki yerlere de başvurabilirsiniz. Mesela, benim staj için başvuru maili attığım yerler arasında foklar üzerine deniz genetiği, ren geyikleri üzerine popülasyon genetiği ve primatlar ile sinirbilim çalışan gayet havalı enstitüler vardı. Ben mi? Ben de ülkemizde ne yazık ki hiç dikkate alınmayan evrimsel biyoloji alanında staj yapıyorum. Fosiller ve DNA ile aynı anda oynayıp kendinizi Jurassic Park’ta hissetmek nasıl bir şey tahmin edemezsiniz. Diyeceğim o ki, sınırlarınızı aşın, dışarı çıkın ve farklı alanları keşfedin. Tabi biraz da gerçekçi olmak gerek; çünkü staj elinize az geçen bir fırsat bu yüzden gideceğiniz yerin ileride çalışmayı istediğiniz konularla ilgili bir yer olması çok faydalı olacaktır. Kim bilir, belki sevdiğinizi düşündüğünüz konuyla o kadar da ilgilenmediğinizi fark edecek ve karar değiştireceksiniz ki bence yüksek lisans başvurularınızdan önce bunu fark etmek gayet yararlı olacaktır.
Düşünmeniz gereken üçüncü şey ise o da kesinlikle sevdiğiniz veya ileride yurtdışında yaşamak gibi bir planınız varsa o olası ülkelerden birine gitmek. Bu size ilerisi için iyi bir simülasyon gibi olacaktır veya en azından eğlenceli bir tatil. Kendi adıma, Tolkien’in evi olan İngiltere ve İskandinav kültürünün merkezi İsveç gibi hayat standartları yüksek kuzey ülkeleri staj seçimi yapmamda çok yardımcı oldu. Bu arada staj için bütçenizi sakın gözden geçirmeyi unutmayın; yoksa gerçek anlamda ağlarsınız. Yurtdışı pahalı -tabi, orada yaşayan için normal- ve sevgili okulumuzun öğrenci işleri, size Erasmus bursunuzu geç vermekte çok kararlı olacak: ben haziranın başı gibi çıktığım stajıma burs desteğini yaklaşık bir ay sonra aldım. Tabi, burs başvurusu sürecindeki çileye hiç girmek istemiyorum, bir taşın sabrını diliyorum size. İşin şakası bir yana kesinlikle önden biraz para biriktirin ve bunu yaparken de gideceğiniz ülkenin para birimi ve döviz gibi unsurlarını göz önünde bulundurun. Gittiğiniz ülkede de kendiniz yemek yapın; yapmayı bilmiyorsanız da öğrenin. İnanın bana, hayat kurtaracaktır.
Son tavsiyem ise kalacak yer problemini erkenden çözmeye başlamanız gerektiği. Sakın ola ki gideceğiniz yerin yurtlarında kalma gibi bir yanılgıya kapılmayın. Yabancı okulların çoğu dışarıdan gelen öğrencilere yurtlarını vermiyor ve verse bile otel fiyatından fazla oluyor. Yapmanız gereken, çalışacağınız yere yakın bir yerde cebinize uygun bir kirada ev bulmak. Bunun için kabulünüzü alır almaz hemen oturup internette araştırmaya koyulmanız gerek.
Tüm bunları yaptıktan sonra gerisi ise sizi bekleyen çok güzel bir yaz stajı deneyimi olacaktır. Gideceğiniz yerde iyi ve sıkı çalışın ki bu sizin referansınızı da olumlu etkileyecektir. Gittiğiniz zaman daha ilk günden farklı bir havayla karşılaşacaksınız. Şaşırmayın derdim ama elinizde olmayacak. Mesela, yurtdışında size bilim insanı olarak çok daha fazla değer veriyorlar. Çalışma ortamları çok daha özgür ve rahat. Mesela, gözetmenlerimin ve profesörümün bana sıradan bir stajyer/lisans öğrencisi gibi davranacağını beklerken bir master/doktora öğrencisi gibi muamele görünce biraz şoka girdim, iyi anlamda tabi. Lafı çok da uzatmayacağım; çünkü “spoiler” vermek istemiyorum ki size de keşfedip tanık olacak şeyler kalsın. Yazı dizimin ikinci bölümünde artık İsveç’in bilimdeki önemini anlatmaya başlayacağım; takipte kalın.
ferhat bostancı
başvuru yaptığınız yerlerin bi listesini alabilirmiyiz
Muhammet Bahadır
Merhaba, çok güzel bir olay olmuş gerçekten. Ben work and travel yapacaktım ama bu tür konuları görünce vazgeçtim. Kesinlikle yurtdışı stajı yapmak istiyorum. İTÜ,ODTÜ,Bilkent vs. üniversitelerde değilim. %100 ingilizce bir üniversitedeyim ingilizcem C1 seviyesinde sürekli geliştiriyorum sizce kabul edilme ihtimalim var mı? Bir de ben 1.sınıfın sonunda yapmak istiyorum zorunlu staj yok sizce olur mu?