Lefkoşa’dan Bakü’ye: KKTC ile Azerbaycan Arasındaki İlişkilerin Dönüşümü

Kıbrıs , jeopolitik konumu nedeniyle yüzyıllar boyunca devletlerin hüküm sürmek istediği bir yer olmuştur Doğu Akdeniz’de yer alan ada ; Ortadoğu , Avrupa ve Afrika’ya yakın olması sebebiyle doğal bir stratejik askeri üs ve ticaret denetim merkezi konumundadır. Ada , tarih boyunca birçok devlet tarafından yönetilmiştir . Ada üzerinde 1974’ten beri iki devlet bulunmaktadır . Bunlar Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyetidir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti , sadece Türkiye tarafından tanınan bir ülkeyken ; Ada’nın güneyinde bulunan Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti 2004 yılından beri Avrupa Birliği üyesidir .

Nahçıvan’dan Gelen İlk Sembolik Tanıma

Azerbaycan’ın 18 Ekim 1991 tarihinde Devlet Bağımsızlığı Hakkında Anayasa Kanunu’nun kabulü ile bağımsızlığını ilan etmesi ve akabinde 8 Aralık 1991 tarihli Minsk Anlaşması sonrasında 26 Aralık 1991 tarihinde Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla uluslararası alanda tanınması, KKTC ile ikili temasların yolunu açmıştır. İlk temas , Nahçıvan  Özerk Cumhuriyeti Meclisi, 1992 yılında Haydar Aliyev liderliğinde sembolik olarak KKTC’yi tanıyarak (1) kurulmuştur; ancak bu, Azerbaycan devletinin resmî tutumunu yansıtmamıştır . Bu ilk sembolik adım, iki toplum arasındaki etnik ve kültürel bağlar zemininde önemli bir başlangıç noktası olmuştur.

1990’ların devamında kültürel yakınlık ve tarihî ortaklık, ilişkilerin gelişmesinde temel rol oynamıştır . Her iki toplum da Türk dili, kültürü ve ortak tarihî mücadeleler üzerinden birbirine yakınlık hissetmeye başlamıştır . İki ülke;eğitim, edebiyat ve kültürel etkinlikler aracılığıyla daha samimi temaslar kurmuşlardır. Bu bağlamda konferanslar, resmî olmayan spor etkinlikleri, şiir-edebiyat şölenleri ve üniversiteler arası buluşmalar önemli etkileşim alanları haline gelmiştir. Bu gibi gelişmlere iki devlet arasındaki bağı güçlendirmiştir.

2004 Kırılma Noktası: Pasaport ve İlk Doğrudan Uçuşlar

2004 yılı, ilişkilerde kritik bir kırılma noktası olmuştur . KKTC’nin Annan Planı referandumunda “evet” oyu kullanmasının ardından dönemin Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, eğer referandumlar KKTC lehine sonuçlanırsa, KKTC’yi tanıma yönünde liderlik edebileceğini ifade etmiştir (2) . Bu yaklaşım, resmî tanıma beklentisini artırmış ve ilişkilerin siyasi boyutunun güçleneceğinin habercisi olmuştur.

2005 yılında Azerbaycan, KKTC pasaportlarını resmî olarak kabul etmeye başlamış  ve Adaya  doğrudan uçuşlar başlamıştır (3); bu adım, Kıbrıs Türklerinin diplomatik izolasyonunu kısmen de olsa aşmasını sağlamıştır . Azerbaycan’ın KKTC pasaportlarını kabul etmesi sadece teknik bir düzenleme değil, Doğu Akdeniz–Kafkasya ittifakı açısından da önemli bir kırılma noktasıdır. Azerbaycan’ın bu kararı, Kıbrıs Türkleri için hem ekonomik hem de sosyal açıdan büyük bir avantaj sağlamıştır. Bakü’de Azerbaycan heyeti tarafından sıcak karşılanan Rauf Denktaş, bu gelişmeyi “Bu olay kardeşlerin kucaklaşmasıdır” sözleriyle değerlendirmiş ve iki ülke arasındaki temasa “Bir millet, iki devlet” idealini kazandırmıştır (9). Kıbrıs Türkleri artık eğitim, iş ve turizm amaçlı seyahatlerini daha güvenli ve hızlı bir şekilde gerçekleştirebilmekte; Azerbaycan ile KKTC arasında kültürel ve akademik değişim programları daha kolay uygulanabilmektedir. Aynı yıl, KKTC’ye Türkiye dışından yapılan ilk doğrudan charter uçuşları da gerçekleşmiştir. Bu uçuşlar, özellikle Azerbaycan’dan gelen yolcuların KKTC’ye doğrudan erişimini mümkün kılmış  ve iki toplum arasındaki ilişkilerin pekişmesinde önemli bir rol oynamıştır .Ek olarak bu adımla,KKTC turizmi yeni bir hareketlilik kazanmış; Azerbaycanlı iş insanları, öğrenciler ve turistler adaya kolayca ulaşabilir hale gelmiştir.

