Bir önceki yazımda tarımın öneminden ve bugün ki konumundan bahsetmiştim. Ek olarak Türkiye’nin tarımdaki pozisyonundan ve buna bağlı olarak ana başlıklar halinde sorunlarından bahsetmiştim. Bu yazımda ise, bu sorunları daha detaylı biçimde inceleyip, sorunları çözmek için neler yapılabilir onlardan bahsedeceğim.
Sorunlar
Diğer yazıda bahsettiğimiz temel sorunları ele alacak olursak , başlıca sorunlardan biri olarak, tarımda eğitimin yetersiz olması ve kalifiye eleman kullanımının az düzeyde olması söylenebilir. Türkiye’de tarım arazilerinin büyüklüğüne göre dağılımına baktığımızda, pastanın en büyük payını küçük üreticilere ait arazilerin aldığını görebiliriz. Rakamlarla verecek olursak, üreticilerin %92’lik kısmı küçük üretici konumunda bulunmaktadır. Küçük üreticilerin birçoğu, eğitim konusunda yeterli düzeyde bulunmamakla birlikte, teknoloji ve kaliteli gübre, ilaç, akaryakıt vb. kullanımının maliyetinin yüksek olması sebebiyle, klasik yöntemli ve düşük verimli yöntemler kullanıyor. Ayrıca Ziraat Mühendisliği konusunda da eğitimin yeterli düzeyde olmaması, verimin düşük olmasına, haliyle tarım ekonomisinin şu anki konumuna sebebiyet vermektedir. Devletin Ziraat Mühendislerine yeterli iş alanı açmaması da tercih edilen sektör olmamasının, haliyle eğitimin yeterli olmamasının sebeplerindendir diyebiliriz. Hükumetin 2009 yılında hazırladığı Tarım ve Gıda Bakanlığı Yasa Tasarısı’na göre siyasal mezunu, hukuk mezunu, işletme ve iktisat mezunu kişiler de ‘Tarım Uzmanı‘ olabilir. Kısacası, “neden” sorusunu çok da derinde aramaya gerek yok.
Temel problem olarak göze çarpan diğer bir konu ise planlama diyebiliriz. Toprağın aşırı kullanılması ve kirlenmesi, erozyon, yeterli sulama imkanlarının olmaması ve bu sebeplerden verimin düşük olması, planlama eksikliğinin ve yanlışlığının sonuçları olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca, devletin üreticiye verdiği desteklerin doğru ve yeterli olmaması da önemli bir planlama sorunudur. Vergi oranlarından örnek verecek olursak, AB şeker ithaline %200 vergi uygularken, bizde bu oran %135’e çekilmiş. Ek olarak, AB şeker pancarı için 472 euro/ton destek verirken, bizde sadece 172 euro/ton veriliyor.
2003 yılında, tarım ürünlerine verilen destek çekilerek, üretim başına değil de ekim alanına göre Doğrudan Gelir Desteği verilmeye başlanmış ve de bu destek 500 dekardan büyük arazilere verilmiyor. Bu da yukarıda bahsettiğimiz küçük üretici olma sorununu doğuruyor; çünkü destek alabilmek için arazi paylaşımına gidiliyor. Bunun dışında, Miras hukuku da üzerinde durulması gerekilen diğer bir planlama konusu. Miras hukuku sebebiyle araziler paylaştırılıyor ve giderek küçülüyor. Yine bunun sonucunda, küçük üretici olma problemiyle boğuşmak zorunda kalıyoruz.
