SATRANCIN TARİHSEL GELİŞİMİ

Dünyanın en popüler ve sevilen oyunlarından biri olan satranç, 64 kareden oluşan tahtası ve kendine özel taşlarıyla iki oyuncu arasında oynanan bir masa oyunudur. Geçmişten günümüze popülerliğini yitirmek yerine, hayatımızda yadsınamayacak bir yer edinmiş olan internete uyarlanarak daha çok oyuncu kazanmıştır. Birleşmiş Milletler, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 8’inin düzenli olarak satranç oynadığını tahmin etmektedir.

Dünyanın en eski oyunlarından biri olmasına rağmen hayatımızda hala var olan bu oyunun tarihçesinde; nerede, kim tarafından keşfedildiği ve gelişimi hakkında pek çok farklı bilgi bulunmaktadır. Bu bilgilerin kimi yazıtlara, kimi arkeolojik kazılara kimi ise toplumsal iddialara dayanmaktadır; ancak satrancın kökenlerini kesin ve doğru bir şekilde belirlemek zordur. Kökeni, gelişimi, yayılışı ve bugünkü standart halini alışı; oyunun kendisi gibi karmaşıktır.

Bir el yazmasında satranç oynayan Tapınak Şövalyeleri. (Wannart)

Satrancın varlığına dair ilk izleri Mısır piramitlerindeki bulgularda görüyoruz. Oyunun günümüzden 4000 yıl önce oynandığına dair kanıtlar sunuyor bu piramitlerdeki kabartmalar. Çeşitli zamanlarda yapılan bazı arkeolojik kazılar sonucu oyunun Çin, Mezopotamya ve Anadolu’da oynandığı da düşünülüyor.

Satranç oyunu ile ilgili ilk yazılı belgeler Hindistan’da bulunduğundan dolayı çoğu tarihçi oyunun Hindistan’da ortaya çıktığını düşünüyor. 6. yüzyıla dayanan bu bulgular satrancın ilk versiyonunu gözler önüne seriyor. Ancak kökeni konusunda İspanyol satranç oyuncusu ve tarihçi Ricardo Calvo gibi hemfikir olmayanlar mevcut. Calvo, 1996 tarihli bir makalesinde, eski Fars edebiyatının Hint edebiyatında hiç bahsedilmeden önce satrançtan bahsetmesini ele alarak, oyunun temelinin İran’da olduğunu öne sürüyor.

Satrancın 6. yüzyıldan itibaren İran’da da bilindiğine ilişkin bulgular, oyunun Endülüs Devleti aracılığıyla İspanya üzerinden Avrupa’ya yayıldığı söylentileri ve Türkistan coğrafyasından Avrupa’ya taşındığı düşünceleri satrançla ilgili birçok tarihsel karmaşayı da beraberinde getirmektedir. 

Shatranj, İran’dan, 12. yüzyıl. (New York Metropolitan Museum of Art, Wikipedia)

Günümüz Türkmenistan bölgesinde yapılan kazılarla, MS 150 yılına ait olduğu tespit edilen satranç taşları, oyunun ilk kez Kuşhan Türkleri tarafından bulunduğu ve sonrasında Hindistan’a götürüldüğü iddialarını gündeme getirmiştir. Türk Medeniyetlerinde önemli bir yeri bulunan balbal (insan kafası figürü içeren mezar taşları), çadır, kümbet (damı kubbe biçiminde olan yapı) ve at sembolü gibi sembollerin satranç taşları ve tahtasının tasarımında büyük bir rol oynadığı da karşımıza çıkan bilgilerden bir diğeridir. 

Ancak satranç ile ilgili ilk yazılı belgelerin MS 3. ve 4. yüzyıllar arasında yaşamış olan Hint Hükümdarı II. Chandragupta zamanında yazılmış Sanskritçe metinler olduğu, bu metinlerde oyunun isminin ‘Çaturanga’ olarak geçtiği, 600’lü yıllarda Hindistan’ın Pencap bölgesinde oyunun kurallarının oluşturulduğu iddiaları da çoğu kaynaklarda karşımıza çıkan popüler düşüncelerdendir. 

Satrancın mucidi olarak tek bir kişi adlandırılamazken, eski bir halk efsanesi, oyunun yaratıcısı olarak baş vezir Sissa ibn Dahir’i gösteriyor. Oldukça popüler olan bu hikayeye göre, ilk satranç tahtasını Sissa ibn Dahir, Hindistan kralı Shirham’a hediye ediyor. Ancak bu hikayenin en eski yazılı referansının 1256’ya ait olduğu göz önüne alındığında, gerçekte bir temeli olmaması oldukça muhtemel. 

Oyunun bugünkü adını almasına MS 3. ve 4. yüzyıllarda Hindistan’da, oyuna çaturanga denmesi ile başladığı düşünülüyor. Uluslararası bir satranç ustası ve Buffalo Üniversitesi’nde bilgisayar bilimi ve mühendisliği dalında doçent olan Kenneth W. Regan’ın söylediğine göre, Hindistan’da yapılan atıfların Orta Doğu’dan daha önce olmasının yanı sıra, dilbiliminin sunduğu kanıtlar da önemli bir ayrım noktası oluyor. “Hem Farsça hem Arapça’da kullanılan modern ‘shatranj’ kelimesi, açıkça Sanskritçe ‘chaturanga’dan türemiştir. Bu kelimeyi incelediğimizde, ‘chatur’, Latince ‘quattor’ (dört) ve ‘anga’ (aza) anlamına geliyor.” Çevrimiçi Etimoloji Sözlüğü’ne göre Sanskritçe “chaturanga” adı, kabaca “bir ordunun dört üyesi” (filler, atlar, savaş arabaları ve piyadeler) anlamına geliyor. 

