Elimden geldiğince bazı yazılarımda ekonomi ile farklı disiplinleri bağdaştırarak çıkarımlarda bulunmayı ve sentez bilgiler elde etmeyi arzularım. Bu sefer ki yazımda da ilginç bir konuyla sizlerleyim. Çoğumuz sosyal bilimler dalları arasındaki ilişkileri ya bilmez ya da gözardı eder. Örneğin ekonomiyle ilintili hangi dallardır dersek sanıyorum siyaset, sosyoloji, uluslararası ilişkiler, hukuk denilecektir. Halbuki psikoloji bilimiyle ilgilenince ne kadar da ilişkili olduğu görülecektir.

Kendini gerçekleştiren kehanet diye bir şey duydunuz mu hiç veya haberdar mısınız? Cevabınız ne olursa dh-kendini-gerc%cc%a7ekles%cc%a7tiren-kehanetolsun şaşırmayacağım çünkü kendimize yabancılaşmamız bilinçten bağımsız yaşamamıza sebep oluyor ve merak etmez hareketlerle yaşamımız etrafımızda gelişen hadiseler sayesinde sürüp gitmektedir. Tanıma bakarsak, olması düşünülen bir durumun gerçek olma eğilimiyle birlikte gerçekleşmesidir. Örnekler verecek olursak; bugün kesin başıma bir şey gelecek dediğinden sonra kötü bir haber olduğunda ben demiştim lafına getirilmesi, bu derbi maçı gergin atmosfer altında oynanacak diye maç öncesi yorum yapılıp o derbide bir kavga çıkması, beklentisi sonrası gelen zamlar… Örnekler daha da çoğaltılabilir. Sosyal bilimlerde yapılan büyük hatalardan birisi de olaylara bakıp olasılıkların ortaya konulmasını müteakip tabiri caizse eklektik görünen lakin iptidai özelliği gösteren bir çok yorum vardır ve insan farkında olmaksızın kötü olana yönelim gösterir. Mesela kriz kapıda diye bir söylenti yayılsın, herkes korumacılığa çekilir böylece ekonomik döngü sağlanmaz, sıcak paraya en ihtiyaç varken sağlanmaz ve haliyle resesyon olur. Benzer bir durum 15 Temmuz darbe girişiminin ilk başlarında oldu. Bazıları kaosu ve sıkıyönetimi düşünerek erzaklar, nevaleler aldılar ve bankadan para çektiler. Bunun yerine inisiyatif alınmayıp razı olunsaydı, dıştan gelen bir uyarıcıya karşı boyun eğmiş olsaydı hem bu darbe gerçekleşir hem de korkulan durumların hepsi olurdu. işte anlatmak isteğim tam da budur. Teorinin kurucusu Robert Merton bu teorisini aslında yanlış olarak görür fakat bunu doğru yapan ironik bir şekilde kendini doğru olarak gerçekleştirmesini sağlayan insanoğlunun yine kendisidir. Neye odaklanacağımız çok önemli… Durumun farkında olanlar erken davranırlar ve büyük kazanç sağlarlar özellikle kaos zamanlarında ki bunlar da spekülatörlerdir.

Örneğin Karl Wallenda adında bir ip cambazı senelerce başarılı gösteriler yaptıktan sonra ipten düşerek hayatını kaybetmiştir. Ölümünden sonra eşi tarafından yapılan açıklamaya göre Karl Wallenda’nın, düşmeden önceki üç ay boyunca tek düşüncesinin ipte yürümek yerine ipten düşmek olduğu ortaya çıkmıştır. Tüm enerjisini ipte yürümek yerine ipten düşmemek üzerine yoğunlaştırmıştır. Çünkü korkusu ona bunu yaptırmıştır ve kehanetin gerçekleşmesine neden olmuştur. İnsan özne olup nesne olmaktan sıryıldığında asıl etken ve bağımsız olacak ve öyle kalacaktır. Bu sayede de ne dıştan gelen ne de içten gelen bir uyarıcı onu maniple edebilecektir. Aynı durum devletler için de geçerlidir. Kendi olabildikleri anda kehanetleri boşa çıkaracaktır. Türkiye de bunu yapmaya çalışmaktadır fakat kırılgan bir ekonomik yapıya sahip olmasına karşılık görüldüğü gibi çabuk etkilenen bir yapısı yoktur; olsa bile dengelemeyi başarabilmesinin ne kadar önemli olduğu da bazı hedeflemelerin altında olsa bile göz ardı edilmemelidir.

Her birey kendisini sosyal hayatta hatta etki edecek önemli bir unsur olarak gördüğü vakit kehanet dediğimiz olumsuz kavram kendisini olumlu atfedeceğimiz bir unsura dönüşür ve gerçekleşir. Girişimcilik tam da bu noktada ortaya çıkmıştır. Yazıdaki amacım bir nebze olsun bu kendini gerçekleştiren kehanet kavramına aşina olmanızı sağlamak ve farkındalığınızı artırmaktı. Bir sonraki yazımda bunu daha da detaylandıracağım.

 

 

Kaynakça:

degisimehazırım.com

 

 

 

Leave a Reply