Bazı diziler, filmler vardır, tam da en çok ihtiyacınız olan duyguyla karşınıza çıkar. Hatta o duyguyu bir başkasında da görmeye ne kadar ihtiyacınız olduğunu o izlediğiniz her ne ise onunla buluşmadan önce fark etmemiş bile olabilirsiniz. İşte ben Phoebe Waller Bridge’in Fleabag dizisi ile tam da hayatımla ilgili gerçekten çok ümitsiz hissederken, çevremdeki herkes benden daha mutluymuş gibi gelirken karşılaştım. Sonra, hayatı kaoslarla dolu, bol dramalı kadın Fleabag’i izlemeye başladım ve dedim ki “işte bu, benim gibi hisseden birisi var ve benim tam da böyle gerçek bir hikayeyi görmeye ihtiyacım var”.
Dizinin internette aşkla ilgili çok fazla ünlü replikleri ve sahneleri olsa da bence asıl olayı biz izleyicilere tamamen sansürsüz bir gerçek hayat hikayesi anlatmak. Zaten yazan ve yöneten Phoebe Waller Bridge hikâyeyi kendi hayatından esinlenerek yazdığını birçok yerde söylemiş, yani dizinin gerçekliği hakikaten bir hayat hikayesi olmasından geliyor. Yaşadığımız dünya ve film dünyası çoğu zaman sadece göstermelik mutluluklardan ibaret olduğundan herkesin hayatının göründüğü kadar toz pembe olduğu algısına kapılıyorum. Ama bu dizide gerçekten hayatın tüm acımasız taraflarını Fleabag bize gösteriyor, yani bize göstermelik bir şeyler sunmuyor, gerçeği sunuyor. Hatta bunu öyle bir yapıyor ki insan izlerken içinden bu kadın hiç mi mutlu olmayacak demeden edemiyor. Eğer bu sorunun cevabını merak ediyorsanız spoiler vereyim, evet bence Fleabag hiç mutlu olmuyor. Bu dizide gördüğümüz bu kadın bize hayatındaki tüm kötü anları öyle bir anlatıyor ki ağlanacak haline gülerken buluyoruz kendimizi, en azından benim için böyle oldu. Ve bence biz izleyiciye böyle yaparak vermek istediği mesaj şu, hayatın ne kadar kötü giderse gitsin ne kadar dipte olduğunu düşünürsen düşün o karanlıkta bile sana ümit verecek bir şeyler bulabilirsin.
Çünkü Fleabag öyle yapıyor, ne kadar mutsuz olduğunu o da biliyor ama yine de yeni şeyler deniyor, belki bu sefer olur bir umut görürüm diyor ve sonucunu önemsemiyor, ucunda mutluluk var mı yok mu düşünmüyor. Bunu gördükten sonra ben yaptığım eylemlerin sonucunun beni mutlu etmesine ne kadar fazla değer verdiğimi, belki de sadece bir şeyler yapıyor olmanın beni mutlu edebilme ihtimalini göz ardı ettiğimi fark ettim. Çünkü yaşam sandığımızdan çok daha basit ve biz bazen yolun sonundan çok yolun kendisinden zevk almamız gerektiğini unutuyoruz. Bu dizi bana bunu hatırlattı, eğer siz de benim gibi hissediyorsanız, bu diziyi izlemenizi kesinlikle tavsiye ediyorum, eminim kendinizden bir şeyler bulacaksınız.