Pek çok insanın hayatında siyasetin giderek daha önemli bir konuma geldiği inkar edilemez. Ülkemizde de özellikle seçim zamanlarında insanların siyasete olan ilgisinin arttığını kamuoyunda gözlemleyebiliyoruz. Bu tarz dönemlerde de günümüzün en büyük iletişim araçlarından biri olan sosyal medyanın büyük bir rol aldığını söyleyebilirim. Artık gazeteler, radyolar veya televizyonlar insanlar tarafından daha az kullanılmaya başlandı. Her ne kadar popülaritesi azalan bu medya organlarından biri olan televizyon hâlâ büyük bir kesim için haber alma ve siyasetçileri takip etme aracı olarak kullanılıyor olsa da çoğunluğun sosyal medyayı kullandığını söyleyebiliriz. Böyle bir durumda da insanlar, ilgi duydukları güncel siyaset gündemini sosyal medya üzerinden takip etmeye başladılar. Siyasetçiler de değişen bu trendi fark edip seçmenlerine sosyal medya üzerinden ulaşmaya ve insanların oy davranışlarını sosyal medya üzerinden etkilemeye çalışıyorlar.
Zaman zaman gerek siyasetçiler tarafından gerek birtakım manipülasyon ve algı oluşturan otoriteler tarafından seçmenlerin oy davranışlarını değiştirme amaçlı bazı paylaşımlar yapıldığını gözlemleyebiliyoruz. Dolayısıyla oy verme davranışını şekillendiren faktörleri anlamamızın, seçim sonuçlarına ilişkin değerlendirmelerimizi daha sağlıklı yapabileceğimizi ve başta sosyal medya olmak üzere seçimleri etkilemeye çalışan politikacıların ve grupların manipülasyon çabalarına karşı daha bilinçli olabileceğimizi düşünüyorum. Bu yazımda da sosyal medyanın seçmenlerin oy davranışlarını hangi yollarla etkilediğine değineceğim.
1-) Sosyal Medyanın Popülist Siyasetçiler İçin Mükemmel Bir Araç Olması
Sosyal medya, her siyasetçiye kendi seslerini duyurabilecekleri bir ortam oluşturuyor fakat bu ortamdan en fazla yararlanan siyasetçiler ise popülist siyasetçilerdir. Popülizm, kutuplaşmayı ve toplumun belirli bir kesimini hedef alarak genellikle orta sınıf ekonomiye sahip olan vatandaşları etkilemeye çalışan politik bir stratejidir ve pek çok siyasetçi tarafından da son yıllarda kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle son birkaç on yılda sağ popülist hareketler İtalya, Fransa ve Avusturya (Mouffe, 2005) gibi demokrasilerde ve İspanya, Macaristan, İngiltere ve Brezilya (Climent-Sanjuan; Montané-Goetzemberger, 2020; Shein,2020; Putzel, 2020; Mudde, 2016; Alonso-Muñoz; Casero-Ripollés, 2018, aktaran Guerrero-Solé ve diğerleri, 2020) gibi ülkelerde de güçlenerek önemli bir pozisyona gelmişlerdir.
Ayrıca popülizmin ana hedefi insanlar olduğundan ve pek çok insanın da sosyal medyayı kullandığı gerçeği göz önüne alındığında popülist politikacıların sosyal medyayı insanların oy verme davranışlarını ve politik fikirlerini etkilemek için kullandığını söyleyebiliriz. Üstelik birçok araştırma da sosyal medyanın popülist ideolojinin yayılması için uygun bir kanal olduğunu tespit ediyor (Blassnig ve diğerleri,2020; Engesser, Fawzi, ve diğerleri, 2017; Ernst ve diğerleri, 2017; Gerbaudo, 2018, aktaran Bracciale ve diğerleri, 2023).
Mesela, 2019’un ilk çeyreğinde Amerika Birleşik Devletleri’nde aylık 68 milyon aktif Twitter kullanıcısının olduğu rapor edilmiştir (Yaqub ve diğerleri, 2020’den aktaran S. Dixon & 28, 2022 tarafından yayınlanmıştır). Bu geniş kullanıcı tabanı, Twitter’ı pazarlamacılar, politikacılar ve devlet kurumları gibi çeşitli ilgi gruplarının vatandaşlarla doğrudan iletişim kurması için ideal bir platform haline getirmektedir (Yaqub vd., 2020). Bu nedenle pek çok popülist politikacı bunu seçmenler üzerinde kayda değer bir etki yaratmak için kullanıyor.
