Milliyetçilik hem sporda hem de siyasette tartışmaya açık bir alan olmuştur. Sporda ve siyasette milliyetçilik tartışmaları, bireylerin ve kurumların “vatandaşlık” kavramından ne anladığına ve vatandaşlığın neyi kapsaması gerektiği konusundaki görüş farklılıklarından kaynaklanmaktadır. Tarihte uzun yıllar boyunca sporda da siyasette de milliyetçilik ve toplulukların arasındaki bağ birbirini çift yönle besleyen bir unsur olmuştur. Ancak günümüzde vatandaşlığın bireylerin soy bağı, yaşadığı toprak ile kültürel etkileşimleri ile olan alakasının yanı sıra, iki unsur tartışma konusu olarak ön plana çıkmaktadır: nitelikli göç ve bireyin ülkesindeki siyasi karışıklık nedeni ile başka bir ülkeye yerleşmesi.
Bu unsurların medyada sıklıkla tartışılması, bu tartışmaların tamamen doğru olduğu anlamına gelmemektedir. Von Rütte’ye göre vatandaşlık iki kategoriye ayrılabilir: doğum ile alınan vatandaşlık ve sonradan kazanılan vatandaşlık. Her ülkenin hukuk sistemi farklı olsa da doğum ile kazanılan vatandaşlıkların kendi içindeki ayrımı “jus soli” (bir ülkenin sınırlarında doğunca kazanılan doğal hak şeklinde vatandaşlık) ve “jus sanguinis” (bireyin ailesinin vatandaşlıkları sayesinde kazandığı vatandaşlık) genel olarak söylenebilir. Sonradan kazanılan vatandaşlık ise yoruma daha açıktır ve daha öznel şartlara sahiptir; beyin göçü ile başka bir ülkede uzun süre yaşamak, başka bir ülkeden karışıklık nedeniyle ayrıldıktan sonra ülkede belli bir yıl kaldıktan sonra vatandaşlık almak, evlilik yolu ile vatandaşlık almak gibi. Van Rütte’ye göre bu durumun belirsizliğinin sebebi sonradan kazanılmış vatandaşlığı kamu idaresinin verebilmesidir.
Sonradan kazanılan vatandaşlık konusunda bu kadar belirsizlik varken FIVB (Uluslararası Voleybol Federasyonu)’nin sonradan başka bir ülkenin milli takımında oynayacak devşirme oyuncular hakkındaki kural düzenlemesinin tartışmalı olması şaşırtıcı olmayan bir sonuçtur. FIVB’nin Eylül 2023’ten bu yana yürürlüğe giren düzenlemesine göre, sporcuların başka bir ülkenin milli takımına katılabilmesi için o ülkede en az üç yıl yaşamış olması gerekiyor. Ancak daha tartışmalı olan karar, sporcuların doğum sonrası vatandaşlık aldıkları ülkenin A milli kadrosunda forma giymemiş olmaları yönündeki düzenleme.
Bu sene VNL (Voleybol Milletler Ligi)’de Türkiye’nin Küba doğumlu yıldız Melissa Vargas’ın önemli katkıları ile kadın voleybolunda altın madalya kazanıp dünya sıralamasında bir numaraya yerleşmesi Polonya’nın ve bir diğer Küba doğumlu yıldız Wilfredo Leon’un önemli katkıları ile erkek voleybolunda altın madalya kazanıp dünya sıralamasında bir numaraya yerleşmesi devşirme sporcuların milli takımların başarılarını önemli ölçüde etkilediği yönünde bir tartışma yaratmıştı. Dolayısıyla yeni düzenlemede Türkiye ve Polonya’nın kazandığı başarıların etkisi olduğu söylenebilir. Kişisel görüşüm, Türkiye ve Polonya’nın başarılarını etkileyen başka önemli faktörler olmasından dolayı bu tartışmanın anlamlı olmadığı yönünde. Türkiye ve Polonya’nın halihazırda oturmuş bir sistemin ve başarılı oyuncuların varlığı ve CEV Şampiyonlar Ligi’nde kadınlarda iki Türk kulübü, erkeklerde ise iki Polonyalı kulübün final oynamasından da anlaşılabileceği üzere iki ülkenin de voleybol liglerine yatırımı arttırmaları, şampiyonlukları için önemli faktörlerdi.
Bu tartışmaları her ne kadar anlamlı bulmasam da sistemin sporcuları siyasi polemiklere karşı savunmasız bırakan bir boşluk yarattığı konusunda yeni bir tartışma yaratabileceği konusunun daha fazla dikkat çekmesi gerektiğinin kanaatindeyim. Vargas’ın Küba hükümeti ile yaşadığı sorundan ötürü Küba milli takımından dört yıl menedilmesi, eğer FIVB’nin kuralı o zaman geçerli olsaydı Vargas’ın milli takım kariyerinin ciddi ivme kaybetmesi anlamına gelebilirdi. İtalya milli takımında forma giymeye başlayan Rus asıllı oyuncu Ekaterina Antropova, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi sonucunda Rusya’nın uluslararası turnuvalardan menedilmesinden dolayı yeteneklerini uluslararası turnuvalarda gösterme fırsatı bulamayabilirdi. Bu kural sonrası istikrarsız politik rejimlerde yaşayan sporcular ya haklarından feragat etmek ya da milli takım kariyerlerinden vazgeçmek durumunda kalabilir. Rusya ve Küba gibi otoriter rejimlerin, oyuncuları ile olan ilişkileri konusunda FIVB’den tavsiye almayacaklarını, tam tersi bu yeni kuralı kendi rejimlerine daha sadık oyuncuları milli takımına almak veya yetiştirmek için bir fırsat olarak görebilecekleri kanaatindeyim.
Milliyetçiliğin hem sporun hem de siyasetin önemli bir parçası olduğunu kabul etsem de bu yeni kuralın sporcuların daha da politize olacağı yönünde sonuçlanacağını düşünüyorum. Sporcuların siyasi görüşleri yerine yeteneklerinin ve iş ahlakının ön planda olduğu uluslararası turnuvaları izleyebilmek adına, FIVB’nin verdiği kararı gözden geçirmesi gerektiği görüşündeyim.
Kaynakça
https://brill.com/display/book/9789004517523/BP000002.xml?language=en
https://www.fivb.com/en/about/news/changes-to-fivb-sports-regulations-approved-by?id=100935