Madonna’nın, ‘seksten bile daha iyi’ diye tanımladığı, her bir ayakkabının el işçiliğiyle yapıldığı, giyeni büyüleyici bir etkiye sokan dünyaca ünlü bir ayakkabı markası Manolo Blahnik. Kadınsı, frapan, ama sıradan değil. Kesinlikle tasarım açısından çok farklı. Bu nedenle tarzına güvenen biraz da marjinal kadınların tercihi. Yüksek ökçelerde bile rahatlığıyla adından söz ettirir Manolo ayaklarda. İşte tüm bu sebeplerden, ayakkabılarını giymekle kalmaz içinde yaşar Manolo kadını, rahatına düşkündür. Çünkü tasarımcı bir heykeltraş gibi ayakları incelemekte ve en uygun ayakkabıları üretmek için tekniğini sürekli geliştirmektedir.
1990’ların sonuna gelindiğinde şöyle demiştir; “Ayakkabı ve sanat konusunda 20 yıldan fazladır çalışıyorum. Her yöntemi biliyorum. Ayakkabının kenarlarını nasıl kesmem gerektiğini biliyorum. Ayak parmak çizgilerinin sakladığı gizli seksapelin de farkındayım. ökçelere gelirsek; bir denge sorunu olmasına rağmen 12 santimetre yükseklik güvenli hisettirmeli. Bu nedenle her topuğu kendime göre tam istediğim gibi olana kadar, önce makineyle yontuyorum sonra keskiyle şekil veriyorum.”.
Manolo Blahnik, ya da tutkunlarının deyimiyle sadece “Manolo” sadece bir ayakkabı olmaktan çok daha öte. Diziden küçük bir anekdot vermek gerekirse bölümlerden birinde Carrie’nin evine bir hırsız giriyor, Carrie ise sadece ayakkabılarını bırakması için hırsıza yalvarıyordu. Ayakkabıların diziden sonra kazandığı hayran kitlesi yadsınamayacak kadar çok ama asıl önemli olan ayakkabıların kadınların karakterlerine olan etkisi ve yansıması.
Gelelim günümüze; son moda pileli etekler, siyah beyaz desenler, yazın neon etkisi derken hepimiz modanın bu yaz üzerimizde yaratacağı etkiyi şimdiden hissetmeye başladık. Peki ya ruhumuzdaki moda canavarı kadını yeteri kadar iyi tanıyor muyuz? Manolo ve diğer birçok marka aslında içimizde kendimize sormamız gereken sorunun cevabından başka bir şey değil. Modanın ve onun en önemli parçası olan ayakkabıların, kadın ruhunu nasıl beslediğini hepimiz biliyoruz ve bu beslenme pekala doğru seçimler yapmayı da beraberinde getiriyor. Hangi tasarımın size, kişiliğinize, tarzınıza ya da vücudunuza uygun olduğunu tanımaktan geçiyor Vogue editörü Anna Wintour 80’li yıllardan beri sadece Manolo Blahnik ayakkabısı giydiğini itiraf ettiğinde, moda dünyası bunu bir kez daha anladı ki, moda karakterimizin ve yaşama olan bakış açımızın yansımasından başka bir şey değil. Edinmek istediğimiz tarz, zamanla, bizimle örtüşen markalarla bir süreklilik kazanıyor. Benim nazarımda her kadın kendi tutkusunun peşinden gitmeli ne yapıp ne edip kendi tarzının simgesinden bir tane de olsa edinmeli. İlham perimizi ve inancımızı asla yitirmemek için.
Ben Manolo Blahnik’i seçtim. Peki ya siz?