John Steinbeck

Öyle yazarlar vardır ki kendi yarattıkları efsane karakterlerle ayrılmaz ikililerdir. Ortalama bir okurun aklında hep “o kahramanla” birlikte yer ederler. Dostoyevski’yi Raskolnikov’dan, Dickens’ı Oliver Twist’den, Hemingway’i İhtiyar Balıkçısı’ndan ayırmak artık imkansızdır. Dönüp bir kez daha baktığımızda görürüz ki bu efsane karakterler felsefi bir buhranın, üzücü bir dramın ya da muhteşem bir mücadelenin içinde ortaya çıkmışlardır. Ya toplumdan üstün görürler kendilerini ya da herkesten daha özel, erdemli bir hikayeleri vardır.

Ne var ki başka bir usta yazar, John Steinbeck; Yukarı Mahalle, Sardalye Sokağı ve Tatlı Perşembe üçlemesinde bize bambaşka karakterler sunar. Bu karakterler ne Raskolnikov kadar hayatı sorgulama gereği duyar, ne de İhtiyar Balıkçı kadar çalışkandırlar. Sadece acil durumlarda bir iş arama gereği duyar, her fırsatta ulaşabilecekleri değerli, değersiz her şeyi araklar, dışarıda yorulduklarında bir fırsatını bulur dinlenmek için hapse girerler ve her fırsatta varlıklı tanıdıklarının sırtından geçinirler. Okurken insanı en çok gülümseten yönleri olarak ise sürekli kaş yapayım derken göz çıkarmalarıdır. Ancak ister arkadaşlarının dükkânı yanlışlıkla talan etseler, ister dikkatsizliklerinden evleri yansın bir kez bile hatalarından ders almazlar.

Okur ikinci Dünya Savaşı’nın dağıttığı hayatlardan olan Danny ve çetesiyle ilk kez “Yukarı Mahalle” de tanışır. Alışılmışın dışında dostluk anlayışı vardır Danny ve çetesinin, hem birbirlerini başkalarına karşı ölesiye korur; hem de aralarına aldıkları yeni çete üyelerinin elinde avucunda ne varsa kullanmak, sömürmek isterler. Öyle ki kendi kendine dürüst bir yaşam süren “Korsan” lakaplı meczubu bile “Korsan’da para var, ama kullanacak beyin yok. Bende de beyin var. Beynimi onun kullanımına sunacağım… …Bu yarım akıllı garibana benim sadakam da bu olacak” (Yukarı Mahalle s.59) diyerek bu “garibanın “ bile azıcık birikmiş parasını da sömürme planları yaparlar. Ne var ki, kendi akıllarını bu yarım akıllı garibanın emrine sunmayı bir sadaka olarak görürken okuyucuyu katıla katıla güldürecek kadar da samimilerdir. Belki de zaman zaman hepimizin gördüğü en çıkarcı ve aylak insanlar olarak nitelendirebileceğimiz bu adamlar kötü kalpli insanlar değillerdir. İğrenç bir şekilde elde ettikleri “Korsan”ın birikmiş üç beş parasına el süremeye vicdanları el vermez. Yine aynı serseriler ölmek üzere olan hasta bebeğiyle ortada kalan saf bir onbaşına yardım etmek için kendilerini perişan ederler. Steinbeck ise bu durumu “Bütün kara ve çirkin şeylerin, kar gibi, bembeyaz bir karnı olduğunu öğrenmek şaşırtıcıdır. Meleklerin görünmeyen gizli yerlerinin cüzzamlı olduğunu keşfetmekse üzücüdür” (Yukarı Mahalle s. 60) diyerek sayfalar öncesinden okuyucuya sezdirir.

Steinbeck serserileri ile birlikte okura adeta sıradan, değersiz olaylar üstünden hayatı sorgulamaya itiyor. Realist bir yazar olarak toplumun içinde bulunduğu karmaşık durumu, toplumun bin bir unsuru gibi karmakarışık olan karakterleri üzerinden anlatma ustalığını gösterirken aynası bulunduğu çağın sınırlarını aşıyor. Karakterlerin her sözü, her davranışı okuyucunun kafasında onlara dair olan yapbozdan bir parça daha dolduruyor. Öyle ki bu kadar karmaşık karakterlerin iç dünyasına dair her detayın başarıyla okuyucuya aktarılabilmesi açısından Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşleri’ni yakalıyor ancak bunu çok daha yalın bir anlatımla yapıyor.

Steinbeck’in serserileri hakkında okuru aydınlatan en önemli noktalardan biri de bu karakterlerin sürekli başkaları için, onlar istemese bile, iyilik yapma hevesleridir. Bu amaç için karakterler yine iyilik yapacakları kişilerin dükkanları alt üst edip ciddi zararlara sokmaktan ya da onları rezil etmekten asla geri kalmazlar. Tatlı Perşembe’de serserilerin lideri haline gelen Mack ve arkadaşları, oldukça ilginç bir karakter olan Doc için bir parti düzenlemek istediklerinde daha Doc gelmeden dükkânı alt üst etmeleri bunun sadece bir örneğidir.

Steinbeck’in serserilerini okuduğunuzda onlardan gönül rahatlığıyla nefret edemezsiniz ama sevmek de hiç içinizden gelmez. Usta yazarlık budur belki de; çözümlemek için defalarca okumak gereken hikayeler ve karakterler yazmak.

KAYNAKÇA

Steinbeck, John. Tatlı Perşembe. Çev. Dost Körpe. İstanbul: Sel Yayıncılık, 2020.

Steinbeck, John. Yukarı Mahalle. Çev. Püren Özgören. İstanbul: Sel Yayıncılık, 2020.

Leave a Reply