Ülke gündeminin uzun süredir açlık duyduğu türden bir gelişmeyle kapattık 2019 yılını. Dolaşıp duran bir söylentiydi. Ne olacağına dair bir fikre sahip olunmasa da zaman zaman sohbetlerde kendine yer edinen bir tartışma konusuydu. Olayın bilinmez yanı, hakkında üstü kapalı şekilde verilen iddialı demeçler oluşan merakı körüklüyordu… derken çıktı karşımıza “milli gururlar” listemizin en yeni üyesi, TOGG.
Reddetmesi biraz zor olsa gerek, sanırım görseliyle ilk karşılaştığımızda hepimiz oldukça şaşırdık ve de çok beğendik. TOGG hem tasarım bakımından hem de teknik özellikleri açısından beklentilerin fazlasıyla üzerindeydi. Güzel haberler, gurur duyulacak, özgüvenli hissedeceğimiz gelişmeler konusundaki yoksunluğumuz adeta bir günde son buldu ve TOGG kısacık bir zaman içerisinde milli bir kahraman imgesi haline geldi. Etkileyici tanıtım filmi, iddialı özellikleri ve çarpıcı tasarımı TOGG’un ilgilerin ve övgülerin odağı olması konusunda gayet başarılı olmuştu.
TOGG’un tanıtımı ülke gündemini çeşitli kollardan ilgilendiren bir hadise. Bu yüzden değerlendirmesi ve tartışması yapılırken oldukça kapsamlı bir araştırma süreci gerekiyor ve aynı zamanda cevaplanması gereken, birbiri ardından gelecek olan sorular silsilesi de hiç azımsanmayacak düzeyde. Bu yüzden, şunu belirtmemde fayda var ki bu yazıda TOGG’a olabildiğince ekonomik bir çerçeveden yaklaşıp birtakım uzman görüşlerinin de desteğiyle bir değerlendirme yapmayı amaçlıyorum. Takdir edersiniz ki teknik, siyasi, çevresel vb. boyutları hakimiyet alanımın ve yetkinliğimin dışına çıkmakta…
Gelelim TOGG’un yarattığı izlenimlere ve uzmanların ilk görüşlerine. TOGG’un şüphesiz ki bizi en çok ilgilendiren kısmı “yerli ve de milli” oluşu, en azından bu şekilde lanse edilişiydi. Yerli ve milli olarak da kendimize olan güvenimiz çok üst seviyelerde olmayacak ki TOGG’un yaratmış olduğu ayakları yerden kesen ilk izlenimin arka planı hemen bir şüphecilikle irdelenmeye başlandı. Sonuçta ortaya çıkan savlardan en önemlisi aracın tasarımının İtalyanlar tarafından yapıldığı veyahut daha önceden Hong Kong’da bir otomobil fuarında oldukça benzeri bir tasarımın görücüye çıktığıydı. Yani söylentilere göre TOGG yeteri kadar yerli ve milli değildi. Bu tür iddialar TOGG’un CEO’su Gürcan Karakaş tarafından açıklığa kavuşturuldu: TOGG’un tasarımı ve üretimi ilk olarak İtalya’da yapılmış olsa da planlanması ve karara varılması bir birlik içerisinde, hedef kitlenin beğenileri ve kriterleri doğrultusunda özgün olarak gerçekleştirilmişti. Seri üretime geçildiği andan itibaren de yurtdışına bağımlılığı minimuma inecekti.
Olayın ilk izleniminin verdiği romantizmden biraz kurtulup şöyle ciddi ve realist bir biçimde düşünüldüğünde TOGG’un başrolü olduğu senaryoda birtakım önemli kopukluklar olduğu göze çarpıyor. Bunun en önde geleni seri üretimini ilgilendiren malum 5N1K soruları. Sıfırdan yerli bir otomobil üretimi konusunda fazla bir deneyime sahip olduğumuzu iddia edemeyiz. Bu sebepten ötürü, böylesine büyük bir projeyi – ki altını da çizmek gerekiyor TOGG normal bir konvansiyonel araç değil, elektrikli bir araç – heyecanı bir kenara bırakıp tüm boyutları ile ele almadan gerçekleştirmeye kalkışmak sağlıklı sonuçlar doğurmayabilir. Dolayısıyla bu yeni teknolojinin seri bir şekilde üretime geçmesi hangi koşullarda ve nasıl gerçekleşecek? Yapılan açıklamalar TOGG’un üretimine 2022 yılında başlanacağı yönündeydi. Aradaki bahsi geçen iki sene, büyük bir fabrikanın kurulup gereken tüm sermayenin sağlanması ve sağlıklı bir üretime geçilmesi için yeterli görülmüş. Henüz bu sürecin nasıl gelişeceği, finansmanın sağlanmasında nasıl bir yol izleneceği net bir şekilde görünür değil. Devletin büyük bir destekte bulunacağı kuşkusuz iken bu harcamanın telafisinin başka şeylere olan fedakârlıklarımız ile üstlenilebileceğini de akıldan çıkarmamak gerek.
