Türkiye Cumhuriyeti kolay kazanılmamış, akıl ve şuurla inşa edilmiş bir yapıdır. Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi “Cumhuriyet akıl ve şuurla kurulmuştur. Zayıf değildir. Yüzyıllardan beri çekilen milli musibetlerin uyanıklığı ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir. Türk milletinin tabiat ve ününe en uygun idaredir.”
Bu sözlerin ışığında Cumhuriyet, sadece geçmişte kazanılmış bir zafer değil aynı zamanda geleceğimizi şekillendiren en güçlü temeldir. Bugün yaşadığımız zor günlerde bu temel değerlere yeniden sarılmak, ülkemizi daha sağlam ve adil bir geleceğe taşımak için hayati önem taşımaktadır. Cumhuriyet, zorluklar karşısında dayanıklıdır çünkü onun temeli halkın bağımsızlık aşkı ve özgür iradesine dayanmaktadır. Gelecekte de Türkiye’nin güvencesi, bu değerleri yaşatmak ve korumak olacaktır.
Mustafa Kemal Atatürk’ü Cumhuriyet gibi önemli bir sonuca ulaştıran olayların arka planını anlamak, onun düşünce yapısını ve kararlarını daha iyi kavramak açısından son derece önemlidir. Atatürk’ün Cumhuriyet’in kurulmasına olan inancı ve kararlılığı, sadece bir siyasi tercihten ibaret değildi. Bu, yaşadığı olaylar ve gözlemlediği toplumsal gerçekliklerin bir sonucuydu.
Atatürk Nelerden Etkilendi?

Mustafa Kemal Atatürk’ün düşünsel gelişiminde Fransız İhtilali ve o dönemin Fransız düşünürlerinin etkisi oldukça büyüktür. Atatürk, özellikle J.J. Rousseau ve Montesquieu gibi isimlerin özgürlük, halk egemenliği ve demokrasi üzerine yazdığı eserleri okumuş, bu fikirleri kendi mücadelesine ilham kaynağı olarak almıştır. Atatürk’ün Cumhuriyet ve demokrasiye olan bağlılığının kökeninde, bu düşünürlerin savunduğu halk egemenliği, eşitlik ve hukuk devleti gibi kavramlar yatar.

Montesquieu’nun “Kanunların Ruhu” adlı eserinde hükümetler ve politik kurumlar arasındaki karşılaştırmalar, Atatürk’ün devlet yönetimine dair bakış açısını şekillendirmiştir. Montesquieu’nun güçler ayrılığı prensibi yani yasama, yürütme ve yargı arasındaki dengeyi sağlama fikri, Atatürk’ün modern bir devlet kurma arzusunu destekleyen en önemli ilkelerdendir. Montesquieu’nun hukuk ve adaletin toplumu yönlendirmedeki rolüne verdiği önem, Atatürk’ün Cumhuriyet anlayışında adalet ve hukukun merkezi bir yer edinmesine yol açmıştır.
Rousseau’nun “Sosyal Mukavele” adlı eseri ise bireyin özgürlüğü ve halk egemenliği kavramlarıyla Atatürk’ün cumhuriyetçi düşüncelerini derinleştirmiştir. Rousseau’nun halkın egemenliğini koruyan ve kötü yönetimlere karşı direnme hakkını savunan düşünceleri Atatürk’ün hem Kurtuluş Savaşı sırasında hem de Cumhuriyet’in kuruluşunda rehber aldığı temel ilkelerdendir. Sosyal Mukavele’de halkın, kendi kaderini tayin etme hakkı ve özgürlüğü savunulurken Atatürk de bu ilkeleri Türkiye’nin geleceği için olmazsa olmaz olarak görmüştür. Halkın kendi kaderini belirlediği bir yönetim yani cumhuriyet bu yüzden Atatürk’ün zihninde en uygun yönetim şekli olarak yer edinmiştir.

