Kendinizi uzaklara götürmek ve masallar dünyasına giriş yapmaya ne dersiniz? Hadi bavulunuzu hazırlayın, Poznan’a gidiyoruz. Poznan rengarenk evleri ile size kocaman bir hoş geldin diyen bir Polonya şehri. Ben bir şehrin en güzel adım adım yürünerek keşfedileceğini düşünenlerdenim, bu yüzden spor ayakkabınızı giyin ve uzun soluklu yürüyüşlere kendinizi hazırlayın. Eğer siz benim gibi düşünmüyor ve kendinizi yürümeye zorlamak istemiyorsanız size güzel bir haberim var: Poznan’da 24 saat toplu taşıma var. Bunu öğrendiğimde ufak çaplı bir şok geçirdim ve içimden Ankara’nın ulaşım sorununa böyle bir çözüm getirilmesi dileğinde bulundum.
Polonyalılarla İngilizce konuşarak kolayca iletişim sağlayabilirsiniz, sadece yaşlılar ile iletişim kurarken biraz zorlanabilirsiniz ama o kadar nazikler ki dediklerinizi anlamak için çok uğraşıyorlar. Poznan’a öğrenci şehri dersem yanlış olmaz. Etrafınızda sürekli eğlenceli bir kalabalık bulabilirsiniz, özellikle Old Town civarında şehir gösterileri oluyor. Her gün öğlen 12’de meydanda iki keçinin kafa kafaya verdikleri kavgayı izleyebilirsiniz, meydandaki bir kafeye oturun. Kahvenizi içerken keçilerin kavgasını seyredin. Bu Poznan’ın gelenekselleşmiş bir kültürü ve hatta bunu ticarete dökmüşler. Kavga eden keçilerin magnetlerini ve ahşap süs eşyalarını bulabilirsiniz.
Park Cytadela birçok sanat eserine ev sahipliği yapıyor. Aşağıdaki fotoğraf 2.Dünya Savaşı şehitlerine adanmış bir anıta ait. Ayrıca parkta kullanılmış savaş araçlarının yer aldığı bir müze var. Polonyalılar savaş tanklarını, uçaklarını sergilemekten ve tarihlerine sahip çıkmaktan gurur duyuyorlar.
Kruvasan’ın Fransızlara ait olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Polonyalılar kendilerine ait olduğunu iddia ediyorlar, hatta Poznan Croissant Museum’da sizi misafir etmekten büyük onur duyuyorlar. Burası bildiğiniz müzelerden değil, size kruvasan tarihini anlatırken bir yandan da yapımını gösteriyorlar, siz de pembe mutfak önlüklerinizi giyip işe koyulabilirsiniz. Aşçılar o kadar esprili ki öğrenciler sertifika sever diye düşünüp müzeyi her ziyaret edeni sertifikaları ile onurlandırıyorlar.
Maalesef Polonyalıların kruvasandaki başarısını diğer yemeklerinde bulamadım. Patates yemeyi çok seviyorlar, bu yüzden her yemekte haşlanmış patates bulursunuz. Mantıya benzer bir yemekleri var, adı pierogi; içine sebze, et veya tatlı bir şeyler ekliyorlar. Gelmişken yemeden gitmeyin!
Kolorowa ,el yapımı eşsiz dondurmalar sunuyor size, bu yüzden her defasında farklı renk ve tat ile karşılaşıyorsunuz. Her gördüğümde yağmur çamur demeden önünde uzun sıralar oluyordu. Eğer siz de tadına bakarsanız uzun süre kuyrukta beklemeye değdiğini anlarsınız.
Lake Malta Poznan’ın güzel ve büyük göllerinden biri, etrafında bisiklet sürebilir, yürüyüş yapabilir veya tren ile geçebilirsiniz. Eğer buraya uğrarsanız gölün her tarafının etkin kullanıldığını fark edersiniz; su sporları ile uğraşanlara, kayık ile gezenlere rastlayacaksınız.
Lake Malta’nın yakınlarında Pyrland Park Linowy diye bir eğlence parkuru var. 3 farklı zorluk seviyesi bulunuyor. Eğer ilk defa deneyecekseniz en fazla orta seviyeyi seçmenizi öneririm, orta seviye bile çok zorlayıcı. Güvenliğiniz için önce size kask ve emniyet kemerleri veriyorlar sonrasında küçük bir eğitimden geçiyorsunuz. Büyük uzun ağaçların içinde kendi dengenizi sağlayıp turu tamamlamaya başlayabilirsiniz! Heyecan verici ve zorlayıcı bir şey, eğer isyan ederseniz sizi kurtarma ekibi aşağı indiriyor.
Ayrıca Poznan’da sayısız müze ve anıt var, hepsinin kendine ait hikayesi de var. Benim en çok ilgimi çeken ve size aktarmak istediklerim bunlardı, eğer sizin de yolunuz düşerse Poznan’a, burada bulunduğunuz için kendinizi şanslı hissedeceğinizden eminim, iyi yolculuklar dilerim!
Kruvasan fotoğrafı için burayı ve burayı tıklayabilir ve bu siteyi ziyaret edebilirsiniz.
Keçilerin fotoğrafı için tıklayınız.
Pyrland Park Linowy için bu siteyi ziyaret edebilirsiniz.