Örneğin Türkiye’de popülist bir siyasetçi olan Ümit Özdağ, göç karşıtlığını kendi siyasetinin temel dayanak noktası olarak belirlemiştir ve Türkiye’nin yaşadığı pek çok ekonomik, güvenlik ve sosyal sorunların nedeni olarak da göçmenleri göstermiştir. Özdağ’ın bu konularda ne kadar haklı olup olmadığı başka bir yazının konusudur fakat kendisinin kullandığı bu stratejinin popülist bir strateji olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü yazının başında da değindiğim gibi popülizm stratejisine göre popülistler, toplumun belirli bir kesimini hedef gösterir. Özdağ da göçmenleri ve Türkiye’de kaçak olarak yaşayan yabancıları hedef göstererek Türkiye’deki aşırı sağ siyasete yeni bir marka getirmiştir (Karşit, 2022).
Türkiye’de mevcut hükümetin kontrolündeki kitle iletişim araçları Özdağ’a söz hakkı vermediği için Özdağ, televizyonlardaki haber kanalları aracılığı ile seçmene ulaşamıyor. Bu nedenle Özdağ, hem kendisini ifade etmek hem de insanların oy verme davranışlarını etkilemek için sürekli olarak sosyal medyayı kullanıyor. Mesela Özdağ’ın Twitter’da 2,7 milyon takipçisi var ve Türkiye’nin gündemi ile ilgili sürekli paylaşımlar yapıyor. Bir diğer örnek olarak da Özdağ tarafından hazırlatılan Sessiz İstila adlı belgeseli Türkiye’deki mültecileri hedef alıyordu ve YouTube’da 5,3 milyon izlenme sayısına ulaştı.
Son seçimlerde de Özdağ’ın partisi olan Zafer Partisi 1,5 milyona yakın oy aldı. Özdağ’ın cumhurbaşkanlığına gösterdiği adayı Sinan Oğan ise 2,8 milyona yakın oy aldı. Bu örnekler, popülist siyasetçilerin sosyal medyayı insanların oy verme davranışlarını etkilemek için kullandığının ve bunda da başarılı olduklarının kanıtıdır ancak seçmenlerin oy verme kararlarını etkileyen pek çok faktörün olmasından dolayı sosyal medyanın oy davranışlarını ne derecede değiştirip değiştirmediği hakkında kesin bir şey söyleyemeyiz.
2-) Sosyal Medya Üzerinden Verilen Mikro-Hedefli Reklamlar
Bazı siyasetçiler ve organizasyonlar seçmenlerin oy verme davranışlarını etkilemek için sosyal medyada mikro-hedefli reklam verme yöntemini tercih ediyor. Televizyon, gazete ve radyo gibi tüm kullanıcılara aynı reklamı sunan kitle iletişim araçlarından farklı olarak, sosyal medyada her bir kullanıcı için kullanıcıların dijital ayak izi(internet kullanırken bıraktığınız veri izi)ne göre çeşitli reklamlar vermek mümkündür. Sosyal medya; politikacılara, organizasyonlara ve sosyal ağ sitelerine kişisel temelli veriler sağladığı için sosyal medyadaki reklamlar çok daha fazla belirli profillere odaklanır (Baviera ve diğerleri, 2022). Bu nedenle politikacılar için sosyal medyadaki mikro hedefli reklamlar, televizyonda yayınlanan geleneksel reklamlara nazaran daha fazla tercih edilmektedir.
Örneğin Facebook, kullanıcıların biyografilerinde verdikleri ve dijital ayak izlerinde bıraktıkları kişisel bilgiler sayesinde reklam verenlerin hedef kitleleri ayrıntılı bir şekilde hedeflemesine olanak sağlamaktadır (Boerman vd., 2017; Dommett & Power, 2019’dan aktaran Baviera vd.), 2022). Bu nedenle mikro hedefleme stratejileri, modern demokrasilerde seçimleri kazanmak için kutsal kase ve önemli bir silah olarak kabul edilmiştir (Hersh, 2015, aktaran Guerrero-Solé vd., 2020).
