20 Aralık Pazartesi günü, Türk Lirası 2021’in sonlarında yaşadığı değer kayıplarının zirvesine ulaşmıştı. Amerikan Doları/Türk Lirası 18,27 civarında, Euro/Türk Lirası 20,64 civarında, İngiliz Sterlini/Türk Lirası 24,16 civarında zirve yapmıştı. Kabine Toplantısının ardından ise Türk Lirası bir değer artışına girdi. Gece yarısı geldiğinde Dolar 13,49 civarına, Euro 15,23 civarına, Sterlin 17,83 civarına düşmüştü. Ben şu an bu yazıyı yazarken Dolar 11,29, Euro 12,7, Sterlin 15,08 olmuş durumda. Peki bir anda ne değişti? Bir şey değişti mi? Erdoğan hükümeti ve atanan Merkez Bankası yetkilileri ne karar aldılar da bir süredir dehşet verici derecede değer kaybeden Türk Lirası bir anda değer kazanmaya başladı?
Kabine Toplantısında alınan kararların bir kısmının dövizde olan dalgalanmaları engellemek için alındığı belirtiliyor. Bu kararlara göre, eğer Türk Lirası mevduatlarından elde edilecek kazanç döviz dalgalanmalarından elde edilecek kazancın altında olursa aradaki fark Türk Lirası olarak ödenecek, kazanç stopaj vergisinden de muaf tutulacak. Bunun üzerine ihracat yapan şirketlere de dalgalanan döviz kurları etkisinde fiyatlarını düzenleyebilmeleri için Merkez Bankası tarafından ileri vadeli kur rakamları verilecek. Yine muhtemel kur dalgalanmalarının oluşturabileceği kayıplar da Türk Lirası olarak ihracatçıya ödenecek. Kararlar, birikimlerin/paranın döviz yerine Türk Lirasında tutulmasını sağlamak için alınmış. Son dönemleri faize karşı bir savaş ile geçiren hükümet ve Merkez Bankası, işin sonunda adı değiştirilmiş bir faizle karşımıza çıkmış durumda. Basitçe faizi tanımlayacak olursak, faiz paranın bir yere yatırılması karşılığında yapılan geri ödemeye denir. Dolayısıyla, yatırdığınız paradan bir geri ödeme alıyorsanız bu geri ödeme, adı ne olursa olsun ya da hangi “finansal alternatif” yöntemiyle yapılıyorsa yapılsın, faizdir. Bu faiz olmayan faizi ödememek için hükümet, aldıkları kararlar doğrultusunda Türk Lirasının değerinin artmasını veya istenilen değerlerde kalmasını sağlayacak politikalar izlemek durumunda. Liranın bu “istikrarını” koruması için Merkez Bankası’nın 128 milyar dolar olaylarına benzer şekilde, alınan kararlar doğrultusunda artış gösterebilecek olan, uluslararası rezervlerini harcaması gerekiyor. Bunun yanında Türk Lirasının tekrar değer kaybetmesi durumunda, hazinenin bu değer kaybını da yine alınan kararlar doğrultusunda ödemesi gerekecek. Değerini aşırı kaybetmiş bir liranın hazinede oluşturacağı yükün de korkunç olacağını göz önünde bulundurmak gerek. Kısacası hükümetin aldığı kararlar uzun vadede sürdürülemez. Durumun bu şekilde devam etmesi eninde sonunda uluslararası rezervlerin azalmasıyla ve hazinenin mevduat sahiplerine yüklü miktarlarda geri ödeme yapmasıyla sonuçlanabilir. Ancak bizim kritik başka bir soru daha sormamız gerekiyor. Zamanı gelir de Türk lirası son iki ayda tanık olduğumuz şekilde bir değer kaybı yaşarsa ve hazinenin mevduatları geri ödemesi gerekirse bu ödemeler nasıl yapılacak? Kamu gelirinin (bir hükümetin eline geçen gelirlerin toplamı) temel kaynağı vergilerdir. Kısacası devletin vatandaşına geri ödeme yapması gerekirse, bu ödeme de devletin vatandaşlarından aldığı vergilerle yapılacaktır. Aynı zamanda bahsettiğimiz ödemeler iç borçların artması anlamına gelebilir, devlet yine benzeri şekilde bu borçları da kendi kazanç yollarıyla (vergiyle) ödeyecektir. Kamu gelirinin kaynakları, vergi dışında, tahviller (bonolar) ve Kamu İşletmelerinin kârlarıdır. Kamu İşletme kârları çok küçük seviyelerde. Tahviller de bu ödemelerin yapılması için yeterli olmayacaktır.
Uzun bir süredir hükümetin izlediği politikalarında şahit olduğumuz şekilde, kısa vadede siyasi kazanç elde etmek için yanlış politikalar izlendiğini görüyoruz. Dolaşan erken seçim söylentileri de (her ne kadar birçok hükümet yetkilisi bu durumu reddetmiş olsa da) bu durumu destekler şekilde. Bu görüşe ne kadar katılırsınız bilemem. Ancak unutmayın ki siyasi olarak verdiğiniz her kararın bedeli sizindir. Şu noktada umabileceğimiz tek şey, alınan kararların orta ve uzun vadedeki etkilerinin beklediğimizden daha az harap edici olması. Yazımı karamsar bir noktada bitirmek istemezdim ama son birkaç günde aramızda rahat bir nefes alanlarımız olduysa bile, bizi 2022 ve ardından gelecek yıllarda hoşumuza gitmeyecek çok şey beklediğini düşünüyorum. Mutlu yıllar.