MEDYA ve POLİTİKA ARASINDAKİ ORTAK YAŞAM İLİŞKİSİ

Politikanın hayatımızın her alanına işlediği ve kaçmanın neredeyse imkansız olduğu bu günlerde, aslında ne kadar hayati bir önem taşıdığını anlamayanların olmadığını varsayarak başlamak istiyorum bu yazıma. Gün içinde ne yiyebileceğimizden hangi lükslerimizden vazgeçmek zorunda kalışımız gibi basit kararları dahi etkileyen bir alan olan siyasetin; özellikle demokratik toplumlarda bireye yüklediği sorumluluk ve bireylerin kararlarının yarattığı kelebek etkisi niteliğindeki sonuçların doğurduğu baskı, aynı zamanda ne kadar kırılgan bir alan olduğunu da gözler önüne seriyor. İnsanların, özellikle seçmen niteliğindeki vatandaşların sahip oldukları ve belki kendilerinin dahi tam anlamıyla farkında olmadıkları gücün öneminin ise, göreceli  iyi veya kötü de olsa iktidarda kalmayı başarmış yönetimlerin gözünden kaçmadığı anlaşılabiliyor. Bu konuda, uzun yıllardır siyasetin akışını içten içe yönetmiş, maruz kalanların farkına varamadıkları manipülasyon yeteceğini barındıran bir güçten özellikle bahsetmek istiyorum ki bu güç, medyadır.

Günümüzde medyanın yalnız yazılı ve sözlü basından ibaret olmadığı, sosyal medya olarak adlandırdığımız platformların da gündemi yönlendirmede göz ardı edilemez bir etkisi olduğunun da yadsınamaz bir gerçek olduğu için, yazımın başlangıç kısmında sosyal medyanın seçmenlerin tercihlerini yönlendirmede nasıl kullanılabileceğinden bahsetmek isterim. 2012 yılındaki Gezi Olayları sürecinde insanların Twitter üzerinden eylem yerlerini belirleyerek toplanması ve dayanışması, uygulamanın Türkiye ayağında bir mihenk taşı etkisi yaratarak siyasetin ilgisini çekmesine sebep olduğu söylenebilir. Özellikle bu dönemden sonra, siyasetçilerin kendi hesaplarını daha aktif kullanarak halka olan ilişkilerini edilgen çizgiden çıkarmaları ve insanların problemlerini, mevcut yönetime yönelik şikayetlerini, taleplerini, gündemdeki olaylara yönelik tepkilerini çok daha yakından gözlemleme şansı elde etmişlerdir. İlerleyen süreçte kimi zaman seçim kampanyaları buradan yürütülmüş, halkın televizyon kanallarının yönlendirmesi veya gazetelerin yazmasını beklemeden özellikle muhalefet kanadından gelebilecek kritik hamleleri birinci elden izleme ve buna karşı olumlu veya olumsuz tepkilerini dile getirme imkanı tanınmıştır. Orman yangınları, sel felaketleri, maden “kaza”ları gibi durumlarda dahi, halkı gerçeklerden mahrum bırakarak iyilik yaptığını düşünen ana akım medyanın insafına bırakmayarak kollektif bir bilincin oluşmasına ve insanların bu sorunların kaynağını ve çözülmelerindeki güçlüklerin sebebini sorgulamasına katkıda bulunmuştur. Ocak 2022’de toplanan verilere göre Türkiye, 16 milyon kullanıcı ile en fazla Twitter kullanıcısına sahip olan yedinci ülkedir ve elbette ki gündemi siyasetle bu denli iç içe olan bir ülke için, 16 milyon insanın her gün çeşitli siyasi propagandalara maruz bırakıldığı anlamına gelmektedir. 2023 seçimlerinde oy kullanması beklenen seçmen sayısının yaklaşık 62 milyon olduğu düşünülürse, partilerin Twitter’ı ne ölçüde ve nasıl kullandığının neredeyse geleceği etkileyebilecek bir öneme sahip olduğunu söylersek yanılacağımızı sanmıyorum.