Sosyal medya platformlarının algoritmalarını kullanarak bu tekniği kullanmanın iki yolu vardır. Bunlardan ilki kitle iletişim araçları reklamlarına benzemektedir. Mikro hedefli reklamlar içerir ancak her kişinin dijital ayak izine göre tasarlamak yerine sosyal medya platformlarının algoritmalarının sağladığı konum bilgisini temel alır. Mesela Türkiye’de son seçimlerde Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı adayı olmuş ve onu destekleyen partiler her il için farklı mikro-hedefli reklamlar vermişlerdi. Mesela “Elazığ’a bakanlık vereceğim!” reklamlardan biriydi ve telefonunlarının konumu Elazığ olan sosyal medya kullanıcıları bu reklamı birçok sosyal medya platformunda gördü. Alternatif olarak bir diğeri de “Türkiye mülteci kampı olmayacak!” idi. Mültecilerin yoğun olduğu Türkiye illerinin güneyinde bulunan birçok kullanıcı bu reklamı farklı sosyal medya platformlarında fark etti.
İkinci yöntem ise kullanıcıların dijital verilerine dayanıyor ve birincisine göre daha uzmanlaşmış bir yöntem. Örneğin, 2016 ABD başkanlık seçimlerindeki rolü nedeniyle kötü bir itibara sahip olan şirketin, Cambridge Analytica’nın, Aralık 2015’te Ted Cruz’un başkanlık kampanyasına psikolojik veriler sattığı The Guardian tarafından ortaya çıkardı (DigWatch, 2022). Politikacılar, bu verileri kullanarak, muhafazakarlar için gelenek, görenek ve dini değerleri yücelten reklamlar ya da solcular için yenilikçi, inovatif ve işçi sınıfının sorunları hakkında reklamlar oluşturup sosyal medya üzerinden yayınlayabilirler ve böylece sosyal medya kullanıcısı olan seçmenlerin oy verme davranışları değişebilir.
Mesela sol bir partiden aday olan bir siyasetçi, muhafazakar sağcıların da oyunu almak için yaşlıların elini öperken çekilen bir fotoğrafının altına gelenek ve görenekleri koruma ile ilgili bir söz yazarak bunu 50 yaş üstü sosyal medya kullanıcılarına reklam olarak verebilir. Bu yolla da kendisinin de rakibi gibi gelenek ve göreneklere değer verdiği algısını oluşturup karşı mahalleden alabileceği oyu artırabilir. Bu nedenle politikacılar ve bazı kuruluşlar, sosyal medya platformlarının konum ve kullanıcıların dijital ayak izi gibi algoritmalarını kullanarak mikro hedefli reklamları iki farklı teknikle kullanmaktadır.
3-) Sosyal Medya Trolleri Aracılığı ile Seçimlere Müdahale Edilmesi
Bazı kuruluşların sosyal medyayı kullanarak insanların oy verme davranışlarını etkilemeyi tercih ettiği bir yol daha var ve özellikle yabancı kuruluşlar bu yöntemi troller veya botlar kullanarak sahte haberler veya yanlış bilgiler yayarak diğer ülkelerin seçimlerine müdahale etmek için kullanıyor. Troller söylentileri, spekülasyonları ve yanlış bilgileri yayarak fikirleri manipüle etmeye çalışan insan internet kullanıcılarıdır (Mihaylovet ark., 2015’ten aktaran Llewellyn ve diğerleri, 2019) ve botlar ise insan olmayan internet kullanıcılarıdır. Ancak bunlar aynı amacı güden otoriteler tarafından oluşturulmuştur ve o amaç da seçim sonuçlarını etkilemek için seçmenleri manipüle etmektir.
Örneğin, dokuz otomatik sahte kullanıcı, 2009 Massachusetts seçimlerinde 138 dakika içinde 929 kez tweet attı. Bu tür faaliyetlerin, otomatik olmayan hesaplarla bir bilgi yayılımı çağlayanı başlatması ve ardından içeriği yeniden üretmesi amaçlanmaktadır (Ratkiewiczet ark. 2011, aktaran Llewellyn ve ark., 2019). Bu nedenle botlar ve troller, insanları manipüle etmek amacıyla yanlış bilgilerin yayılmasında çok önemli olabilir. Ek olarak, botların sayısı küçümsenmemelidir çünkü bir çalışmada en popüler üç sosyal medya platformu olan Facebook, Instagram ve Twitter’da 190 milyona kadar bot olduğu tespit edilmiştir (de Lima Salge & Berente, 2017, aktaran Yaqub ve diğerleri). diğerleri, 2020). Sosyal medyada bazı doğrulama platformları bulunsa da yanlış bilgilerin ve sahte haberlerin yayılması engellenemiyor. Hatta bazı araştırmalar sahte haberlerin Twitter’da gerçek haberlerden daha hızlı yayıldığını iddia ediyor (Vosoughi vd., 2018, aktaran: Yaqub ve diğerleri, 2020).