Aslında bu yeni aracımıza yerli ve milli damgasını vurmadan önce ne tasarımına ne de söylentilere bakmak gerekiyor. Önceden de değindiğim üzere TOGG bir elektrikli araç olarak pazara girmeye hazırlanıyor. Bu demek oluyor ki halihazırda ülkemizde üretilmekte olan otomobillerden oldukça farklı bir teknik yapıya sahip olacak. Bunun için temel motor parçalarının ötesinde bir elektrik motoru ve pil gerekmekte. Aracın birçok kısmını yerli ve milli esaslarda üretebildiğimizi varsayarsak bu pil ve motoru üretebilecek yeterli teknik kapasiteye ülkece sahip miyiz sorusu ortaya çıkıyor. Eğer buna cevap “hayır” ise yine bir şekilde bunun dışarıya bağımlı bir üretim olacağı gerçeğiyle yüzleşmek durumundayız. Bu tür bir motorun, özellikle kaliteli türden olanını dışarıdan ithal edilebileceği belli başlı adresler mevcutsa da bu geniş ölçekte düşünüp her birim milli araç için maliyet bir hayli artacak gibi gözüküyor. Eğer ki bu teknolojiyi kendi kendimize üretebileceğimizi düşünüyorsak, yani en azından planı şu ana kadar bu varsayım ile yapıldıysa, buna sağlam bir kanıt gerekmekte. Öte yandan ileri bir teknolojiyi tamamen milli olarak geliştirmek için de 2 yıl, belki çok daha az bir süremiz var. Yeterli mi?
Olayın bir sonraki aşamasına doğru gelelim. TOGG’un seri üretiminin iç ve dış pazarda ne ile karşılaşacağını düşünmek zorundayız. Doğal olarak tanıtımını izleyen dönemde TOGG Türk vatandaşlarını etkilemeyi fazlasıyla başardı. Ancak ortada henüz herhangi bir üretim ya da öngörülen bir fiyat olmadığı (birtakım söylentiler 200 bin ile 300 bin TL arasında olacağını iddia etmekte) için tam olarak nasıl bir talep ile yüzleşeceğini de net olarak göremiyoruz. Fiyatın günümüz otomotiv piyasasındaki muadili araçlar ile kıyaslandığında oldukça yüksek bir banttan başlayacağını tahmin edebiliriz. Eğer ki önceden söz ettiğimiz üretim sürecinde dışa bağımlılıktan kurtulunamadığı sürece de bu fiyatın daha da artması işten bile olmayacaktır. Bunun yanında TOGG’un hem iç pazarda hem de dış pazarda rekabetçi bir otomobil olacağı şeklinde oldukça güçlü inançlar da yok değil. Bu noktada yine bir miktar gerçekçilik şart hale geliyor. Öyle ki, TOGG’un 150.000 adet üretileceği yönünde bir açıklama var. Makul bir sayı hedefi gibi gözüküyor. Ancak alım gücü gittikçe kısılmış Türk halkının bu 150.000 adedin tamamını alıp alamayacağı belirsiz. Nitekim TOGG piyasaya sürülen sayılı tam tamına Türk otomobillerinden biri olacak. Yıllardır alışılmış ve güvenle kullanılmakta olan taşıtların yerine TOGG’un tercih edilmeye başlanması ortalama bir Türk tüketici açısından azımsanmayacak bir risk almak anlamına geliyor. TOGG için sadece bir seferlik bir satış planlanmadığı üzere, içeride yaratılacak talebin sürekli bir halde olması da gerekli gözüken hususlardan bir tanesi. İlk elde planlananı karşılayan ancak devamında sürekli açık veren bir satışın arzulanması mümkün değil.
