Herkese oldukça uzun bir aradan sonra merhaba :). Yoğun geçen bir dönemin ardından hepimiz bir şekilde yorgunluğumuzu atmışızdır, kimimiz evine dönmüştür kimimiz arkadaşlarıyla dolaşmıştır ve kimimiz de ki benim de içinde bulunduğum grup gezmiştir. Geçtiğimiz hafta yapmış olduğum ve sadece 3 şehrini ziyaret edebildiğim İsviçrenin özellikle 2 şehri Basel ve Bern kültür sanat meraklıları için paha biçilemez ganimetleri barındırıyor desek yanlış olmaz. Beklentimin aksine ihtişamlı binalarıyla göz kamaştıran Zürih ise görece daha sanayileşmiş Basel’in karşısında daha eksik kaldığı için oraya maalesef yazılarımda yer veremeyeceğim. Beni kültürel yönüyle şaşırtan Basel’in kunstmuseum yazısına hoş geldiniz!
Kunstmuseum esasen bir sanat müzesi ama orijinal ismi böyle olduğu için bende böyle yazmayı tercih edeceğim. İçerisinde ise sanat camiasının büyük ustaları diyebileceğimiz Van Gogh, Monet, Picasso gibi sanatçılardan eserler barındırıyor. Müze yanlış hatırlamıyorsam 25 yaş altı için indirimli ama 16 yaş altına ekstra bir indirim daha tanımlanıyor ve daha avantajlı gezebiliyorsunuz. 2 kattan oluşan müzenin ilk katı klasik dönem 2. katı ise modern dönem diye ayrılmış ve modern dönem meraklısı için hoş birkaç detayı daha ekleyeyim: Mondrian ve Kandinsky gibi sanatçıları da rahatlıkla görebilirsiniz. Hatta Mondrian’ın “Kompozisyon no I” adlı eserini yakından da inceleyebilirsiniz. Beni şaşırtan en önemli detay Picasso’nun eserlerinin diğer sanatçıların aksine kendi adı altına toplanmamış olması oldu, tabiki her eseri aynı sanat akımını temsil etmediği için anlaşılır bir durum olsa da yine de böylesine dünya çapında bilinen bir sanatçının eserlerini kendi adına ayrılmış bir odada görmeyi tercih ederdim.
Eserlerin nasıl sergilendiği konusu da beni şaşırtan başka bir detay oldu. Kuvvetle muhtemel Türkiye’de geçici süre bile olsa Van Gogh’un bir eseri bir müzede sergilenmeye getirilse ilk iş eseri cam çerçeveyle sarmalayıp, insanlar önüne gelmesin diye 5 metre öteye 10 metre ip çekmek olurdu lakin Basel’deki Van Gogh’un kendi portresinin sergilenişi hiç böyle değildi. İnsanlar diledikleri kadar eserin yanına gelip fotoğraf çekilebiliyordu ve eserle ziyaretçi arasında hiçbir fiziksel engel yok, bu sadece Van Gogh özelinde değil, tüm sanat eserleri için de geçerli aynı zamanda hatta modern bölümde bazı multimedya örnekleri de var yine bu duruma dahil olan. Tek engel sayılabilecek durum duvarlara ve eserlere dokunmanız yasak, dokunduğunuz zaman bir alarm ötmeye başlıyor ama herhalde o kısımda çok oluyor ki, Van gogh veya Monet kısmında o kadar alarmı öttürmemize karşın kimse gelmedi ama yine de ötmesi can sıkıcı tabii. Sadece Picasso kısmında bir görevli nazikçe uyardı bizi.
Eserlerin detayına gelecek olursam Van Gogh’tan 3, Monet’ten 5, Mondrian’dan 4, Kandisnky’den 7 ve Picasso’nun da bir o kadar eseri bulunduğunu aktarabilirim hatta daha fazla bile olabilir, bir bonus olarak benim gibi Deli Dali sevenlerinin de 1 tane Dali eserini bulabileceğini de belirtmeliyim :). Bizim gezerken acelemiz yoktu ama Basel’den sonra aynı gün içinde Mulhouse’a geçeceğimiz için bir meraklısı kadar yavaş yavaş ve ağır gezemedik maalesef, meraklısının bizden daha fazla detay bulabileceğini de belirtmeliyim o yüzden. Ay bu arada eserlerin ismini özellikle vermiyorum çünkü meraklısının zaten bulacağını düşünüyorum küçük bir dipnot olarak.
Müzenin geri kalanı ise çoğunlukla isviçreli sanatçıların eserlerine ayrılmış doğal olarak. Hatta kronolojik değerleri açısından ele alırsak İsviçreli sanatçıların eserlerinin yabancı sanatçılara kıyasla daha değerli olduğunu söylemeliyim. Ortaçağa kadar uzanan bir eser çeşitliliği var ve bazıları gerçekten çok hoş ve İsviçre bayrağı tutan İsa tablosundan tutun, İsa’yı tabutunda oldukça gerçekçi bir şekilde tasvir etmiş bir tablo bile bulunuyor ve oldukça hoş tasvir edilmiş bana kalırsa.
Genel olarak fazla beklentiyle girmediğim ama oldukça mutlu bir şekilde ayrıldığım bir müze oldu Kunstmuseum. Giden herkesin beğenisini kazanacağını inanıyorum ve okulun yeniden başlayacağı bugünlerde gitme olanağımız olmasa bile Van Gogh veya Monet sevenlerinin Paris’ten veya Amsterdam’dan sonra 2. durağının Basel olmasını şiddetle tavsiye ediyorum. Kendinize iyi bakın, sanatla kalın.