Kültürel Köprüler: Haydar Aliyev Merkezi ve Ziyaret Trafiği

2012 yılında KKTC’de Güzelyurt’ta (Alsancak-Girne) Heydar Aliyev Uluslararası Kültür Merkezi açılmıştır(4). Bu açılış iki devlet arasında kültürel boyutta bir mihenk taşıdır . Çünkü bu kültür merkezi , 300’e yakın kültürel etkinliğe ev sahipliği yaparak Azerbaycanlı ve Türk üst düzey heyet ve parlamento üyelerinin KKTC’ye ziyaretlerini sıklaştırmıştır . Bu adım, iki toplum arasında kültürel diplomasi alanında ileri bir işbirliği örneği olarak görülmüştür.

Karabağ Zaferi ile Güçlenen ‘Üç Devlet’ Vizyonu

2020’deki Karabağ Zaferi, Azerbaycan ve Türk dünyası için tarihî bir dönüm noktası olmuş; yalnızca sembolik bir gelişme olarak kalmamış, Türkiye–Azerbaycan–KKTC üçgenindeki güç dengelerini değiştiren bir jeopolitik sonuç yaratmıştır. KKTC’deki yetkililer, bu zaferi yalnızca Azerbaycan’ın değil, tüm Türk dünyasının başarısı olarak görmüş ve “Bir Millet, Üç Devlet” söylemini desteklemiştir (5). Bu süreçten sonra KKTC–Azerbaycan ilişkileri stratejik olarak daha görünür hâle gelmiş; zafer sonrasında gerçekleştirilen siyasi ziyaretler, kültürel etkinlikler ve eğitim–turizm işbirlikleriyle iki ülke arasındaki dayanışma güçlenmiştir..

Türk Devletleri Teşkilatı ve KKTC

Türk Devletleri Teşkilatı; Türk dilini konuşan ve kültürel olarak birbirine yakın devletler arasında siyasi, ekonomik, kültürel ve güvenlik alanlarında iş birliğini geliştirmek amacıyla kurulmuş hükümetlerarası bir teşkilattır. 2009 yılında Nahçıvan Anlaşması ile “Türk Konseyi” adıyla temeli atılmış, 2021’de yapılan değişiklikle bugünkü adını almıştır. Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan teşkilatın asil üyeleri olup  Türkmenistan, Macaristan ve KKTC ise gözlemci statüsündedir. Teşkilat, Türk dünyası içindeki dayanışmayı güçlendirmeyi, ortak tarih ve kültürü canlandırmayı ve ulaşım hatları, enerji projeleri ile ticaret koridorları gibi somut projeler üzerinden bölgesel entegrasyonu artırmayı hedeflemektedir. KKTC, TDT’de uluslararası alanda yalnızca Türkiye tarafından tanınıp diğer üye devletler tarafından tanınmadığı için gözlemci üye konumundadır. Zira TDT, esasen uluslararası alanda tanınan bağımsız Türk devletleri üzerine kurulmuş bir teşkilattır. Buna rağmen KKTC, gözlemci statüsünü bir başlangıç olarak görmekte ve ilerleyen dönemde teşkilat içinde asil üyeliğe geçmeyi siyasî bir hedef olarak ortaya koymaktadır. 2025 Haziran ayında , KKTC başbakanı Ünal Üstel: ”Hedefimiz, TDT içerisinde gözlemci üyelikten çıkarak asil üyeliğe geçmek ve halklarımız arasındaki ilişkileri daha üst düzeye götürmek.” diye yorum yapmıştır (12).