Yeterli sayıda tüketicinin bu riski alıp milli araca bir şans vereceğini varsayarsak, eğer TOGG dış pazarda da bir yer sahibi olmayı amaçlıyorsa bu az önce bahsettiğimiz riski birkaç kat artırmak gerekiyor. TOGG’un bir elektrikli otomobil olarak yarışacağı belli başlı markalar ve onların halihazırda domine ettikleri bir dünya pazarından söz ettiğimizde buraya yeni giren bir Türk modelinin tercih edilirliğini sorgulamadan edemiyoruz. Gelişmekte olan veya gelişmemiş ülke pazarlarına yönelik bir ticari planlama belki bir nevi daha tutarlı olurmuş gibi gözükürken 150.000 adet üretimin yaklaşık ne kadarlık bir payının dışarıya satılacağının da kararının verilmesi gerekiyor. Bunu da TOGG türünden bir araca olan talebin hedef pazarlardaki analizi ile yapılabileceğini söyleyebiliriz. Bunun henüz netleşmesi elbette ki mümkün değil, öncelikli olarak otomobilin ülkemiz içerisinde nasıl bir talep yanıtıyla karşılaşacağını görmemiz gerekiyor. Ancak bu durum istenen sınırlar içerisinde gerçekleşirse TOGG’un bir uluslararası ticarette yer alması ve bir başarı haline gelmesini tartışabilir konumda olacağız.
Bir araç üretmek, bir marka oluşturmak ve önce ülke sonrasında da dünya piyasasında yer edinmek büyük bir iştir. Ve bu üretme fikrini çok boyutlu düşünmek gerekiyor. Bundan kastım, her nasıl üretimin nasıl gerçekleşeceği ve satışın nasıl gerçekleşeceği üzerinde durup belli cevaplar bulunması gerekiyorsa aynı şekilde bunların ardından bizi bekleyen senaryolar için de planların önceden yapılmasının gerekliliğinin kaçınılmaz olduğu. TOGG’un üretilip belli bir sayıda satış yapabildiğini varsayarsak ülkede ilk kez kullanımda olan bir teknolojinin %100 sağlıklı bir biçimde işleyeceğinin garantisini veremeyiz. Bu zaten sadece bize özgü bir durum da değil, üretime girmiş herhangi bir marka ya da model belli bir bakım-onarım ve servis sektörünü de gerekli kılmaktadır. Bir sorunu çıkan ya da düzenli olarak bakımı yapılamayan bir aracın trafikteki ömrünün ne kadar olacağını tahmin etmek hiç de zor değil. Böyle bir güvencenin sağlanması için elektrikli motorlar konusunda kalifiye bir işgücüne ve yine gerekli donanıma sahip olmamız gerekiyor. TOGG’un Türkiye genelinde satışı amaçlanıyorsa da bu servis ve bakım-onarım desteğinin sadece bir ya da iki merkezde sağlanabiliyor olması da hiçbir sorunu tam anlamıyla çözemeyecektir.
Evet, TOGG uzun zamandır ihtiyaç duyduğumuz bir heyecanı ve milli özgüveni bize verdi. Geliştirilmesinde emeği geçen ve bu duyguları yaşamamıza vesile olan herkese bir teşekkürü fazla görmemek gerek. Ancak her şeyde olduğu gibi, TOGG projemizde de olayı her türlü boyutu ile olabildiğince realist bir şekilde değerlendirmenin gerekliliğinden kaçınmamızın hiçbir anlamı yok. Geliştirdiğimiz hemen hemen her şeyin sürdürülebilir tüketimini güvenceye almadığımız sürece yaşayacağımız gurur ancak fikrin ortaya atıldığı ve duyurusunun yapıldığı dönem ile sınırlı kalacak ve sonrasında hiç hayalini kurmadığımız toplumsal, ekonomik, siyasal vb. külfetler ile baş etmek zorunda bulacağız kendimizi. Fazla deneyimli olmadığımız için bunun gibi özellikle büyük çaplı gelişmelerin heyecan ve heves yaratıyor olması oldukça anlaşılabilir.
Ülkemizdeki girişimci ruhun böyle iddialı projeler ile somutlaşmasını her daim destekliyor ve bunların en sağlıklı şekilde başarılarına başarı katmalarını istiyoruz. Umuyoruz ki TOGG kafadaki soru işaretlerine cevapları en güzel şekliyle verir ve endişeleri haksız çıkarır.
Anonim
Faydalı ve güzel bir yazı olmuş eline sağlık