Ayrıca bu troller ve botlar çoğunlukla yabancı ülkeler tarafından diğer ülkelerin seçim sonuçlarını etkilemek için kullanılıyor. Örneğin Rusya sürekli olarak 2016 ABD başkanlık seçimlerine müdahale etmekle suçlanıyor. Bunun nedenlerinden biri de bir Rus kuruluşu olan Uluslararası Araştırma Ajansı IRA’nın farklı sosyal medya platformlarında milyonlarca bot hesabının bulunması ve bu bot hesapların 2016 seçim döneminde kullanıldığının tespit edilmesidir. Örneğin, 2016 ABD Başkanlık Seçimleri sırasında IRA trol hesaplarının mesajlarının içeriği, Twitter’daki IRA dışı mesajların içeriği karşılaştırıldığında Donald Trump’a karşı daha olumlu, Hillary Clinton’a karşı ise daha olumsuz bir tavra sahipti (Yaqub ve diğerleri, 2020). IRA’nın 2016 ABD başkanlık seçimlerindeki rolü sayesinde Trump’ın seçimleri kazanıp kazanmadığı ise hala tartışmalı. Dolayısıyla yabancı kuruluşların yarattığı troller ve botlar oy verme davranışlarını değiştirmede önemli olabilir.
Karşı Argüman: Echo Chamber (Yankı Odası) Etkisi
Sosyal medyanın aslında oy davranışlarını o kadar fazla etkilemediğini savunan bir görüşe göre sosyal medyanın seçimler üzerinde bir etkisi olmadığını savunuyor ve bu argümanın en önemli iddialarından biri de sosyal medyanın insanların oy verme davranışlarını değiştirmede etkili bir araç olmadığını çünkü birçok sosyal medya kullanıcısının echo chamber (yankı odası) etkisi altında olduğudur. Echo Chamber, insanların yalnızca tek tip veya benzer fikirleri duyduğu bir durumdur (Cambridge Sözlüğü). Dolayısıyla platformların dijital ayak izlerini temel alan algoritmaları nedeniyle kullanıcılar her zaman siyasi fikirleriyle ilgili sosyal medya içeriklerini gözlemliyor ve bu da insanları daha kutuplaştırıcı ve partizan hale getiriyor. Bu algoritmalar nedeniyle sosyal medyanın bazı kişilerin oy verme davranışları üzerinde önemli bir etkisinin olmayabileceği inkar edilemez; ancak tüm kullanıcılar yankı odasının etkisi altında değildir, bunların sayısı abartılıyor olabilir ve kararsız seçmenler (yankı odasında olmayan seçmenlerin) seçim sonuçları üzerinde çok önemli bir role sahiptir.
Öncelikle yankı odasındaki insanların sayısı büyük bir ihtimalle abartılıyor. Belki de düzgün bir şekilde yankı odasında bulunan insanların yüzde üç ila beşi budur (Lewis-Kraus, 2022). Yankı odalarının etkisi altındaki kişilerin sayısına ilişkin spesifik bir araştırma bulunmamakla birlikte, bu durumda olsalar dahi diğer siyasilerin sosyal medya içeriklerini görmemek veya gözlemlememek mümkün olmadığını söyleyebilirim. Siyasetle ilgilendikleri için ve bir siyasi tarafı takip etseler veya beğenseler bile, algoritmalar insanları ilgi alanlarına göre sınıflandırdığı için sosyal medyada birbirine zıt siyasi paylaşımlar veya tweetler görüyorlar. Böylece yankı odasından mecburen çıkmak zorunda kalıyorlar.
Ayrıca seçmenlerin siyasi taraflarını değiştirmenin çok zor olması nedeniyle sosyal medyanın oy verme davranışlarını değiştirmede etkisiz olduğunu iddia ediliyor. Kabaca iki tür seçmen vardır diyebiliriz: partizanlar ve kararsızlar. Partizan seçmenlerin oy verme davranışlarının değişkenliği, belirli bir siyasi ideolojiye veya partiye olan güçlü bağlılıkları ve destekleri nedeniyle kararsız olanlara göre daha serttir. Bu nedenle, bir kişinin oyununu karşı tarafa değiştirmek mümkün değildir ve siyasi çevrimiçi aktivistlerin oylarını farklı partilerden adaylar arasında bölme olasılığı daha düşüktür (Ackermann ve Stadelmann‐Steffen, 2022). Ancak bu her ne kadar zorlayıcı olsa da sosyal medyada çok sayıda kararsız seçmen bulunuyor. Bu kararsız seçmenlerde de bir partiye duyulan sadakat ve o partiye karşı duyulan aşırı bir sevgi duyulmadığı için kararsız seçmenlerin oy verme alışkanlıkları değişebiliyor. Bu da onları dış etkenlere karşı daha açık hale getiriyor. Bu nedenle sosyal medya oy verme davranışlarını etkileyebilmektedir.