Atatürk’ün Fransız İhtilali tarihini Cumhuriyeti ilan etmeden bir gün önce okuduğunu belirten Falih Rıfkı Atay’ın hatıraları, bu etkilenmenin derinliğini gösterir. Fransız İhtilali’nde halkın özgürlüğü ve eşitliği için verilen mücadele, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş sürecinde modern bir devletin nasıl kurulacağı konusunda Atatürk’e ilham kaynağı olmuştur. Bu sebeple, Türk İhtilali ile Fransız İhtilali arasında belirgin paralellikler bulunmaktadır. Her iki devrim de halk egemenliğini monarşi veya oligarşiye karşı savunmuş, özgürlük ve eşitlik ilkeleri üzerine kurulmuştur.
Arka Plandaki Olaylar
Yerel kurtuluş hareketlerinin bazıları milli egemenlik ve adı konulmamış cumhuriyet anlayışını benimsemiş, bazıları ise doğrudan Cumhuriyet idaresi kurma amacını gütmüştür. Örneğin Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Osmanlı Devleti’nin çöküşünü büyük bir ihtimal olarak görüp Osmanlı topraklarının parçalanma korkusuyla tüm Trakya’yı kurtarma ve bir Trakya Cumhuriyeti kurma hedefini taşımaktadır. Oltu’da Sovyet yönetiminden esinlenmiş bir Oltu Şura Hükümeti hareketi ortaya çıkmışken Elviye-i Selase (Kars, Ardahan, Batum) bölgesinde ise Cenub-i Garbi Kafkas Hükümet-i Cumhuriyeti adında bir Cumhuriyet ilan edilmiştir.

Güneybatı Kafkas İslam Şurası
1913 yılında, Batı Trakya’da da Batı Trakya Cumhuriyeti ilan edilmiştir. Bu Cumhuriyet, Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkan Savaşları sonrası zayıflamasıyla birlikte yerel halk tarafından kurulan ilk yerel yönetim hareketlerinden biriydi. Ancak, Yunanistan’ın bölgeyi ilhak etmesiyle kısa süre sonra son bulmuştur.

Anadolu dışında, İslam dünyasında bu dönemde cumhuriyetçi hareketler artış göstermiştir. 1918’den sonra, Azerbaycan, Başkurt, Kırgız ve diğer Rus Çarlığı’na bağlı Türk halkları kendi bağımsız cumhuriyetlerini ilan etmişlerdir. Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti (1918-1920) bu dönemdeki ilk İslam cumhuriyetlerinden biridir ve bağımsızlık mücadelesi veren Türk halklarına ilham vermiştir.
Bunun dışında, Süleyman el Baruni‘nin Trablus’ta kurmak istediği Arap Cumhuriyeti girişimi ve Suriye ile Lübnan’daki Fransız mandası altında açığa çıkan cumhuriyetçi fikirler de bölgedeki bu düşünsel hareketlenmenin örneklerindendir. Fransız mandasında, özellikle Lübnan’da ve Suriye’de cumhuriyetçi eğilimler çoğu kurumda varlık göstermeye başlamıştı. Ancak bu hareketlerin çoğu dış müdahaleler veya yerel yönetimlerin baskıları sonucu başarılı olamamıştır.
Adım Adım Cumhuriyet’e
Osmanlı Devleti’nin yıkılması ile sonuçlanan I. Dünya Savaşı’nın ardından, Mustafa Kemal Paşa önderliğinde başlatılan ulusal mücadelenin ilk yıllarından itibaren, halk iradesinin yönetimde egemen olacağı açıkça ilan edilmiştir. Erzurum Kongresi’nin ardından, 23 Temmuz 1919 tarihinde yayımlanan bildirinin 3. maddesinde yer alan “Ulusal kuvvetleri etkin ve ulusal iradeyi egemen kılmak esastır.” kararı, bu anlayışın bir ifadesi olarak kabul edilebilir.

