Geçtiğimiz Çarşamba yani 15 Aralık 2021 tarihinde FED aylık toplantısını gerçekleştirdi. Bizdekinin aksine, Amerika Merkez Bankası sürpriz yapmayı seven bir kurum değil, çünkü bütün dünyanın kaderi Başkan Jerome Powell’ın iki dudağı arasında. Bu toplantıda da beklenildiği gibi faizler sabit tutuldu. Öte yandan FED “tapering” yani varlık alımlarının azaltılmasının hızlandırılmasına karar verdi. Bu açıklama ne anlama geliyor bir inceleyelim. FED pandeminin başında çeşitli menkul kıymet satın alımları yaparak piyasayı rahatlatmış ve ekonomiyi canlandırmıştı. Ancak, piyasadaki likidite bolluğu enflasyonda artışa sebep oldu. Enflasyondaki bu artışa müdahale etmek amacıyla FED, varlık alımlarının hızını yavaşlatacak ve varlık alımları bittikten sonra da faiz artışına gidecek. Geçtiğimiz aylarda Jerome Powell basın açıklamalarında enflasyon için “geçici” kelimesini kullanıyordu. Birçok ekonomist ise onun aksine enflasyonun geçici olmadığını ve faizlerin artırılması gerektiğini iddia ediyordu. Son açıklamalarında Jerome Powell da enflasyonun “geçici” olmadığını kabul etti. Merkez Bankası Başkanının bu açıklaması ile FED’e güvenilirlik kaybettirdiği bir gerçek çünkü aylardır söylediği “enflasyon geçici” açıklamasının tam tersini ifade etti. 2022 ve 2023 yıllarında 3’er kez faiz artışını öngören FED’in bu tarihleri erkene çekmesi ise bir krize sebep olabilir. Enflasyon beklentileri çok fazla bozulmadıkça, FED gibi bir kurumun böyle bir hata yapmayacağını düşünüyorum.
Peki Amerika’da faizlerin artması Türkiye’yi nasıl etkiler? Pandemi başlangıcından bu yana dünyada zayıf bir dolar gördük. Bu süreçte dolar endeksi (DXY) 99’dan 89’a kadar düştü. Fakat enflasyon beklentilerindeki artış sebebiyle son 6 aydır dolar endeksinde de bir artış görüyoruz. Bütün dünyadaki trendin aksine Türkiye aylardır faiz artırımı yerine faiz indirimine gidiyor. Dolar Türk lirası karşısında her gün yeni bir rekor kırıyor. Dünyadaki dolar bolluğundan faydalanamayan ve yatırım alamayan Türkiye’nin, doların değer kazandığı bir süreçte çok daha zorlanacağını söylemeliyim. Uluslararası yatırım fonları kesin kazanç sağlayan, önceki yıllara nazaran yüksek faizli ABD tahvili yerine kırılgan Türk varlıklarına yatırım yapar mı? Bence yapmaz. Doların değer kazanması sebebiyle çok daha yüksek kurlar ile karşılaşabiliriz. Bu durum ithalatı çok fazla azaltacağı için Türkiye elbette cari fazla verecektir. Fakat kurdaki artış sebebiyle birçok firmanın iç pazara değil de dış pazara yönelmesi bir başka krize yol açabilir, ihtiyacımız olan ürünlere ulaşamayabiliriz. Türkiye ihracat yapmak için ithalat yapmak zorunda. Türkiye’de üretilen ve ihraç edilen birçok ürünün üretim süreci için belirli hammaddenin ithal edilmesi gerekiyor. En basitinden tarımda bile gübreyi ithal ediyoruz. Bu nedenle dolar kurundaki artış ihracatı kısa vadede artırsa da bu sürdürülebilir değil. Ayrıca ihracat yapamayan firmalar maliyet artışından ötürü batabilir ve ekonominin çarkları dönmeyebilir.
Tüm bunlardan yola çıkarak şunları rahatlıkla söyleyebiliriz:
Hazine ve Maliye Bakanlığı uyguladığı, cari fazla vermeye dayalı “Türkiye Ekonomi Modeli”nden bir an önce vazgeçmelidir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası da bir an önce güçlü bir faiz artırımına gitmeli ve bir resesyon yaratarak enflasyonu düşürmelidir.
KAYNAKÇA
https://tr.investing.com/currencies/us-dollar-index
https://www.sozcu.com.tr/2021/ekonomi/fed-faiz-karari-aciklandi-6829676/