SONUÇ
Sonuç olarak siyasetin hayatımızdaki yeri özellikle seçim zamanlarında her geçen gün artıyor ve sosyal medya da bu hususta önemli bir role sahip. Hatta bazı sosyal medya platformları insanların sadece siyasi düşüncelerini paylaştıkları bir platforma dönüşmüştür. Kitle iletişim araçlarında kendilerini ifade etme şansı bulamayan popülist liderler sosyal medyayı kullanarak oylarını artırma şansını elde edebiliyorlar. Ya da bazı siyasetçiler ve kuruluşlar mikro-hedefli reklamlar kullanarak insanların oy verme davranışlarını değiştirebilirler. Hatta bazı kuruluşlar da sosyal medya trollerini ve botlarını başka ülkelerin seçim sonuçlarını manipüle etmek için kullanarak sosyal medya kullanıcılarını siyasi konularda manipüle edebilirler. Karşı argüman ise sosyal medyanın her kullanıcı için yankı odası oluşturduğunu iddia etse de bir önceki paragrafta da belirttiğim gibi yankı odası her insanı etkilemiyor ve kararsız seçmen sayısı da oldukça fazla. Bu nedenle sosyal medya seçmenlerin oy verme davranışlarını etkileme açısından kritik öneme sahip ancak seçim sonuçlarını hangi derecede değiştirdiği belirsiz. Bu konu hakkında yapılabilecek bir araştırma ile bu soruya cevap bulunabilir.
KAYNAKÇA
Ackermann, K., & Stadelmann‐Steffen, I. (2022). Voting in the Echo Chamber? Patterns of political online activities and voting behavior in Switzerland. Swiss Political Science Review, 28(2), 377–400. https://doi.org/10.1111/spsr.12498
Baviera, T., Sánchez-Junqueras, J., & Rosso, P. (2022). Political advertising on social media: Issues sponsored on Facebook ads during the 2019 general elections in Spain. Communication & Society, 35(3), 39–49. https://doi.org/10.15581/003.35.3.33-49
Beknazar, R., Andretta, M., & Martella, A. (2023). Does populism go viral? how Italian leaders engage citizens through social media. Understanding Movement Parties Through Their Communication, 151–168. https://doi.org/10.4324/9781003369363-9
Cambridge Analytica. Digital Watch Observatory. (2022, April 8). https://dig.watch/trends/cambridge-analytica#:~:text=are%20explained%20below.-,How%20was%20the%20data%20obtained%3F,and%20those%20of%20their%20friends.
Echo chamber. Cambridge Dictionary. (n.d.). https://dictionary.cambridge.org/dictionary/english/echo-chamber
Guerrero-Solé, F., Suárez-Gonzalo, S., Rovira, C., & Codina, L. (2020). Social Media, context collapse and the future of data-driven populism. El Profesional de La Información. https://doi.org/10.3145/epi.2020.sep.06
Karsit, I. (2022, July 12). Turkey’s far right has already won. Foreign Policy. https://foreignpolicy.com/2022/07/12/turkeys-far-right-has-already-won/
Lewis-Kraus, G. (2022, June 3). How harmful is social media?. The New Yorker. https://www.newyorker.com/culture/annals-of-inquiry/we-know-less-about-social-media-than-we-think
Llewellyn, C., Cram, L., Hill, R. L., & Favero, A. (2019). For whom the bell trolls: Shifting troll behaviour in the Twitter Brexit debate. JCMS: Journal of Common Market Studies, 57(5), 1148–1164. https://doi.org/10.1111/jcms.12882
Yaqub, U., Ali Malik, M., & Zaman, S. (2020). Sentiment analysis of Russian IRA troll messages on Twitter during US presidential elections of 2016. 2020 7th International Conference on Behavioural and Social Computing (BESC). https://doi.org/10.1109/besc51023.2020.9348287