Ulusal iradeyi somut hale getirecek meclis, İstanbul’un işgal edilip Meclis-i Mebûsan’ın dağıtılması üzerine 23 Nisan 1920’de Ankara’da toplandı. Olağanüstü yetkilerle donatılmış 390 kişilik bu meclisin başkanı, aynı zamanda hükûmet ve devlet başkanı olarak görevlendirildi.
Meclisin 20 Ocak 1921’de kabul ettiği ve anayasa niteliğinde olan Teşkilât-ı Esâsîye Kanunu ile egemenliğin Türk ulusuna ait olduğu ilan edildi. Saltanat hükûmetinin kendini hâlâ Türk ulusunun temsilcisi saymasına karşı bir tepki olarak meclis, 1 Kasım 1922’de saltanatı kaldırdı.
Birinci meclisin 1 Nisan 1923’te dağılmasından sonra, yeni bir anayasa tasarısı hazırlıkları başladı. Mevcut anayasa, ulusal iradenin Türk ulusuna ait olduğunu ve bu iradeyi temsil yetkisinin meclise devredildiğini onaylamıştı fakat devletin yönetim biçimi ve başkenti ilan edilmemişti. Mustafa Kemal, anayasa tasarısının hazırlanması sırasında çevresiyle Cumhuriyet’in ilanı ile ilgili görüşmeler yapmıştı.
22 Eylül 1923’te, Avusturya’nın Neue Freie Presse gazetesinin muhabirine verdiği demeçte ilk defa Cumhuriyet kelimesini açıkça kullandı. Bu açıklama, ülkede ve yurtdışında geniş bir yankı uyandırdı. Ekim 1923’te İsmet Paşa ve bir grup mebus Ankara’nın hükûmet merkezi olarak kabul edilmesi yönünde bir kanun teklifi sundu. 13 Ekim 1923’te kabul edilen tek maddelik yasa ile Ankara, devletin başkenti olarak ilan edildi. Bu yasa, Cumhuriyet’in ilanı için de bir adım olarak kabul ediliyordu.