Britannica’ya göre, satrancın 6. yüzyıldan önce modern versiyonuna yakın bir biçimde var olduğuna dair sağlam bir kanıt yok. Oyun, yüzyıllar boyunca hem küçük hem büyük değişiklikler getiren farklı kültürlerle beraber gelişiyor. Regan, bazı versiyonların diğerlerinden daha iyi olduğunu belirterek, “Bütün büyük bölgesel kültürler – coğrafi olarak genişleyecek kadar zengin ve birleşik olanlar – kendi satranç biçimlerine sahipti” diyor. “Herhangi bir boyuttaki tahta oyunları oldukça zor ilerliyordu. Bunun nedeni büyük ölçüde parçaların bugünkü kadar çevik veya dinamik olmaması ve sonuç olarak birçok oyunun berabere bitmesiydi.” Ancak satranç zamanla standart hale geliyor. 

British Museum’daki Lewis Satranç Figürleri. Mors dişi ve İspermeçet balinası dişinden yapılan figürler (yaklaşık 1150-1175) (Arkeofili)

Kısaca, oyunun farklı kültürlere dağılması, başlı başına bir süreçtir. MS 10. yüzyıla gelindiğinde satranç Asya, Ortadoğu ve Avrupa bölgelerine yayılmıştırİslam kültürü aracılığıyla Orta Doğu ve Kuzey Afrika’ya; Endülüs Emevileri, İtalya, Bizans İmparatorluğu ve Rusya yoluyla 9. ile 11. yüzyıllar arasında Avrupa’nın diğer yerlerine yayılarak devam etmiştir. 15. yüzyıldan itibaren Avrupa’da soylular arasında çok popüler bir oyun haline gelerek “kraliyet oyunu” olarak anılmaya başlanmıştır. Zaman içerisinde çeşitli değişiklikler gösteren kurallar 19. yüzyılda standart halini almıştır. 20. yüzyıl Avrupası’nda toplumun entelektüel üst tabakaları arasında yayılarak dünyanın en popüler oyunlarından biri haline gelmeyi başarmıştır.

1831’de Benjamin Franklin ve Lady Caroline Howe’u Londra’da satranç oynarken gösteren bir gravür. (Arkeofili)

Ülkemizde de satrancın tarihi oldukça eskidir. Kütüphanelerimizde 1500 yıllarında satranç üzerine yazılmış el yazması kitaplar bulunmaktadır. Bu kitaplar arasında Kanuni Sultan Süleyman devrinde Seferihisarlı İsmail Şaban tarafından derlenen el yazması vardır. Bu eserde, satrancın yararları ve kişiye verdiği hazdan söz edilmekte, satrancın bir tarihçesi de yer almaktadır. 1672 yıllarında Sultan Ahmet III tarafından Polonya hükümdarına gönderilen satranç takımı, her dönemde satranca olan merakımızın kanıtı niteliğindedir. Türkiye’de satranç çalışmaları 1930’lu yıllarda Ankara ve İstanbul’da kurulan satranç kulüpleri ile resmiyet kazanmıştır. Türkiye Satranç Federasyonu ise Dernekler Yasasına göre 1954 yılında kurulmuştur. 

Gökay Vakfı Satranç Müzesi, Ankara (https://mehmeteminresulzadeal.meb.k12.tr/icerikler/gokay-satranc-muzesi-gezisi_13484966.html)

Bilgisayarların icadı ile birlikte 20. yüzyılın sonunda iyi satranç oynayabilen satranç programları piyasaya sunulmuştur. Bu programlardan bazıları günümüzde dünya şampiyonları seviyesinde oynayabilmektedirler. Hafızalara yer etmiş olan bir örnek satranç oyuncusu Garri Kasparov ile Deep Blue adlı bilgisayar arasında 1996-1997 yıllarında oynanmış olan satranç maçlarıdır.

Çoğu oyunun akıbeti, mağaza raflarında birkaç yıl geçirdikten sonra belirsizliğe düşerken, satranç zaman sınavını geçmeyi başarmıştır. Oyun, ilk dört haftasında milyonlarca izlenen Netflix dizisi The Queen’s Gambit’in desteğini almıştır. Dizinin yayınlanmasından sonraki haftalarda satranç seti satışlarının yüzde 215’lik bir artış göstermesi satın alma patlamasına yol açmıştır. Satrancın popülerliğini koruması ve tarihin tozlu sayfalarına gömülmemesi için günümüz şartlarına uyarlanmasının önemini buradan anlayabiliriz.

KAYNAKÇA 

https://www.gokyaysatrancvakfi.org.tr/kutuphane/satranc-tarihi

https://www.tsf.org.tr/tarihce

https://www.tsf.org.tr/federasyon/tarihce#:~:text=Satrancın%2C%20zamanımızdan%20en%20az%204000,oyuna%20ÇATURANGA%20denmesi%20ile%20başlar.

https://www.sanatlaart.com/satranc-nedir-kisa-tarihi-ve-sanattaki-yeri/

http://marmarissatranc.com/sayfalar/satrancveyasam/11-satranc-tarihi.html

Leave a Reply