Kooperatifler, tarımda önemli bir role sahiptir. Büyük kısmı küçük ölçekli arazilere sahip üreticilerden oluşan ülkemiz için kooperatifleşme, birlikte büyüyüp pazarda söz sahibi olabilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Ne yazık ki ülkemizde kooperatif eksikliği çokça hissedilmektedir. Bu da organizasyon sıkıntısına sebep olmakta ve ülkemiz tarımda kural koyucu değil, kurallara uyucu olmak zorunda kalmaktadır. Üreticimiz de Ticari Tarım yapmak yerine Geçimlik Tarım yapmak zorunda kalıyor. Haliyle de geçim sıkıntısından köy yaşamı cazip gelmemekte artık ve tarıma olan ilgi azalmakta. Bunları, tarım ekonomimizin neden yeterli oranda büyüyemediği sorusuna cevap olarak verebiliriz.
Ne Yapılmalı
Tarım ekonomisinde, arzu edilen büyüme rakamlarına ulaşmak ve istikrarı sağlamak adına devletin yapıcı ve düzenleyici rolü büyük önem taşımaktadır. Öncelikle, devletin vergi sisteminde yapılacak düzenlemelerle üreticiyi yönlendirmesi ve teşvik etmesi gerekiyor. Çiftçiler için akaryakıttan ÖTV alınmaması buna örnek olarak verilebilir. Ayrıca, üreticiye yapılan Doğrudan Gelir Desteği uygulamasında düzenlemeler yapılmalı. Her bölge ve her ürün için dekar başına aynı desteği vermek yerine, doğru ürünlerin doğru yerde daha verimli biçimde yetiştirilmesi adına, verilen desteği bölgesi ve ürününe göre düzenlemeli. Bu sayede, popülist ürünlerin üretilmesi sonucu ortaya çıkan, pahalı ürünlerdeki gereksiz stok ve ucuz ürünlerdeki üretim yetersizliği sorunlarının önüne geçilmiş olur.
Bununla birlikte, üretim standartları belirlenerek, ürünlerin kalitesinin artırılması sağlanmalı. Bu sayede, pazarda kendimize daha güçlü bir pozisyon sağlayabiliriz. Ayrıca bölgesel planlamalar yaparak , bölgeler arası farklılıkların ortadan kaldırılmasına, göç probleminin de önlenmesine katkıda bulunulabilir. Köy yaşamındaki sosyal yetersizliklerin, köylünün kente göç etmesine, dolayısıyla tarımdan uzaklaşmasına sebep olduğu düşünüldüğünde, köylerde eğitim, sağlık, ulaşım vb. gibi alanlarda yapılacak sosyal düzenlemeler de tarımın gelişmesine katkıda bulunacaktır. Küçük ölçekli arazilerin payının artması engellenmeli, miras hukukunda da çeşitli düzenlemeler uygulanmalı.
Üreticilerin birlikte ve planlı hareket edebilmeleri adına, kooperatiflerin sayısı artırılmalıdır. 2008 verilerine göre, dünyanın en büyük 300 kooperatifinin cirosu 1.6 trilyon dolar olarak belirlenmiş. Bu veriler, kooperatifleşmenin önemini açık şekilde ortaya koyuyor.
Özet olarak, tarım ekonomisi açısından şu anki konumumuz pek iç açıcı olarak görülmese de, yapılacak uzun vadeli ve sağlam planlamalarla, gelecekte daha da değer kazanacak olan tarım sektöründe çok daha iyi konumda olabiliriz.
kaynaklar
-http://www.agroworlddergisi.com/gercekleriyle-turkiye-tarimi/
-http://edergi.sdu.edu.tr/index.php/zfd/article/viewFile/256/262
-http://www.ufukotesi.com/yazigoster.asp?yazi_no=20080599
-http://www.turkmeclisi.org/?Sayfa=Gorusler&Git=Gorus-Goster&Baslik=tarimBaslik2=ulkemizde-tarimin-durumu-nedir-ve-nasil-olmalidir-&Baslik3=temel-gida-maddeleri-de-elimizden-aliniyor&AKat=10&Kat=27&Grs=622
-http://www.bilgiustam.com/turkiyede-tarim/
-http://www.dunya.com/yuzde-100e-yakini-kayitdisi-calisiyor-243383h.html
-http://toprakradyotv.com/care-kooperatiflesme/