Hükûmet Bunalımı ve Cumhuriyetin İlanı
1 Kasım 1922’den itibaren, saltanatın kaldırılmasından sonra, ülke meclis hükûmeti tarafından yönetiliyordu. Bu sistemde, her bakan meclis tarafından seçildiğinden, hükûmet uyumsuz kişilerden oluşuyordu ve bu durum uzun süren tartışmalara yol açıyordu. 23 Ekim 1923’te hükûmetin zayıflığı belirginleşti. Dahiliye Vekili Fethi Bey’in yerine, Erzincan milletvekili Sabit Bey’in atanması kabul edilmedi. Aynı şekilde, TBMM ikinci başkanı Ali Fuat Bey de görevinden ayrılmak istedi ancak meclis onun yerine Rauf Bey’i seçti.
Bu bunalım sonucunda 25 Ekim 1923 akşamı Mustafa Kemal Paşa, hükûmeti Çankaya’da topladı. Toplantıda Vekiller Heyeti’nin istifa etmesine ve yeni Vekiller Heyeti’ne katılmamasına karar verildi. Bu, ülkeyi Cumhuriyet rejiminin ilanına götürecek bir bunalım sürecinin başlangıcıydı.
Anayasa Değişiklik Tasarısı
27 Ekim 1923’te Vekiller Heyeti’nin istifası TBMM’de okunduktan sonra, yeni bir hükûmet kurulma çalışmaları başladı. 28 Ekim akşamı Çankaya Köşkü’nde Mustafa Kemal Paşa ve İsmet Paşa, hükûmet bunalımını aşmak için anayasa değişikliği teklifini hazırladılar. O akşam yapılan toplantıda Mustafa Kemal Paşa, “Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz.” diyerek, Cumhuriyet’in ilanına yönelik planlarını açıkladı.
Halk Fırkası Grubu Toplantısı
29 Ekim 1923 sabahı mecliste toplanan Halk Fırkası Grubu, kabine değişikliği için görüşmeler yapmaya başladı. Görüşmelerin çıkmaza girmesi üzerine Mustafa Kemal Paşa’nın meselenin halli için görevlendirilmesine karar verildi. Bir saatlik bir süre isteyen Mustafa Kemal tekrar meclis kürsüsüne çıkarak yönetim biçiminin Cumhuriyet olması gerektiğini ve böylelikle hükûmet bunalımlarının önüne geçilebileceğini belirtti. Anayasa değişikliği teklifini sundu.
Toplantıdan sonra teklif önce bütünüyle sonra ayrı ayrı maddeler halinde okunarak kabul edildi. Meclis, konuşmaların ardından “Yaşasın Cumhuriyet!” sloganlarıyla anayasa değişikliğini onayladı.
Son olarak meclis toplantısından sonra yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde 158 üyenin oybirliğiyle Ankara Milletvekili Gazi Mustafa Kemal, Cumhurbaşkanı seçildi. 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti resmen ilan edildi.
Halkın Tepkisi
Cumhuriyet’in ilanı, Anadolu ve Ankara basınında sevinçle karşılanmışken İstanbul basınında farklı tepkilere neden olmuştur. İstanbul’daki gazeteler, Milli Mücadele yıllarında Osmanlı saltanatının varlığı nedeniyle olumsuz bir tavır takınmıştı. Ancak Cumhuriyet’in ilan edilmesiyle birlikte bu tutumlarını sürdürmeleri, dönemin şartlarına rağmen anlaşılması zor bir davranış olarak görülmüştür. Bazı gazeteler, Cumhuriyet’in aniden ilan edildiğini iddia etmiş ancak Dahiliye Vekili Ferit Bey bu tepkileri olağan karşılayarak zamanla geçeceğini belirtmiştir. Cumhuriyet’in başarılı yönetimi, halkın desteğiyle bu eleştirileri gidermiş ve hedeflerine ulaşmıştır.
Kaynakça
Erdoğru, M. Akif. “Mustafa Kemal Atatürk Ve Cumhuriyet Fikri”. Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi 15, sy. 43 (Mart 1999): 219-28. |
Kasalak, K. (2009). Cumhuriyet Fikrinin Öncüleri. Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2009(20), 69-78.
Anadolu Ajansı. (2020, Kasım 1). Cumhuriyet’in ilanı ve Atatürk’ün Cumhurbaşkanı unvanıyla ilk konuşması AA Arşivi ve TBMM kayıtlarında. Anadolu Ajansı. https://www.aa.com.tr/tr/özel-haber/cumhuriyetin-ilani-ve-atatürkün-cumhurbaskani-unvaniyla-ilk-konuşmasi-aa-arsivi-ve-tbmm-kayıtlarında/2057233
Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’nun Bazı Mevadının Tavzihan Tâdiline dair Kanun. (1923). Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’nun Bazı Mevadının Tavzihan Tâdiline dair Kanun [PDF]. 30 Mart 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Ekim 2023.
Dinç, S. (2008, Eylül 1). Atatürkçü Düşünce Sistemine Göre Cumhuriyetçilik İlkesi. Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Merkezi. https://turkoloji.cu.edu.tr
Gözler, K. (2000). 1921 Teşkilât-ı Esasîye Kanunu. Bursa: Ekin Kitabevi Yayınları.
Erendil, M. (1986, Temmuz). Atatürk ve Demokrasi. Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 2(6). https://www.atam.gov.tr
Eroğlu, H. (2003, Temmuz). Türkiye Cumhuriyetinin İlânı. Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 9(56). https://www.atam.gov.tr
Aymalı, Ö. (2011, Ekim 29). Cumhuriyet nasıl ilan edilmişti? Dunyabulteni.net Tarih Dosyası. https://www.dunyabulteni.net
Atatürk Ansiklopedisi. (2021, Şubat 16). Kâzım Fikri Özalp (1882-1968). https://www.ataturkansiklopedisi.gov.tr
Atatürk, M. K. (1989). Nutuk – Söylev (II. Cilt: 1920 – 1927). Türk Tarih Kurumu Yayınları, XXIII. dizi (10. bas.). Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.
Korkmaz, Z. (2004). Nutuk (Bölüm 11). Atatürk Araştırma Merkezi. https://www.atam.gov.tr
Arşivlenmiş kopya. (2020, Temmuz 15). Arşivlenmiş kopya [PDF]. https://www.arşiv.com/
Alim, Tülay. “İstanbul Basınında Cumhuriyetin İlanına Tepkiler Ve Yorumlar”. Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi 15, sy. 44 (Temmuz 2021): 627-43.