Diplomatik Görüşmeler ve Sembolik Destek

2022 Ağustos’unda Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile Konya’da görüşerek resmî açıklamayla “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” ifadesini kullanmıştır . Bir yıl sonra 2023 Ekim ayında ise Ersin Tatar’ın Bakü ziyareti, ilişkilerde yeni bir dönemi (6) simgelemiştir . Aliyev, bu görüşmelerde KKTC bayrağının Azerbaycan’da dalgalanacağını ifade ederek sembolik bir mesaj vermiştir. Aynı dönemde Bakü’de KKTC Kültür ve Tanıtım Günleri düzenlenmiştir. Bu gelişmeler Azerbaycan ile KKTC arasındaki diplomatik ilişkilerin güçlendiğinin kanıtıdır. 2024 Nisan ayında ise KKTC ve Azerbaycan meclisleri arasında dostluk grubu kurulmuştur . Buradaki temel amaç, parlamentolar aracılığıyla ikili  ilişkilerin kurumsallaştırılması ve siyasi işbirliğinin güçlendirilmesidir. 2024 Temmuz ayında Şuşa’da düzenlenen Türk Devletleri Teşkilatı Zirvesi’nde Ersin Tatar, devlet protokolüyle (7) temsil edilip  Azerbaycan tarafından güçlü bir destek mesajı almıştır .

Günümüzde İlişkiler ve Gelecek Perspektifi (2025)

2025 yılına gelecek olursak nisan ayında ADA Üniversitesi’nde düzenlenen konferansta Azerbaycanlı yetkililer Aliyev’in “bir millet, üç devlet” anlayışını ve KKTC’ye verilen desteği tekrardan vurgulamıştır (8) . Günümüzde Azerbaycan, KKTC’yi resmi olarak tanımamakla birlikte diplomasi, kültür, eğitim ve siyaset alanlarında fiilî destek vermektedir. Ek olarak Rauf Denktaş’ın, hayattayken kendisini ziyaret eden Azerbaycanlı yetkililerin ‘Bizden bir isteğiniz var mı?’ sorusuna, ‘Karabağ’ı aldık müjdesini getirin, bu benim için yeterlidir.’ şeklinde cevap verdiği, Ruslan Guliyev tarafından ifade edilmiştir. Karabağ’ın geri alınmasının ardından ise merhum Rauf Denktaş’ın mezarına Karabağ toprağı getirilmiştir (10). Bunun gibi olumlu gelişmeler ve   KKTC’nin gözlemci statüsüyle Türk Devletleri Teşkilatı’na katılımı, devletlerarası ilişkilerin kurumsal ve uluslararası boyutunu güçlendirmektedir.

Azerbaycan’ın KKTC’yi Tanımamasının Tarihsel ve Güncel Nedenleri

Azerbaycan’ın KKTC’yi resmen tanımamasının temelinde uluslararası baskılar ve Karabağ dosyasına ilişkin hassasiyetler yer almaktadır. Azerbaycan Başbakan Yardımcısı Ali Hasanov, bu durumu “Türkiye’nin Kıbrıs’ı tanımamızı beklemeye hakkı var. Biz bunu anlıyoruz. Sanmayın ki Kıbrıs bize göre sizden az önemlidir. Sizin devletinizi yönetenler şunu çok iyi bilir ki bugün bir tek Azerbaycan Kuzey Kıbrıs’ı tanırsa, 15 devlet Dağlık-Karabağ’ı tanıyacak. Bunu koyun terazinin gözüne. Türkiye onu istemez.” sözleriyle ifade etmiştir (13). Karabağ Zaferi sonrasında söz konusu bölgeler Azerbaycan toprağı olarak tanınsa da Bakü yönetimi, bu kez de Avrupa Birliği’nden gelebilecek olası siyasi ve ekonomik yaptırımları gözetmektedir. AB’ye doğal gaz ve petrol ihraç eden Azerbaycan’ın ekonomisi büyük ölçüde bu enerji anlaşmalarına dayandığı için, KKTC’nin tanınması yönünde atılacak adımlar hâlâ temkinli biçimde ele alınmaktadır

Sonuç

Türkiye – Azerbaycan ve Azerbaycan – Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki dostane  ilişkiler , Türk Dünyası’nın dayanışma ruhunu güçlendirmekte ve ortak bir geleceğe yönelik umutları canlandırmaktadır . Bu tür gelişmeler; sadece diplomatik değil, kültürel ve gönülden bağlarımızı da derinleştirerek “Bir Millet, Üç Devlet” anlayışını daha da güçlendirmektedir . Bu birliktelikler ; Türk coğrafyasında karşılıklı saygı, güven ve işbirliğinin kalıcı temellerini atmaktadır. Aynı zamanda Türk dünyasının uluslararası alandaki görünürlüğünü ve ortak hedefleri  gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır .

Kaynakça

Leave a Reply