Peki medyanın siyaseti yönlendirmedeki en etkili yolu gerçekten sosyal medya mı? Bu soruya doğrudan bir yanıt vermek mümkün olmasa dahi, tek yolun sosyal medya olmadığını söylemek de hata olmaz. Şöyle ki, uzun yıllardır süregelen televizyon haberciliği, tartışma programları ve hatta diziler dahi halkın siyasi bakışını etkileyecek nitelik taşır. Ana akım medyada söz sahibi olan siyasi grup, tartışılması kendi lehine olan konuları her akşam tekrar tekrar yorumlattırabilirken eleştirilmesi gereken icraat veya icraatsizliklerinin gündem olmasını da engelleyebilir. Buna ek olarak medyanın gücünü elinde tutan siyasi kişiler, toplumda ikilik yaratan bazı konularda insanları farklı perspektiflere yönlendirmeye çalışabilir. Bu duruma çok yakın zamanlı bir örnek verecek olursak, ATV’nin 15 Nisan Cuma akşamı yayınlanan dizisi Yalnız Kurt’da, son dönemde siyasetin ve sokağın gündemini önemli ölçüde etkileyen mülteci sorununa değinildiğinden bahsedebiliriz. Bahsi geçen bölümdeki bir sahnede, boynuna Suriye bayrağı bağlamış bir kişi bir Türk’e saldırıyor ve mahalle terörist gruplar tarafından galeyana getirilerek halk diğer Suriyeli ve Afgan dükkanlarına saldırıyor, sahnenin sonunda da bu eylemin aslında bir Suriyeli tarafından değil, halkı provake etmeye çalışan bir grup tarafından gerçekleştirildiği ortaya çıkıyor. Yani dizi yoluyla mültecilere karşı çıkan kişiler neredeyse teröristlerle aynı saftaymış gibi gösteriliyor. Bu da bize gösteriyor ki, medyada söz sahibi konumdaki kişiler, halkın belli konulardaki siyasi görüşlerini değiştirme amacıyla dizi gibi kurgusal programları da kullanmaktan çekinmemekte, bunun ne derece etkili olduğu henüz bilinmese de, dikkate değer bir girişim olduğu belirtilmelidir.

Son olarak, çok uzun zamandır hayatımızda yer kaplayan bir diğer iletişim aracı olan gazeteden bahsetmek istiyorum. Günümüzde yazılı gazete kültürü, artan kayıt fiyatlarıyla katlanan maliyet ve internetin yaygınlaşması sonucu halkın günlük olarak bir gazete satın alıp okumaya olan ilgisini yitirmesine sebep olmuş olsa da, gazeteler hayatlarına yine internet siteleri veya sosyal medya sitelerindeki hesaplarıyla devam etmeye çalışmakta. Köşe yazarları yazılarını internet üzerinden okuyucularına iletirken, kişisel sosyal medya hesaplarında da gündemdeki konular hakkındaki görüşlerini paylaşarak bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde yakın oldukları görüşlerin propagandasını yapmaya devam ettikleri söylenebilir. Bu durum kimi kesimler için olumlu bir sonuç doğurabilir; özellikle iktidarın medyanın kontrolünü ele geçirdiği ve halkın gerçeklere ulaşma imkanını kendi çıkarları uğruna engellediği toplumlarda, haberciliğin internet üzerinden ilerlemesi belki her kesime ulaşamasa da erişebildiği kadar kişiyi ülke gerçekleriyle yüzleştirmek için uğraşanlar adına bir çıkış kapısı niteliği taşımaktadır. Bu yüzden medyanın politika üzerindeki mutlak egemenliği sebebiyle dezavantajlı duruma düşmüş gibi görünen kesimler açısından internet ve sosyal medyanın da tabiri caize “oyuna girmesi”, oldukça kritik bir önem taşımaktadır ve bu durumda yapılması gereken ulaşılan kişi sayısının azlığına veya ulaşılanların hangi kesimden olduğundan ziyade, en efektif şekilde kullanılmasına odaklanılmasıdır.

Leave a Reply